Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Soğuk Savaş sonrasındaki güç dağılımı, güç dengeleri hızla değişiyor. ABD, Irak fiyaskosu ve ekonomik krizin ardından kendini toparlamayı becerdi. En azından dünya sisteminin ABD’nin katkısı olmadan sorunları çözemeyeceği, yeni bir yapılanmaya geçemeyeceği anlaşıldı. Ne var ki ABD’nin kendi başına dünyaya nizam vermesi de mümkün değil. Rusya, ABD’nin kendi içine dönerek ekonomisini yeniden yapılandırma derdine düşmesinin, bunun bir sonucu olarak Avrupa’yı boşlamasının, Ortadoğu’ya mesafe almasının yarattığı boşluktan iyi yararlandı. AB’nin kendini toparlamaktaki aczi de Rusya’nın işini kolaylaştırdı.

        Jeopolitiğin dönüşü, bazı ülkeleri devreden çıkarırken Türkiye gibi coğrafyası her durumda değer taşıyan ülkeleri de ön plana çıkardı ya da orada tuttu. Kanlı darbe girişiminin ardından ABD-Türkiye-Rusya üçgeninde şekillenmeye başlayan jeopolitik arayışı, eğer maceracılığa dönüşmeyecekse bu parametreler içinde anlamak gerekir. Kısacası, darbe teşebbüsünün ardından 2 hafta geçmesine rağmen hâlâ vuzuha kavuşamayan hikâyenin bir de dış politikayla ilgili yapısal boyutu var.

        İşin aslına bakarsanız tüm “stratejik ortaklık”, “model ortaklık” söylemlerine rağmen Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra Türkiye’nin güvenlik ve ulusal çıkar perspektifiyle ABD’ninki ayrıştı. Bunun en çarpıcı örneği, 2003 yılında Türkiye’nin Irak’ta ABD ile birlikte hareket etmeyi kabul etmemesiydi. Ta 1990’ların başından itibaren iki ülke arasında Kürtlerin siyasi geleceği üzerinden sorun olan Irak konusu o tarihte patlamıştı. Son dönemde de Suriye siyaseti nedeniyle iki müttefikin ilişkileri bir hayli sorunlu ve arada gergin şekilde sürüyordu.

        1990’lı yılların ortasından itibaren ABD, Türkiye’yi, son derece istikrarsız, çoğunluğu Müslüman ülkelerden oluşan bir geniş coğrafi kuşak içinde istikrar sağlayıcı bir unsur olarak gördü. AB sürecine verdiği destek de Türkiye’nin Batı sistemine tam intibakının bu hedefle uyuşmasıyla bağlantılıydı. Türkiye’de ise 1990’ların başından itibaren Batı ittifakıyla (ABD ile) çıkarların artık tam örtüşmediği Türkiye’nin ABD’den çok uzaklaşmadan daha “Avrasyacı” bir yaklaşım benimsemesini isteyenler hep oldu. Ama dış politika temelde Batı içinde ancak çevre bölgelerle ilişkileri derinleştirmek üzere inşa edildi.

        AKP hükümetleri bu çizgiyi büyük ölçüde sürdürdüler. Dış politikayı ekonomik avantajlar yaratmak için kullandılar. 2009’dan itibaren Ortadoğu’ya yönelik hegemonya hevesleri kabarmasa, Arap isyanlarından sonra bu hevesler abartılmış hayallere dönüşmese mesele kalmayacaktı. Fanteziler, dış politikayı iflas noktasına getirdi.

        Bunun bir sonucu Türkiye’nin yalnızlaşması oldu. Son aylarda bu yalnızlığı kırmak için yapılan manevralar aslında sonuç da veriyordu. Darbe teşebbüsü bu ortamda, Rusya ile ilişkiler rayına oturacak gibiyken gerçekleşti. Batılı müttefiklerin, özellikle de ABD’nin tutumundan memnun olmayan iktidar, bu olaya çok derin ve sonuçları tüm jeopolitik dengeleri altüst edebilecek bir stratejik manevra ile cevap verebileceğini çeşitli yollarla ihsas etti. 9 Ağustos’taki Moskova ziyaretini bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

        Bu durumda Büyükelçi Ünal Çeviköz’ün yazdığı gibi, “Türkiye’nin dış politikasında gerçek bir eksen kaymasıyla karşılaşılırsa akla birbirinden kötü iki olasılık geliyor. Biri Rusya ile yakınlaşarak Avrasya’cı bir anlayışa yönelmek, diğeri Ortadoğu’da suni ittifaklar aracılığıyla İslam âlemi içinde bir arayış peşine düşmek”.

        Bu olasılıklardan ikincisi aslında Türkiye’yi dünyada zayıflatan kötü tercihti. Diğeri, yani Rusya tercihi ise güç ve imkânlar doğru değerlendirilmeden yapılırsa beklenenden çok farklı sonuçlar verebilir. Bu durumda ABD ile ilişkiler yeni bir çerçeveye oturtulacaktır. Bu yapıldığında eldeki kozların neler olduğunu, gücün neye yeteceğini, kâr-zarar hesabının çok ince ve iyi şekilde yapılmasını talep etmek gerekir. Aksi halde Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak işten bile değildir.

        Diğer Yazılar