Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KADIKÖY'de yaşanan olayların aslında bir Ergenekon operasyonu olduğunu yazdığım gün, Gülen Cemaati'ni yakından tanıyan ve konuları bilen Ruşen Keleş bir yazı yazarak "Gülen hareketi Fenerbahçe'yi ele geçirir mi?" sorusuna cevap aradı. Bu yönde bir gelişme olduğu yolunda kanıları bulunan Ergenekon bağlantılı insanların aksine Ruşen Keleş bu yönde bir gelişme olmayacağı sonucuna vardı.

        Gerçekten de Gülen Cemaati'nin hedeflerine bakarsanız, çeşitli kurumları ele geçirip yönetmek gibi bir arzuları yok. Bu yüzden cemaat içinde önemli yeri olan Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı gibi isimlere Fenerbahçe sorusunu yöneltirseniz, onların tabii ki "Biz ne yapalım Fenerbahçe'yi, bizim orada ne işimiz olabilir ki?" cevabını vermeleri gayet normaldir. Bu onlar açısından dürüst bir cevaptır.

        CEMAATİN GİZLİ AMACI YOK:

        Ben de cemaat içinden diğer arkadaşlara aynı soruyu sorduğumda benzer cevapları alıyorum. Onların da dürüst cevaplar olduğuna inanıyorum. Gerçekten de cemaatin Fenerbahçe gibi bir kurumu ele geçirip onu başka hedefler için kullanmak gibi bir amacı yoktur.

        Ancak cemaatin içinden olanlar ile Fethullah Gülen'e sempati duyanların hiç saklamadıkları bir hedefleri de daima olmuştur. Onlar, eski vesayet döneminden kalan ve geçmişte gerek ülke çıkarları gerekse sistemi korumak gibi söylemlerle kasıtlı bir şekilde hareket edip de Gülen Cemaati'ne veya direkt Fethullah Gülen'e oyunlar oynayıp ona kötülük yapmaktan geri durmayan kurumlarda varlık göstererek o kurumları bir daha kötülük yapmayacak duruma getirmek istiyorlar.

        MÜCADELENİN AMACI BUDUR:

        Poliste, adalet sisteminde ve askerlerde bir zamandır yaşanmakta olan süreç budur. Bunlar katiyen saklanmamaktadır. Bunlar, bazılarının öne sürdüğü gibi gizli amaçlar filan da değildir. Aksine geçmişte yapılan haksızlıkları hatırlayıp da onların bir daha tekrarlanmamasını isteyen benim gibi insanlara da meşru gelen amaçlardır.

        FENERBAHÇE'DE YAŞANANLAR:

        Peki ama bütün bunların Fenerbahçe'yle ne ilgisi olabilir?

        Fenerbahçe elbette kendisi bir siyasi kurum değildir. Ancak bu güçlü kurum yıllardır hâkim ideolojinin, düzenin ilkelerinin kitlelere mal edilmesinin aracı olmuştur. Yani Fenerbahçe, büyük düşünür Antonio Gramsci'nin dediği şekilde tam anlamıyla bir "ideolojik devlet aygıtı" gibi çalışmıştır.

        Anlayacağınız, Fenerbahçe siyasi bir varlık olmamasına rağmen düzenin ve hâkim ideolojinin sürdürücüsü gibi görmüştür kendisini.

        AZİZ YILDIRIM:

        Başkan Aziz Yıldırım'ın şike davasında mahkemede söylediği gibi "Fenerbahçe cumhuriyeti sadece gazetelerin spor sayfalarında kalan bir olgu değildir".

        Ayrıca Fenerbahçe geçmişte gerek kurum olarak gerekse başkanlarının iş ilişkileri nedeniyle askerlerle daima iç içe ve işbirliği içinde olmuştur. Geçmişin vesayetçi ve darbeci askerleri Fenerbahçe'yi daima sistemin bütünlüğünü koruyucu bir güç olarak görmüşlerdir ve kulübe gerektiğinde destek vermişler, gerektiğinde de destek istemiş ve almışlardır.

        ALİ ŞEN:

        Bodrum'un Yalıkavak bölgesinde komşu olan Ali Şen ile Kenan Evren arasındaki kadim dostluk, bir kurum olarak Fenerbahçe'nin TSK ile ilişkilerinin sembolü gibidir.

        GÜLEN CEMAATİ, FENERBAHÇE'Yİ GAYET TABİİ Kİ İSTER:

        Durumlar böyle anlattığım gibi olunca cemaat, Fenerbahçe içinde tabii ki bir varlık göstermek ister. Bunu başka bir amaca hizmet etmek için değil sadece bu kurumun eskiden olduğu gibi devletin bir ideolojik aygıtı için çalışmasını engellemek amacıyla yapmak ister.

        Doğrusunu isterseniz bu her sivil toplum örgütünün yapmak isteyebileceği meşru bir davranış biçimidir. Meselede gizli bir yönü yoktur.

        Dahası, bazı Fenerbahçeliler bunun gayet iyi farkındadırlar.

        TEKRAR AZİZ BAŞKANI DİNLEYELİM:

        Aziz Yıldırım yukarıda alıntı yaptığım mahkeme konuşmasında bakın ayrıca neler de diyor: "Benim ve değerli arkadaşlarımın itham edilmesinin nedeni, kanaatimce 100 yıldan bu yana Fenerbahçe'nin sürdürdüğü bu temiz ülke sever ve Atatürkçü yoldan biz Fenerbahçelileri geri çevirme gayretinden başka bir şey değildir. Fenerbahçe cumhuriyeti boşa söylenmiş, sadece gazetelerin spor sayfalarında kalan bir olgu değildir."

        Ve ayrıca Aziz Yıldırım şunu da dedi: "Artık eminim ki bir grup, Türk futbolunu, Fenerbahçe'yi ele geçirmeye çalışıyor."

        Bu şekilde konuşulduğunda ve Fenerbahçe kendisini sanki cumhuriyetin "son kalesiymiş" gibi konumlandırınca ve kendisini ele geçirmeye çalışan "bir grup''tan bahsedilince taraftarın bir bölümünün ideolojik yanılgı ve sertlik içine düşmeye eğilimli olmalarında ve bu halleriyle de Ergenekon örgütünün provokasyonlarına ve yönlendirmelerine açık hale gelmelerinde şaşıracak bir şey yoktur.

        Sonuç olarak ben, Ruşen Çakır'ın vardığı sonuçtan ayrılıyorum. Evet Gülen Cemaati, Fenerbahçe'yi ele geçirmeyi belki istemeyebilir ama yönetim içinde varlık gösterip takım içindeki vesayet yönetimi yanlılarını tasfiye etmeyi veya en azından pasifize etmeyi, kendisini koruyabilmek için kesinlikle ister.

        Saldırgan seyircinin meslek dökümü iyi yapılsın

        STADYUMDA olayları başlatan seyircinin meslek dağılımıyla ilgili haberler yayınlandı. Ben o meslek dağılımı listesinin eksik olduğuna inanıyorum. O kale arkasından sahaya ilk atlayan seyirci içinde asker olan ve asker bağlantılı bazı insanların da olduğunu sanıyorum; umarım polis bize bunları da açıklar.

        Onlar içinde asker bağlantılıların da çıkması bir kurum olarak TSK'nın suçlanmasına yol açmamalı, ancak bu bize bir örgütün bütün kurumlar içinde hâlâ aktif biçimde çalıştığını gösterecek.

        Ertuğrul Özkök'ün komik halleri

        BU çatışmalar derinden sürerken, eskiden sistemin ve devletin en büyük ideolojik aygıtı olarak hizmet veren gazetesinin yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün maç sonrasında olaylar devam ederken Aziz Yıldırım'ın locasından çıkarak teftişler yapması, hakikaten manidardı. Manidar olmakla kalmayıp hayli komikti de.

        O görüntüler, olay yerinde birdenbire ortaya çıkıverip de tarihe tanıklık eden bir Zelig'i hatırlattı. Keşke Özkök o gün yanına kendisi gibi koyu Fenerbahçeli olan Zafer Mutlu'yu da alıp teftişini yapsaydı her şey çok daha güzel olacaktı.

        Özkök'te bu tür sosyal intihar eğilimleri gerçekten de var. Geçmişle ilgili olarak kendisini bu kadar suçlayan insan varken şimdi de "Haydi üzerime gelin bakalım" der gibi olayların içine de atıyor kendisini. Üstelik yazısında Fethullah Gülen'e karşı slogan atan taraftarlardan da bahsediyor. Onun bilinçaltında ciddi bir sosyal intihar arzusu var.

        Diğer Yazılar