Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NOSTRADAMUS'tan bile daha büyük bir kâhin olduğu düşünülen Müştak Baba'nın kehanetlerini cuma gecesi "Öteki Gündem" programımızda konuştuk. Müştak Baba, dünyanın ilgisini ilk kez Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan divanının tek bir satırının gizeminin çözülmesinden sonra çekmiştir. Müştak Baba şiirlerini; gizemleri, kehanetleri bir çözüm anahtarının ardına gizleyerek yazardı. Bu şiirlerdeki kehanetlerinin amacının, özellikle Türkleri ve dünyayı ileride karşılaşacakları konusunda uyarmak olduğu açıktır.

        ANKARA SINIR ŞEHRİ

        O çözülen tek bir satırda Müştak Baba, Ankara kelimesi bile kullanımda değilken 100 yıl kadar sonra 1923 yılında Ankara'nın Türkiye'nin başkenti olacağı kehanetini yazmıştı. Uzmanlar, tutan bu kehanetten yola çıkarak Müştak Baba şiirlerinin çözüm anahtarına yaklaştılar. Ve çok yeni bulgular ortaya çıkmaya başladı.

        Şiirlerinin çözümünde ebced hesabının yapılması, yani her harfin sembolize ettiği rakamı toplayarak sonuçlara varmak mümkün oluyor. Çözümleme yöntemini bilen uzmanlar, Müştak Baba'nın çok net ifadelerle ve kesin tarihler vererek kehanetlerde bulunduğunu söylüyorlar.

        Bu uzmanların önde gelenlerinden biri olan Serhat Ahmet Tan, cuma gecesi konuğumuzdu. Ahmet Tan, Müştak Baba'dan yeni çözümlemeler yaptı ve bugünlerde piyasaya çıkacak yeni kitabında da bulduğu yeni kehanetleri yazdı.

        Yeni bulunan kehanetlerden hemen yarınımızı ilgilendirdiği için çok da heyecan veren İstanbul'un tekrar başkent olmasıyla ilgili kehanetti. Müştak Baba'nın divanında yeni çözümlenen bir satırda, İstanbul'un 2011 yılı içinde yeniden başkent ilan edileceğinin işareti verilmiş.

        İstanbul'un tekrar Osmanlı dönemindeki gibi başkent olmasıyla Ankara'nın bir sınır şehrine dönüşeceği de söyleniyor.

        Peki Müştak Baba'nın şiirlerinde İstanbul'un neden yeniden başkent ilan edileceği konusunda bir şey söyleniyor muydu? Bunu sorduğumuzda Serhat Ahmet Tan, şiirlerde Doğu'dan gelen tehlikeden bahsedildiğini söyledi. Anlayacağınız, önümüzdeki yıl içinde Türkiye kendisine Doğu'dan bir tehlike gelmekte olduğunu düşünerek başkentini daha batıya yani İstanbul'a kaydıracaktı.

        Tehlike İsrail mi?

        MÜŞTAK Baba'nın kehanetlerinde Türkiye'nin yakın gelecekte alacağı yolun haritası çiziliyor gibi. Bu kehanetlerde 2029 yılının özel bir önemi var. Müştak Baba, 2029 yılının Türkiye ve dünya açısından bir kırılma noktası olacağını düşünüyor. Bu kırılma Türkiye'nin taraf olacağı bir savaş da olabilir, tek vuruşluk büyük bir olay da. (Ben bunu duyunca "Acaba nükleer bomba mı?" diye de sordum ama net cevap alamadım.)

        Müştak Baba'nın kehanetleri içinde İsrail'in çok özel bir yeri var. Yine en azından 100 küsur yıl önceden İsrail'in kurulmasına giden yolu açan siyonist kongreyi tarih vererek bilmişti Müştak Baba doğacağını gördüğü İsrail'le ilgisini hiç kaybetmedi, şiirlerinde bu ülkenin de yol haritasını çizdi bize.

        İşin ilginç tarafı, Türkiye ile İsrail'in yolları bu gelecek seyahatlerinde sık sık çakışıyor.

        Bundan sonra anlatacaklarımı ilk kez duyduğumda inanın tüylerim ürperdi. Çünkü anlatılanlar son derece gerçekçi ve hatta bir kısmı şu anda bile olmaya başlamış hadiselerden ibaret.

        Müştak Baba'nın kehanetine göre, Türkiye ve İsrail, İstanbul'un başkent olmasından itibaren daha yoğun olmak üzere birçok alanda rekabet içine girecekler. İsrail'le bu tartışmalarında ilk önce Türkiye başarılı oluyor gibi görünüyor, hatta İsrail'de birçok kriz çıkacak ve bu ülke karışacak. Türkiye 2029 yılına kadar eli güçlü bir şekilde bu işi götürecek ama daha sonra İsrail'de işlerin böyle gitmeyeceğini düşünen sertlik yanlısı bir grup idareyi ele alacak ve bunlar Türkiye'ye karşı sert bir tutum içine girecekler.

        İsrail'deki bu değişim sonucunda 2029'da bir kırılma olacak. Bu kırılma büyük olasılıkla iki ülke arasında bir savaş ya da tek atımlık bir vuruştan ibaret. Anlayacağınız, iki ülke birbiriyle çatışarak, kavga ederek 2029 yılına kaçılmaz olarak sürüklenecek.

        TÜYLERİM ÜRPERDİ

        Dediğim gibi bunları ilk duyduğumda çok heyecanlandım, tüylerim de ürperdi. Çünkü bugün bile bu hadiselerin önemli bir bölümü olmaya başlamış durumda. Türkiye, Osmanlı geleneğini kendisine merkez alan bir dış politika söylemi tutturmuş gidiyor; İsrail'le bölgede hemen her konuda tartışıyor, şu anda İsrail'e karşı bölgede bir üstünlük sağlamış gibi görünüyor. Ama Müştak Baba'nın da dediği gibi, İsrail de boş durmuyor tabii ki, Türkiye'yi birçok yönden çevirmeye başladı. İleride bir güç yüzleşmesine hazırlanıyormuş gibi sessiz ve derinden çalışıyor. Bu bağlamda Yunan adalarına füze bile yerleştirdi, Akdeniz'de önemli manevraları var. Üstelik Müştak Baba'nın "Timsah" şiirinde belirttiği gibi Karadeniz'e çıkma yolunda planları da bulunuyor.

        TÜRKİYE, K.IRAK'TA

        Müştak Baba'nın kehanetleri arasında Türkiye'nin büyük ihtimalle 2012 yılında Kuzey Irak'a gireceği de anlatılıyor. Türkiye bu bölgede güzel karşılanacak ama İsrail'in Kuzey Irak'ta Türkiye'yle çatışacağı kehaneti de bulunuyor.

        Bu bağlamda Müştak Baba'nın "Doğu'dan gelen tehlike" sözüyle İsrail'i kastetmesi ihtimali büyük görünüyor.

        "Gelecekten istihbarat getirmek" diye bilinen bir kavram var. Müştak Baba gibi kâhinler, ileride meydana gelecek olaylara dikkat çekerek ülkelere dikkatli olmaları ve gereken tedbirleri alma ipuçlarını verirler. İşte bu yüzden İsrail, Rusya ve Amerika gibi ülkeler, geleceğe yönelik kehanetlerde bulunan veya bunları çözümleyen uzmanlarla sürekli çalışırlar. İsrail'in bunu yaptığını biliyorum; çünkü bir defasında Washington'da İsraillilerin politika kararlaştırırken alacakları her kararı din adamına sorduklarını bizzat gördüm.

        Bugünlerde Türkiye'yle bölgedeki çatışmalarıyla ilgili tutulacak yol hakkında da din adamlarına sorular sordukları kesindir. İsrail'de de önemli kâhinler bulunduğundan ve dahası Müştak Baba'dan kesin haberleri olduğundan bugün Türkiye'yle rotalarını bu kehanetlere uygun çizdiklerini ve onların da 2012 yılına hazırlandıklarını söyleyebiliriz.

        ERDOĞAN BİLİYOR MU?

        Ben bazen Erdoğan'ın davranışlarına ve Türkiye'yle ilgili çizdiği rotaya bakınca, "Acaba Başbakan da bu tür kehanetlerden haberdar mı veya yanında sürekli bu kehanetleri bilen uzman bulunduruyor ve ona soruyor mu?" diye düşünüp merak ediyorum. Çünkü bugünlerde Türkiye'nin dış politikada attığı her adım, Müştak Baba'nın kehanetleriyle tamamen uyumlu ve dahası Başbakan kehanetleri iyi biliyormuş gibi kendinden emin tavırlar da alıyor.

        Bu arada Müştak Baba divanında AK Parti'ye de atıfta bulunulduğunu hatırlatarak bitirelim konuyu.

        Ya 2011 gerçek olursa

        UZUN zamandır 2012 ile uğraştıktan sonra şimdi de Müştak Baba yüzünden başımıza bir 2011 belası çıktı. Beni, "Ya İstanbul gerçekten başkent olursa" korkusu şimdiden sardı. Çünkü İstanbul yeni başkent olduğunda şunlar da otomatikman olacak:

        1- İstanbul sokaklarında gece yaşamındaki tek problem, ertesi gün Tarım Bakanı'nın yapacağı basın toplantısında söyleyecekleri bulunan tiplerin görülecek olması. Bunlar İstanbullulara şaka gibi gelen konulara önem vererek konuşacaklar.

        2- İstanbul'da aniden herkes birbirine "başkan" ya da "başkanım" diye hitap etmeye başlayacak. Çünkü bildiğimiz gibi Ankara'da hemen herkes ya şu anda bir şeyin başkanıdır ya da eski başkandır.

        3- Gazetelerin Ankara büroları İstanbul'a taşınacak ve İstanbullu gazeteciler, Ankaralı

        gazetecilerin hiç gereği yokken lüzumundan fazla çalıştıklarını bahane gösterip isyan edecekler.

        4- İstanbul'da çay ücretlerine de zam gelecek; çünkü Ankara'da her devlet dairesinde işi sadece çay yapmaktan ve sadece çay içmekten ibaret olan çok insan vardır.

        5- Nişantaşı'nda yol kesilecek, polis eşliğinde bir araba geçecek, "Bu kimdir?" diye sorduğunuzda size, "Köyişleri Bakanlığı Buğday İşleri Daire Başkanı" diyecekler.

        6- Yıllardır bir başkentte yaşamaya alışmış olan babam, İstanbul'a taşınacak. Çapkınlığa İstanbul'da devam edecek.

        7- Normal yaşamaya alışmış biz gazeteciler, hiç ummadığımız yerlerde durup dururken karşımızda Fikret Bila'yı görmeye başlayacağız. Bu şoka da alışacağız, ne yapalım.

        8- Genel yayın yönetmenlerinin, patronlarının işi için uçak seyahati yapmalarına artık gerek kalmayacak. Trafik sıkışıklığı olmazsa her işi bir saat içinde bitirive-recekler. Böylece Ankara'da metres tutma zorunluluğu da ortadan kalkacak, İstanbul'daki metresler yetecek.

        9- Başkent ilan edilmeden önce Rana, Meclis'in nerede olacağını öğrenmemi isteyecek; çünkü

        oralarda yeni ev veya arazi yatırımları yapacak.

        10- Rana eskiden Ankara'da kalmam gerekeceği için milletvekili olmamı istemiyordu. Bunu beni özleyeceğinden değil, kurala uyup orada metres tutacağımı düşünerek yapıyordu ama şimdi başkent İstanbul olunca milletvekilliğim önünde bir engel olmayacak.

        Diğer Yazılar