Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜN büyük haberlerin arasına sıkışıp kalan, ama benim için büyük olan bir haber gözüme ilişti. Olay Kansas City Chiefs adlı takımın New England Patriots takımıyla yaptığı Amerikan futbolu karşılaşmasında yaşanmış.

        Amerikan futbolunda gol, elde taşınan topun çeşitli engellemelere rağmen bir çizgiyi aşacak şekilde taşınmasıyla atılıyor. Kansas takımının Hüseyin Abdullah adlı Müslüman oyuncusu, çok şık hareketlerle gol çizgisini aştıktan sonra topu sakin bir şekilde yanına koydu ve namaz kılma pozisyonu alarak alnını yere değdirdi. Bunun üzerine hakem, oyuncuya ceza verdi.

        Gerçi daha sonra Amerikan Futbol Federasyonu olan NFL bu kararın yanlış olduğunu ve futbolcudan özür dilenmesi gerektiğini açıkladı, ama Hıristiyan oyuncuların her golden sonra haç çıkardıkları, dua ettikleri bir kültürel ortamda Müslüman oyuncunun kendi dinine göre dua etmesine gösterilen tepki hem anlamsız hem de hiç şık değildi.

        Bu olay Amerikan toplumunda İslam dinine karşı nasıl tepkisel bir ortam oluşmaya başladığını göstermesi açısından ilginçti. Bunu biraz sonra analiz edeceğim, ama ilk önce kendime dair bir açıklama yapmalıyım.

        Bir açıklama bu aşamada gerekiyor; çünkü ben bu tür konularda yazanların okuyucuya kendilerini tamamen şeffaf biçimde anlatmaları gerektiğine ve ancak kendinizi dürüst olarak ortaya koyunca diyeceklerinizin daha anlamlı ve anlaşılır olabileceğine inanıyorum.

        Belki hatırlayanınız vardır, ben birçok yazımda DEİST olduğumu açıklamış durumdayım. Bunu neden yaptığımı soranlar oluyor. Ben de onlara, “Hemen herkesin ne tür Müslüman olduğunu, kendisinin ne kadar iyi dindar olduğunu açıklamak için yarış yaptığı bir ülkede benim gibi insanların da kendilerini anlatma hakkı olması gerektiğine inanıyorum” diyorum.

        Deistim ve hatta ateizm sınırında dolaşan bir deistim. Ateizm tarafına geçmemi SPINOZA’ya duyduğum saygıyla açıklayabilirim. Ben de galiba Spinoza’nın inandığı Tanrı’ya inanmaktayım ve sadece bu yüzden kendime hâlâ deist diyorum.

        İşte bu yüzden kamuya açık alanlardaki (ister spor alanı olsun ister meydanlar) dini gösteriler, dini sembollerle yapılan kişisel çıkışlar benim umurumda değil. Bunlara önem vermediğim gibi böyle davrananlardan da pek hoşlanmam.

        Buna rağmen Amerikalı oyuncunun golden sonra aldığı namaz pozisyonu ve alnını yere değdirmesi, bana hiç de itici gelmedi. Son derece spontane ve çok kısa süren içten bir hareketti. Ve bana bile dokunaklı geldi, insanların onu gördüklerinde ne kadar duygulanabileceklerini de anlıyorum.

        Amerikan toplumu son derece seküler olmasına rağmen aynı zamanda dindar da bir toplum. Ve hayli kalabalık ve sürekli büyüyen bir Müslüman nüfusa da sahip. Sekülarizm içinde bu kadar fazla dindarlık beni mutlu etmese de gerçek böyle, yapacak bir şey yok.

        Her şey tamam da insanların bu kadar dindar olduğu ve kendi sembollerini başkalarına empoze etmeden istedikleri gibi kullanabildikleri bir ortamda, bir Müslüman’ın aynı şekilde davrandığında bu kadar tepki görmesini de kendilerinin açıklaması lazım.

        Böyle bir mantıki açıklama tabii ki yok. Çünkü tepkinin mantıkla, beyinle alakası yok, ruhlardan gelen içgüdüsel bir tepki var ortada. İslam dinine karşı hayli güçlü bir tepki var bu toplumda. Bunu İslamofobi diye algılayıp bir sonuca varıldığını sanmak bizi yanlışlara iter. Evet, İslamofobi var, ama böyle tanımlanamayacak bir tepki de var.

        Müslümanlar bunun nedenini sürekli kendi dışlarında arayıp kendilerine eğer hiç ayna tutmazlarsa, bu dinin hâkim olduğu coğrafyalarda çağdaşlık, demokrasi ve özgürlük hiçbir zaman olamayacak. Evet bazı insanların aklına İslam denilince savaşlar, kin, nefret, ölüm geliyor ve bizler de bunu İslamofobi olarak nitelendiriyoruz.

        Ama bir de soralım: “Aklına böyle şeyler getirenler acaba tamamen haksızlar mı? Onların aklına durup dururken mi böyle şeyler geliyor da biz onlara kızıyoruz?

        Ben de Türkiye’de kendi içlerinde derin bir biçimde dinini yaşayanları tanımamış olsaydım, onların insan sevgisini bilmeseydim, açıkça söyleyeyim İslamofobi çerçevesinde tanımlanan insanlar gibi düşünürdüm. Çünkü her gece televizyonu açtığımda karşı tarafa yolladığı bomba patladığı anda “Allah-u ekber” diye bağıranları, kafa kestiğinde dine uygun davrandığını sanıp mest olanları ve barbarlıklarını, çağdışılıklarını İslamiyet diye anlatan insanlara rastlıyorum.

        İşte Amerikalı oyuncuya başta gösterilen tepki de bu tür ruh halinin bir sonucuydu. Gerçi daha sonra akıl devreye girdi ve hatadan dönüldü, ama o oyuncunun yaşadıkları, Müslümanların global düzeyde kendi haklarında oluşturdukları önyargının sonucudur.

        İslam âleminin bugün demokrat, özgürlükçü, devletinde seküler ve demokrat bir Müslüman ülke olunabileceğini görmeye ihtiyacı var. Sadece İslam âleminin değil, tüm dünya bunu görmeye ihtiyaç duyuyor. Yoksa IŞİD ve benzeri barbarlar söylemi teslim alırlar.

        Bunu global düzeyde gösterebilecek tek potansiyel Türkiye’de vardı. Ama ne yazık ki bizim toplumumuzda “yeni Türkiye” başlığı altında yaşanmakta olan hızlı ve sürekli geriye gidiş nedeniyle bu şansı da elimizden kaçırmak üzereyiz. Bunun bedelini sadece biz değil, tüm dünya çekecek.

        Diğer Yazılar