Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu üç kişinin ortak noktalarını şöyle özetlemek mümkün.

        İlk ikisi askeri savcı olmak üzere üçü de eski savcı...

        Üçü de savcılık mesleğini yerine getirirken meslek onurunu her şeyin üzerinde tutmuş, hiçbir dış etkiye asla ödün vermemiş...

        Ve üçü de, ‘savcı’ olmanın gururunu duymuş, isimlerinin başında “Cumhuriyet Savcısı” yazıyor olmasının, kendilerine Cumhuriyeti koruma sorumluluğu yüklediğine inanmış...

        NURETTİN SOYER

        Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in babası olan Nurettin Soyer, 1971 yılında Hava Hakim Binbaşı iken, Kestanepazarı İmamı Fethullah Gülen’e ait iddianameyi hazırlamış... Aynı mahkemenin hakimi olan Hakim Albay Kaya Alpkartal, Nurettin Soyer’in hazırladığı iddianameyi görünce çılgına dönmüş!

        “Nur talebelerini suçlu göstermek için delil diye lüzumsuz şeyleri dosyalara doldurmuşsun!” diyerek Nurettin Soyer’i yumruklamış...

        Bu yumruklanma olayından dolayı Hakim Alpkartal’dan yüklü bir tazminat alan Soyer, hazırladığı iddianame ile Fethullah Gülen’i yedi ay hapse mahküm ettirmiş...

        1980 darbesinden sonra, sıkıyönetim mahkemelerinde başkan olarak görev yapan Nurettin Soyer, o zor koşullarda bile, sanık olarak önüne çıkarılanların hukuk içinde yargılanmalarına özen göstermiş...

        Kenan Evren ve arkadaşları ‘Solcu Avı’ başlattığında ilk karşı çıkan Nurettin Soyer olmuş...

        ÖNDER AYHAN

        Askeri hakimlerin meslek onuru söz konusu olduğunda, akla gelen diğer bir isim Önder Ayhan...

        Sıkıyönetim mahkemelerinde Nurettin Soyer ile birlikte çalışmış...

        “Nurettin abinin sahip olduğu hukuk vicdanı hepimize örnek olmuştur,” diyerek ona duyduğu hayranlığı dile getiriyor...

        1980 darbesinden sonra sıkıyönetim mahkemelerinde binbaşı adli müşavir olarak görev yaparken, Ankara Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Recep Ergun tarafından mesleğinden atılmak istenmiş... O günleri şöyle anlatıyor...

        “Komutanlık Adli Müşaviri idim. Komutan Recep Ergun, kendisine her yapılan şikayeti ciddiye alıyor ve ‘bunların inlerine gireceğim’ diyerek yüzlerce memuru işten atmaya çalışıyordu. Önüme komutan imzası ile ‘memurluktan çıkarılma’ listeleri geldikçe karşı çıkıyor ve ‘Hukuka Aykırıdır!’ diye not düşüyordum.

        “Recep Ergun bunun üzerine, 1402 sayılı sıkıyönetim yasasına dayanarak, benim ordudan atılmam için harekete geçti. Beni aşağılamak için olsa gerek, ordudan atılmamı isteyen yazıyı, benim imzamla Konsey’e göndermek istedi.

        Hiç umurumda değildi, çünkü ben doğru bir yoldaydım. Yazıyı imzaladım ve Konsey’e gönderdim. Ama Konsey’den bir türlü onay gelmedi.

        “Daha sonra Konsey Genel Sekreteri Haydar Saltık’tan öğrendiğime göre, Kenan Evren, Recep Ergun’a sinirlenmiş, ‘Söyleyin ona bir daha böyle bir istekte bulunmasın!’ demişti!”

        TEMEL ÇAĞLAYAN

        Abim Temel Çağlayan, Ankara’da Yenimahalle Başsavcısıydı. Daha sonra Yargıtay Üyesi olarak görev yaptı.

        Onun için her savcı, Cumhuriyet’i korumak için yaratılan üstün bir varlık gibi bir şeydi ve adının başında ‘Cumhuriyet Savcısı’ yazan hiç kimse yanlış yapmazdı. (İyi ki bugünleri görmedi!)

        Bir de, kendisine “Başsavcım!” diyenleri düzeltir ve; “Savcının üzerinde bir makam yoktur ve başsavcılık adliye içinde sadece idari bir görevdir! Bana sadece ‘savcı’ deyin,” derdi.

        Sevgili Önder Ayhan abi ile konuşurken, abimin adı geçince şunları anlattı;

        “1980 sonrası sıkıyönetim zamanında, Yenimahalle Başsavcısı Temel Abi ile ortak çalışmalarımız oldu.

        Özellikle de sanıklara yapılan işkence ve kötü muamelenin yargıya intikalini sağlayarak birçok hukuksuzluğu birlikte önledik!”

        İşte size üç savcının kısa öyküsü... Gelin de özlemeyin, o zamanın Cumhuriyet Savcılarını.

        Diğer Yazılar