Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaz aylarında sık sık Çeşme’ye giden ya da Çeşme’de devamlı oturanlara bir sorum var;

        Çeşme Müzesi’ni gördünüz mü?

        Eğer görmediyseniz, iklimin en güzel olduğu bugünlerde gitmenizi ve oraya en az bir saat ayırmanızı öneririm.

        Gittiğinizde, Çeşme Müzesi’nin diğer müzelere göre farklı olduğunu göreceksiniz...

        Hele de, gitmeden önce 1770 yılında yaşanan büyük Çeşme faciasını ‘Google Amca’dan okursanız, göreceklerinize ‘vay bee!’ diyeceğinizden eminim.

        Müzeye dış kapısından girdikten sonra ilk merdiven bölümünü çıkın ve sola dönün; karşınıza bir salon çıkacak...

        Salonda, 1770 Çeşme Körfezi’nde geçen Osmanlı-Rus deniz savaşı anlatılıyor. Ama, içinize öyle bir acı oturuyor ki, sormayın!

        Cahil yöneticiler elindeki Osmanlı Donanması’nın, kendisinin yarısı kadar bile olmayan Rus donanması tarafından yakılarak denizin dibine gönderildiğini görüyorsunuz.

        Yıl 1769. Osmanlı İmparatorluğu’nun başında III. Mustafa, Rusya İmparatorluğu’nun başında ise II. Katerina vardır...

        Katerina, çok zeki, iyi yetişmiş, iyi uzmanlarla çalışan ve aynı zamanda gözüne kestirdiğini kendisine sevgili yapan bir yönetici...

        lll. Mustafa ise, 27 yıl kafeste kalmış, bunun ruhsal yıkıntısı içinde ve Osmanlı’yı falcılarla yönetmeye çalışan bir kişi...

        Katerina-İngilizlerin de yönlendirmesi ile- Baltık Denizi’nde bulunan donanmasını Akdeniz’e göndererek Mora’da, Osmanlı’ya karşı bir Yunan ayaklanması çıkarmak istemektedir.

        Donanma önce İngiltere’ye uğrar. İngilizler, Rus Donanması’na birkaç gemi desteğinin yanı sıra, bir de –Donanma Komutanı Kont Orlov’a yardımcı olarak- bir amiral verirler...

        Rus Donanması’nın Akdeniz’e geçtiğinin haberi, Kaptanı Derya Mandalzade Hüsamettin Paşa ile Padişah Mustafa’ya ulaştırılır.

        BAĞLANMIŞ BİR DONANMA!

        Ancak ikisi de bu haberi önemsemez. Çünkü ikisi de, Baltık Denizi’nden kalkıp taa Çeşme’ye kadar gelinebileceğini hayal edemez...

        Karadeniz’deki Rus Donanması’nın çok zayıf olduğunu ikisi de bilmediğinden, Rusların gelse gelse, Karadeniz’den gelebileceğini hesaplamaktadırlar...

        İngiliz destekli Rus Donanması, görevi gereği Mora’ya gelir ve orada bir isyan başlattıktan sonra Ege Denizi’ne doğru açılır.

        İsyan haberi alınınca Osmanlı Donanması gider ve zaten zayıf olan isyanı bastırır. Sonra da Çeşme Körfezine döner...

        Gemiler, gemi komutanlarından biri olan Cezayirli Hasan Paşa’nın karşı çıkmasına rağmen, demir atarlar ve yan yana getirilerek birbirlerine bağlanırlar.

        Oysa Rus Donanması, Osmanlı Donanmasını izlemektedir.

        7 Temmuz 1770 gecesi, bu cehaletin faturası çok acı oldu.

        Rus Komutan Orlov, donanmasında bulunan yanıcı ve patlayıcı maddelerle yüklü ‘ateş’ gemilerini, Osmanlı’nın birbirine bağlanmış olan gemilerine borda eder. Ve bu gemilerde çıkarılan yangın, Osmanlı donanmasının bütün gemilerine yayılır.

        Donanma yanar ve batar...

        Sadece, Cezayirli Hasan Paşa’nın gemisi kurtulur. Çünkü Hasan Paşa gemisini bağlamamıştır...

        Sadece bir kalyonları batan Rusya’dan 700 kişi ölürken, tüm donanmasını yitiren Osmanlı, tam 11 bin denizcisini yitirir...

        Bu felaketten sonra Osmanlı’da bir kıpırdanma olur ve üç yıl sonra da ilk Deniz Harp Okulu olarak kabul edilen, Mühendishane-i Bahr-ı Hümayun açılır.

        Müze’de bu salonun açılmasına öncülük eden kişi, TİNA (Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı) Başkanı Oğuz Aydemir.

        Onun, hem sualtı araştırmaları ve hem de 1770 Çeşme Savaşı için yaptıklarını bir başka yazıda anlatacağım...

        Diğer Yazılar