Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul’da bir sapığın, şort giyen bir hemşireye saldırarak tekme attığını duymayan kalmadı. Mahkeme sırasında saldırgan, yargıca özetle şunları söylemiş;

        “Benim ruh hastalığım var! Ortama uymayacak şekilde giyinerek şehvet duygularını kabartıyordu ve insanları suşça teşvik ediyordu!.. Tekmem orta halliydi. Spor ayakkabılarım esnekti! Benim şehvet duygularım kabarmadı... Kendimi tutamadım, istem dışı davrandım!”

        Saldırgan, yargıcı ikna etmiş olmalı ki tahliyesine karar verilmiş. (Neyse ki savcı itiraz edince yeniden tutuklandı)

        Demek ki sokakta herhangi bir sapık, şort veya kısa etek giyindiği için bir kadına saldırsa ve onu ‘yumuşak spor ayakkabısı!’ ile tekmelese, mahkemeler buna bir suç gözüyle bakmayacak!

        Bu kararı veren yargıcın bir yakınına aynı şey yapılsaydı, saldırganın –neredeyse hoş görülerek- tahliye edilmesine gönlü razı olur muydu?

        İKNA OLMUŞ GALİBA

        O yargıca şu soruların sorulduğunu duyar gibi oluyorum;

        - Adam, kendisinin ruh hastası olduğunu söylüyor! Siz bunun nasıl bir ruh hastalığı olduğunu hiç merak etmediniz mi? Bir tür ruh hastalığı olan seksomanyaklığın böyle belirtileri olduğunu hiç duymadınız mı?

        - Adam her ne kadar ‘ben şehvet duymadım!’ diyorsa da, -şort giydiği için- bir kadına saldıracak kadar onu azgınlaştıran dürtünün şehvet olmadığını kim söyleyebilir ki?

        - “Onun giyimi insanları tahrik ediyordu!” diyor. Sanki, söylediği o insanlardan biri kendisi değilmiş gibi! Yoksa başkaları adına mı tahrik olmuş da ‘kurbanına’ saldırmıştı?

        - Tekmenin öldürücü olmaması ve spor ayakkabısı ile atılması, onu suç olmaktan çıkarıyor mu?

        AVUKATA SÖYLEDİKLERİ

        Olayın ciddiyeti karşısında yargıcın tutumu; sadece verdiği tahliye kararıyla değil hemşirenin avukatına söyledikleri ile de ortada...

        Suçlunun serbest bırakılması kararı üzerine tepki gösteren avukat yargıca soruyor:

        “Serbest bırakıyorsunuz ama müvekkilimin başına ya bir şey gelirse?”

        Yargıç bu soruya baştan savma, alaycı bir yanıt veriyor:

        “Başka bir girişimde bulunursa bildirirsiniz!”

        ÖRNEKLERİ ÇOK!

        Bu ülkede her gün, gazetelere yansımayan ama İstanbul’daki saldırı olayından pek de farklı olmayan çok olay yaşanıyor...

        Benzer bazı saldırı olaylarını yazarsam, olayın toplumsal yaygınlığı daha net olarak ortaya çıkmış olur:

        -Şort giyen bir voleybolcü kızımıza; “Toplumun ahlakını namusunu senin gibileri bozuyor!” diyerek sözlü saldırıda bulunulması....

        -TRT’de bir düşünürün (!) -herhalde sadece bu işi düşündüğünden olacak- hamileler için; “Böyle karınla sokakta gezilmez, terbiyesizliktir. Herkes bu çocuk nasıl yapıldı diye düşünür!” diye ahkam kesmesi...

        - Bir yurt müdürünün; “Kız ve erkek öğrenciler aynı binada altlı üstlü kalıyorlar. Geceleri gözüme uyku girmiyor” diye saçmalaması...

        - Bir ilahiyat profesörünün; “Dekolte giyenin çirkinliklerle karşılaşması sürpriz olmaz!” (Yani dekolte giyen tecavüze katlanır!) fetvası..

        - Bir meslek örgütü başkanının, kadın erkek eşitliği konusunda; “Fiş prize eşit değildir!” diyerek aklının sürekli priz/fiş saplantısı içinde olduğunu göstermesi...

        Daha nice benzeri sözler ve saldırılar...

        Böylesi bir toplumda, şort giydiği için bir hemşireyi tekmeleyen saldırganın yargıç tarafından serbest bırakılmasına bizim gibiler tepki gösterse de, çoğunluğumuzun kayıtsız kalması normal değil midir?

        Yargıç da bu toplumun bir parçası...

        Diğer Yazılar