Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ali Haydar’ı uğurladık.

        Birlikte çalıştığı gazeteciler ne güzel tanıklıklarda bulundular.

        Eminin hiçbir sözcüğü kaçırmadı; hepsini bağrına bastı, ruhuna yazdı.

        ***

        Onu eli elinde yolcu eden hayat ortağı Nalan Hanım ile oğlu Kerem’in tesellisi, son ana kadar birlikte olmaları, o son anların ise ağrısız, acısız, huzurlu bir uykuyla geçmesiydi.

        Viyana’daki hastanede “Ağrısız ölüm merkezi” denebilecek uygulamadan bahsettiler.

        Bunun tıbbi veya etik ayrıntılarını konuşacak, tartışmasını yapacak kadar bilgili değilim açıkçası.

        Ama her insan gibi ilgiliyim elbet.

        Birbirimizden çok farkımız yoktur; hayat ile ölümü aynı anda yaşamak açısından.

        Hepimiz sevdiklerimizden yitirdik.

        Yaş ilerledikçe, bu sayı katlandı, onlar daha çok kanatlandı.

        Ali Haydar’ın¸ tüm gazetecilik hayatının hızı gibi, Viyana-İstanbul-İzmir yolunda sevdiklerine dokuna dokuna koşturan tabutunun başında, işte öyle bir film de akıp gitti önümden.

        Yarım asır boyu gazeteci cenazeleri.

        Babamla başladı 6 yaşımda.

        Sonra mahallemizin ağır, iyi, kuş gibi hafif abileri, gazeteci ablaları.

        Sonra meslektaşlarım; önce büyükler derken, artık küçükler bile.

        Ali Haydar’ın da emeğini, yüreğini döktüğü o eski Milliyet’in yazı işleri, haber merkezi masasından ne çok dost, kardeş gitmiş. Eren, Yalçın, Hikmet, Erdal, Fettah, Güngör Ağabey, Savaş, Ömer… diğerleri.

        ***

        Fakat bir de şunu düşündüm.

        Öyle ya da böyle “Ağrısız Ölüm Merkezi” var, mümkün, yarın çoğalabilir veya azınlıkta kalabilir.

        Lakin “Vicdan Azapsız Ölüm Merkezi” yok.

        Yani mümkün mü? Mümkün değil Hocam!

        Bildiğim dostuma da bilmediğim düşmanıma da, herkese Allah geçinden versin, diyeyim.

        Lakin ne diyeyim, vicdan azabı diye bir şey var işte.

        Bildiğim kadarıyla, vicdansız da olsan, azapsız olamıyorsun!

        Bir şekilde seni huzursuz ediyor, bir şekilde kovalıyor, bir şekilde gölgen gibi peşini bırakmıyor, bir şekilde son anında bile başının ucundan ayrılmıyor.

        Sonrası? Sonrası inancına bağlı.

        En heybetli kibir bile öyle böyle bir kabirde tükeniyor.

        Sonrası? Tamahın, günahın, kötülüğün, fesadın, kıyımın, kıyamın ne tür hesabı, ne tür azabı olacaksa, artık inancına göre!

        ***

        Ali Haydar’ı, hep sevdiği Cağaloğlu’nda arkadaşlarıyla buluşmak olan son arzusuna kucak açan, hep saygı duyduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden uğurladıktan sonra, epeydir yuvarlanmadığım “Yokuş”tan aşağı iniyordum.

        İşte kafamın içinde bir de bu gidip geldi:

        Ağrısız ölüm merkezi mümkün ama vicdan azapsız ölüm merkezi mümkün değil!

        Şimdi ben bunu kendime söylüyorum, ama sana da söylüyorum.

        Artık sen her kimsen!

        İster sarayda, ister köşkte, ister bir köşede kurulmuş olalım!

        İster devlet adamı, ister medya ağası, ister köşe celladı olalım!

        İster onca insanın hayatıyla oynamış biri olalım; ister o hayatları çalmış bir öteki.

        Kendimize, kendime de söylüyorum:

        Bak oğlum; ağrısız ölüm mümkün ama vicdan azapsız ölüm, pek mümkün değil!

        ***

        Baktım, onu hastayken kovabilen devlet ajansı, var olsun, çok incelik yapmış, çelenk göndermiş!

        Baktım, onun özel haberleri, manşetleriyle de “Basında Güven” diye böbürlenmiş Milliyet’in o günlerinden, onu kovabilen efendiler ortada yok.

        O zaman daha iyi anlıyorsun…

        İşte, önünde yatıyor; sevgi dolu, el ele, hep hayırla anılarak, huzur dolu ve üstelik ağrısız ölüm mümkün…

        Ama vicdan azapsız ölüm mümkün değil; kudretinle, paranla çırpınsan da, Vicdan Azapsız Ölüm Merkezi imkânsız efendim!

        Şöyle kafiyeleyim bir de:

        Kibir sonu da kabir…

        Şecaat veya hamiyetten azade gaddar bir gazap sonu da azap!

        Derken Sirkeci’ye varmışım…

        Yüzüme vuran yağmur; de ki, Ali Haydar’a, sevdiklerimize, kaybettiğimiz iyilere, iyiliklere rahmet!

        Diğer Yazılar