Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ateşli başlayan ilişkilerin beraberlik süresi uzadıkça nasıl da yıprandığı ve baştaki ateşin nasıl azaldığı üzerine binlerce sayfa yazı yazıldı ve süreç detayıyla incelendi. Ancak hiçbir kapsamlı çalışma tüm olayı tek bir espride özetleyen Henry Youngman‘in gözleminin gücüne ulaşamıyor: “Karımla balayımızda ilk gecemizi geçirdiğimiz otel odasında 20 yıl sonra romantik bir gece için tekrar kalmayı kararlaştırdık. Süslendik ve güzel bir yemekten sonra aynı odaya çekildik. Ancak bu defa banyoya kendini kilitleyip tüm gece ağlayan ben oldum.” Tabii aynı gecenin sonunda sabahleyin odadan çıkarken karısı odadaki su yatağını ölü deniz diye adlandırdığını da söyler kocasına.

        Erkeğin sadece spontane heyecan için yapılan ve yarını olmayan seks arayışı daima sürecektir ve yeterince tanırsanız her adamın karşısına bu konuda anlaşacağı bir kadın mutlaka çıkacaktır. Bu yüzden erkek neden aldatır, aldatmalar evliliğe zarar verir mi türünden manasız sorularınızla beni artık meşgul etmeyin. Bunu önlemenin tek yolu evlilikleri yasal düzenlemeyle maksimum altı ayla sınırlamaktır.

        20 yıl önce hadım ettirdiğimiz kedimiz Silvester bugün hâlâ dişi kedi görünce heyecanlanıp seks hareketleri filan yapıyor. Veteriner “Bu kanındaki arta kalan kimyasallar nedeniyle oluyor” dedi. Eğer bu insanlar için de doğruysa bir önceki notta ileri sürdüğüm hayat felsefesini ben bir 30 yıl daha 87 yaşıma kadar savunur ve gereğini de yaparım. Aynen babam gibi olurum yani.

        Bence bir erkeğin en özgür olduğu an, seks yapma fikrini kafasından tamamen attıktan sonra ve kendi üzerinde bu konuda hiçbir baskı hissetmezken, karşısında kendisini yatağa atmak için konuşmayı, çabalamayı sürdüren kadını dinlerkendir.

        Düşünsenize o konuşurken siz hiçbir şey söylemek zorunda değilsiniz, içinizde hiçbir heyecan yok ve onun da dediklerinin çoğunu dinler gibi yapmak zorunda da değilsiniz, ayrıca bir kadına karşı ilk defa da o kadar dürüst olabiliyorsunuz. Bu gerçekten fevkalade bir durum.

        Şimdi size kan durumum nedeniyle seks aramayı kesinlikle sonlandırdığım geceyi anlatacağım. Otel odasını ayarladım, soft caz CD’leri çalmaya başladım, odaya güzel kokular sıktım ve loşlaştırdım, güzel şaraplar aldım ve bardakları hazırladım. Kokulu mumlar yaktım. Belki gerekir diye kelepçeler, maskeler filan aldım, iki adet de Viagra içtim.

        Öyle bir ortam oldu ki 30 küsur yıldır cinsel soğukluk yaşayan bir kadın bile o gece aniden seksüel bir kadın vampire dönüşebilirdi. Sonunda beklediğim kadın geldi. Ve bir kadında en hoşlanmadığım şeyi yaptı, “Biraz konuşalım” dedi. Çaresiz “Olur” dedim. Bana artık sadece heyecan olsun diye buluşmaktan bıktığını söyledi, “Aramızda biraz duygu olsun istiyorum” dedi. “Biraz şefkat ve ilgi bekliyorum” diye de ekledi.

        İlk önce dediklerini algılayamadım ama bir süre düşündükten sonra, bunlara doğru bildiğim cevapları verdim ve kadın onları duyar duymaz gayet tabii ki beni bir daha hiç görmemecesine terk edip gitti. Aslında bunun bir mahzuru yoktu ama ben yarım saat önce iki adet hap almıştım, kadın gelecek diye de heyecanlanmıştım ve o halde tek başıma kaldım.

        Kendi etrafımda dönseydim odada, büyük hasarı istemeden bırakacak haldeydim. İşte o an bir karar aldım ya seks arayışını artık tamamen bırakacaktım ya da öyle manasız düşünceleri olmayan, öyle anlamsız taleplerde bulunmayan kadınlar bulacaktım. Manasız düşünceleri olmayan ve manasız taleplerde bulunmayan kadınlar bulmak imkânsız olduğundan ben de seks arayışını tamamen bıraktım.

        Aradan altı ay geçti şimdi kendimi çok iyi hissediyorum, kafam gayet rahat. Sadece nedense o son gecede aldığım hapların tesiri hâlâ geçmedi, hâlâ yürürken istemeden çarpıp bir kazaya yol açmayayım diye dikkatli olmak zorundayım.

        Türkiye’de bir organ nakli furyası yaşanıyor. Organ naklinin olmadığı bir Allah’ın günü bile geçmemeye başladı. Doktorlarımız kol bacak ve yüz bile naklettiler ve hastaların hepsi de erkek. Erkeklerin en fazla ihtiyaç duyabilecekleri organı nakletmeyi hiçbir doktorun düşünmemesi ise çok şaşırtıcı. Hayır o organı kastetmiyorum, otomatik olarak ilk aklınıza gelenden yani beyinden bahsetmiyorum.

        Diğerini ise bir gün nakletmeye hazır olacaklarına eminim. Ben o günleri bekliyorum. Çünkü ben büyüklüğün hiç önemi yok efsanesine inanmıyorum ve bunun için de geçerli nedenlerim var. İsterseniz bazı deneyimlerimi size bir gün anlatırım. Ama o kadar fazla acıklı hikâyeyi duymaya yüreğiniz dayanabilir mi bilemiyorum. Bir gün doktorlarımız o organın nakline de hazır olurlarsa ben de hazır olacağım ve hatta şimdiden ne olur olmaz diyerek kimin organının bana nakledilmesini istediğimi de belirledim. İstediğim kişinin adı .......

        Organı da, Long Dong John adıyla bilinen kişinin uzunluğuyla meşhur organına benziyor.

        Kendime neden böyle bir şeyi uygun bulduğuma gelince, durumu şöyle izah edeyim: Bu yaştan sonra artık hiçbir şeyi şansa bırakmak istemiyorum. Stres de çekemem artık, bu yaşa kadar çektiklerim bana yetti!

        Selülit, bana hiç beklemediğiniz ve bunları yapabileceğini hiç tahmin etmediğiniz bir kadınla yaşadığınız spontane seksi hatırlatır. Bunu anlattığım psikiyatrım beni bir daha görmek istemediğini, artık doktorum olamayacağını söyledi. Doktor hanımın sorunu nedir anlamadım, acaba neden böyle bir tepki gösterdi ki. Halbuki bana göre o düşüncemde hayli derin bir felsefe vardı.

        Diğer Yazılar