Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünkü “Türkiye Cinneti”ne devamla, “yeni” yazıyla, artık ne kadar “Yeni” ise!

        ***

        Dünyanın herhangi bir yerinde…

        Devletten herhangi bir yetkili…

        Hele hele cumhurbaşkanı…

        Hele hele 12 yıllık iktidarın lideri, başbakanı düne dair böyle çok ciddi bir şey söylediğinde, orada bugün artık bugün olmaz; yarın da yarın olmaz!

        Günaydın; burası Yeni Türkiye!

        ***

        12 yıl iktidar olmuş Cumhurbaşkanı aynen şöyle dedi:

        “İnlerine gireceğiz, dedik. Bir yıl geçti, girdik, giriyoruz. Bir takım kirli cinayetlere, faili meçhul cinayetlere bulaştığını dahi bugünlerde görüyoruz. Daha fazlası çıkıyor. Zincir bunu gösteriyor. Daha şaşırtıcı şeyler duyacaksınız.”

        ***

        Tercümesi mealen şöyle:

        Dink Suikastı (ve başka cinayetler de) Paralel Yapı’nın, yani Gülen Cemaati’nin işi. Daha da şaşırtıcılarını duyacaksınız!

        ***

        Yeterince şaşırtıcı; çünkü şöyle:

        1. Dink Cinayeti işlendiğinde, Cumhurbaşkanı Başbakan ve “Paralel Yapı” da iktidarın bir parçasıydı.

        2. Cinayet öncesi Dink’i kuşatan kanun bizzat hükümet (ve ortaklarının) yapımıydı.

        3. Dink’i kuşatıp tehdit edenler daha sonra “Ergenekoncu” diye alınanlardı.

        4. Suikastın iki aktörü, Hayal ve Tuncel, çok daha önce Trabzon McDonald’s bombalamasına karışmış, Hayal İstanbul’da yakalanmış, “bombayı veren azmettirici” Tuncel polis tarafından yargıdan kaçırılmıştı. Hayal “örgütsüz” sayıldı; mahkum olduğu halde tahliye edildi. Dosyası Yargıtay’da bekletildi.

        5. İstanbul Valisi, iktidarın sonra milletvekili ve İçişleri Bakanı yapacağı Muammer Güler, Emniyet Müdürü iktidarın Vali yapacağı Celalettin Cerrah; Trabzon Emniyet Müdürü şimdi “Paralelci ve Dink Suikastı’nda parmak” olarak işaret edilen Ramazan Akyürek’ti.

        6. Trabzon-İstanbul, bomba-cinayet zincirinde, “zincirleme rezalet, felaket, cinayet” sonrası Akyürek’i hükümet görevden mi aldı?

        7. Yok. Tam tersine, oradan alıp Emniyet İstihbarat’ın en başına getirdi. Dink öldürüldüğünde, Akyürek, iktidarın terfi ettirip polisin tüm istihbaratının başına getirdiği o görevdeydi.

        8. Bir yıl önceki “Yolsuzluk-Paralel” patlamasından önce Akyürek görevden alınmış, mahkemeden iade kararı almıştı. İktidardan kimse, onun yükseliş ve düşüşüyle ilgili tek kelime etmedi.

        9. Yükselişi muhtemelen” Ne istedilerse verdik” serisindendi.

        10. Akyürek’in “Tuncel’i ben değil, o muhbir yaptı” dediği, dönemin Trabzon İstihbarat Başkanı Engin Dinç de aynı iktidarca Emniyet İstihbarat Daire Başkanı yapıldı.

        11. Bir suikastın öncesinde, bombalamadan bombacının “olay münferit” denip tahliyesine, bomba verenin kollanmasına, suikastın örgütlenmesine ve gerçekleştirilmesine… tüm safhalarda “Paralel” de var; her şeyin başındaki iktidar da.

        12. Sadece onlar değil. “Derin mutabakat” cinayeti olarak, en azından önceki safhalarda, “Ergenekon’un kimi ulusalcı sanığı” ile kimi milliyetçiler, polisler, askerler de var.

        ***

        “Cinnet” noktası şu:

        Emrinde olmuş, kendilerince taltif edilip kollanmış “devlet görevlileri”ni 12 yıl sonra suçlayan iktidar, kendini de kökten suçluyor esasında.

        Oysa ıslık çalıyor.

        Oysa sadece utanmak bile yetmez; hesap vermek gerekir.

        Sanki dün iktidar olunmuş, sanki Cumhurbaşkanı halk tarafından halk arasından seçilmiş gibi bir duruş var.

        Bu duruş, “faili meçhul” denen vuruşlarda iktidar sorumluluğunu yok sayıyor.

        Sanki Akyürek yahut berikini Dink Emniyet Müdürü yaptı; yetmedi, alıp Emniyet İstihbarat başına geçirdi!

        Sorumsuzluğun sorumsuzluğu olabilir mi hiç!

        Sorumsuzluktan sorumsuz tutulabilir mi bir iktidar?

        Kendi gölgesinde faili meçhul cinayetler işlenmesinde, ister bihaber olsun, sorumsuz sayılabilir mi?

        Bihaberlik de “iktidar sefaleti, sefaletin cinayeti” değil midir?

        12 yıl, 12 gün sanki…

        Cinayet üzerinden 7 dakika değil, 7 yıl geçti!

        ***

        Cumhurbaşkanı bunları Odalar Birliği’nde 365 oda başkanına, işadamlarına söyledi.

        Hem de “Bunların arkasında bir üst akıl var. Biliyorsunuz. Bunları siz araştıracaksınız” dedi.

        Öyle ya, 12 yıllık iktidar araştırmamış; Odalar Birliği araştırıp çözecek faili meçhulleri!

        Dedi ki, “Bunlara giden her kuruş vatana ihanettir”.

        Bu bile başlı başına iktidara büyük itham; çünkü “bunlara giden çok kuruş”ta da, “çok kuruluş”ta da, “bunlara giden siyasetçi, havuz gazetecisi”nde de hep iktidar parmağı, avucu, eli mevcut!

        Dedi ki, “Paralel yapı hiç yalnız hareket etmedi. Zaten tek başına darbe girişimi tasarlayacak zekâya da sahip değiller”.

        İyi ya, insan merak ediyor o zaman, “Geri zekâlılar” kimlerle, kimler sayesinde, kimlerin imkân, güç, makam, fırsat vermesi sayesinde “Kirli faili meçhul cinayetler” tasarlayacak kadar akıl fikir buldu!

        Hepimiz şaşırıyoruz, şaşkınız; lakin iktidar en şaşırtıcı şaşkınımız!

        ***

        Bir de şunlar var:

        1. Cumhurbaşkanı, 12 yıl boyunca yahut cinayetten sonraki 7 yıl boyunca “bilmediği” bir şeyi şimdi nasıl biliyor?

        2. Yargıya dahi “intikal etmemiş” bir konu, doğruysa, Cumhurbaşkanı’na nasıl intikal ediyor?

        3. Emniyet yargıdan önce; yargı, dosya ve iddianameden önce Cumhurbaşkanı’na mı bilgi veriyor?

        4. Kesinleşmemiş bir “iddia” hakkında Cumhurbaşkanı, bir cumhurbaşkanı nasıl böyle kesin konuşabiliyor?

        5. Ayrıca, eğer bunlar doğruysa, kim ne bekliyor?

        ***

        Son not:

        Madem “kirli faili meçhul cinayetler” karşısında bu kadar duyarlılık mevcut…

        O vakit kimi Susurlukçu ile iktidar arasındaki muhabbet, kimi Susurluk Emniyetçisine Cumhurbaşkanı ve hükümetin gösterdiği itibar ne oluyor?

        Tabii aynı soru “Cemaat” için de aynen baki!

        Diğer Yazılar