Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aşağıdaki yazıyı bana bir arkadaşım gönderdi. Başak Demir tarafından derlenen bu güzel yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Yazı şöyle;

        Avusturyalı Bronnie Ware, ölmek üzere olan hastaların son haftalarına refakat eden bir ‘palyatif bakım’ hemşiresi. 8 yıl boyunca İngiltere’nin güneydoğusundaki bir kentte ölmek üzere olan hastaları izlemiş ve bunların en çok pişman olduğu 5 konuyu deneyimleriyle birleştirerek bir kitap haline getirmiş.

        Ware bu kitabında; birçok insanın yaşamının son günlerine egemen olan duygu ve düşünceleri, onlarla yaptığı sohbetlerle birleştirerek anlatıyor.

        Hemşire Ware’in blog adı; “İnspiration and Chai”. Türkçeye çevrilmemiş olan kitapta, “The Top Regrets of Dying” adlı bir bölüm var.

        Türkçeye çevirirsek; “Ölmek Üzere Olanların En Büyük Beş Pişmanlığı.”

        Bu pişmanlıkları şöyle sıralamış;

        KEŞKELER SIRALANINCA

        1- “Keşke kendi hayatımı yaşama cesaretini gösterebilseydim!”

        Hayatının noktalanmak üzere olduğunu anlayan insanın, birçok hayalinin gerçekleşmediğini görmesi kolaylaşır. Benim refakat ettiğim ölmekte olan insanların çoğu, hayallerinin yarısını bile gerçekleştirememişti. Hepsi bunun en büyük sorumlusunun kendisi olduğunun farkında olarak hayata veda etti. Çünkü her biri çeşitli nedenlerden ötürü, kendi istedikleri hayatı yaşayacakları yerde başkalarının onlardan beklediği hayatı yaşamıştı.

        2- “Keşke o kadar çok çalışmasaydım!”

        Ölümüne refakat ettiğim bütün erkek hastalarımın pişman olduğu ortak bir şey; çocuklarının çocukluk dönemini kaçırdıkları için ve karılarına daha fazla zaman ayıramadıkları için pişmanlık duymalarıydı. Gerçi kadınlar da aynı pişmanlığı duyuyordu ama çok azı hayatı boyunca tam mesaili işte çalışmıştı. Ama erkekler istisnasız, iş dünyasının tekdüzeliği içinde, o kadar çok zaman geçirdikleri için pişmandılar.

        3- “Keşke duygularımı açıklama cesareti gösterebilseydim!”

        İlgilendiğim birçok kişi, hayatı boyunca durup dururken ‘ortamın ahengini bozmamak’ adına duygularını bastırmış. O nedenle de ortalama bir mutluluk yakalayabilmişler ama hiçbir zaman olmak istedikleri kişi olamamışlardı. Bence yakalandıkları birçok hastalığın nedeni de, hayata olan bu küskünlük ve memnuniyetsizlikleriydi.

        4- “Keşke arkadaşlarımla daha fazla görüşseydim!”

        Hastalarımın büyük bir kısmı, sahip oldukları arkadaşlıkların ne kadar değerli olduğunu hayatlarının son haftasında anladılar. Ama hemen hepsinin hayatı o kadar yoğun bir tempo ile geçmişti ki arkadaşlarını yıllar boyunca ihmal etmiş ve çoğu ile iletişimi kaybetmişlerdi. Ve maalesef birçoğuna, hayatına nokta koymadan önce eski arkadaşlarına ulaşmak ve onları bir kez daha görmek kısmet olmadı. Deneyimlerime dayanarak şunu kesinlikle söyleyebilirim; ölmek üzere olan insan, eski arkadaşlarını özlüyor!

        5- “Keşke daha mutlu olmama izin verseydim!”

        Birçok insan hayatının son evresinde aslında mutluluğun kişisel bir tercih olduğunun farkına varıyor. Oysa insanlar hayatları boyunca mutluluğu keşfetmek yerine eski alışkanlık ve kalıpları devam ettirerek yaşıyor. Değişim korkusu insanları kendi kendilerini aldatmaya kadar götürebiliyor ve birçok kişi sürdürdüğü hayattan mutlu olduğuna hem çevresini ve hem de kendini inandırıyor. Üstelik içlerinde bir yerde, hayattan tat almak için büyük bir özlem duymalarına rağmen.

        BU KİTAP BİZDE YAZILSAYDI

        Böyle biri çıksa da, bizim ülkemizde ölmekte olanların pişmanlıklarını yazsaydı, sanırım çok farklı öncelikler çıkardı.

        Ama olsun, zaten benim amacım farklı ‘keşke’lerin de olabileceğini anlatmak değil...

        Bu yazıyı okuyanların biraz olsun kendileriyle baş başa kalarak, kendileriyle hesaplaşmaları...

        Keşke herkes, ölmeden bir hafta önce değil de, çok daha önceleri kendisiyle hesaplaşabilse...

        Diğer Yazılar