Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İnsani açıdan iki hak teslimi lazım, iki ciddi teselliye.

        Biri, “rehineler”in dönüşü.

        Ötekisi de sınırın açılıp Işid’den kaçanların alınışı.

        İlkinin seyrini tam bilemiyoruz elbet.

        Sabır mı, temaslar mı, ilişkiler mi, bir mutabakat mı etkili oldu?

        Birisinin dediği gibi operasyon mu, diğerinin dediği üzre temas mı?

        Neyin teması? Nasıl bir mutabakat? Ne karşılığı?

        İkincisini biliyoruz; onca can kapıya dayandı.

        ***

        Rehinelerin dönüşüyle Türkiye de Işid karşısında “rehine” konumundan çıkacak mı?

        Yoksa ABD’nin bölgeye yeniden müdahale, hatta Suriye’de operasyon gerekçesi haline gelen Işid, Türkiye (yani Ankara politikası) için de bir fayda sağlıyor mu?

        ***

        ABD “piyasa, sermaye, girişim, buluş, özgürlük” vesaire üzerine bir birlik olduğu kadar, kendini sürekli düşmanlarla da tanımlamaya ve tahkim etmeye muhtaç bir birlik.

        Cumhuriyetçi, Demokrat fark etmiyor; “düşman ve tehlike” olmadan kimyası bozuluyor.

        Meleği tanımlamak için şeytan, şeytanlar gerekiyor.

        Onlar epeydir “Ortadoğu”da.

        Saraylı despotları kollamak için de sokaktan, kırdan, bayırdan gelen despotların şeytan olması lazım.

        Işid bu kadronun yeni ve cevval, gaddar ve kanlı yeni elemanı oldu.

        Işid, “Ortadoğu’nun adam olamayacağı”nın, “sürekli vesayet gerektiği”nin, ABD (ve Batılı) nüfusun “korkarak emperyal, müdahaleci politikalar ardında durması”nın, Ortadoğu’nun kirli saraylarının “dost ve müttefik kalması”nın, bu sarayların kendi halklarına ve ezdikleri her halktan sınıflara karşı kollanmasının, S. Arabistan’ın dahi “Ilımlı İslam” sayılmasının gerekli şartını yerine getirdi.

        ***

        Elbet Işid tepeden tırnağa komplo filan değil.

        Hiçbir sosyal-siyasal rol; tarihi bir dinamik, toplumsal bir yatak, etnik-dini-sınıfsal bir patlama yoksa kolay kolay mümkün olmaz.

        Işid’i “sadece terörist” olmaktan çıkaran da o.

        O sürekli bir iç savaşın, acımasız bir tarafı.

        ***

        Türkiye’nin esas pozisyonu şimdi ortaya çıkacak.

        “Rehine gerekçesi ile rehin kalma” durumu artık fiilen yok.

        Bundan sonrası “özgür tercih”!

        ABD’ninki gibi, aynısı değilse de, bir Işid fırsatı Ankara için de mevcut mu zaten?

        Kürtlerin hayati önceliğini Türkiye dışında, hiç olmazsa sınırın hemen öte yanlarında tutmanın da adı mıdır artık Işid?

        Barışı içerideki barıştan ziyade hemen ötedeki sürekli savaşla sürdürmenin bir yolu mudur?

        Kürtlerin Rojova umudunu gömmenin kestirmesi mi?

        Başta Suudiler, ABD ve Batı’ya karşı Mısır’ın bir rövanşı gibi de görülüp Irak ve Suriye’nin bağrında kalmasında fayda olan bir hançer midir?

        Türkiye’yi de kendi içinde tehdit edebilecek hale gelse bile o hançer.

        Bir nevi kın iken, yumuşak karın haline gelinse de!

        Türkiye’yi zanlı tutacak bir yük mü, yoksa bölgede yeniden canlı tutabilecek bir koz mudur?

        ***

        Rehineler gelmeden hemen önce, Arınç belki de hükümet adına ilk kez böyle bir lisanla “Işid mezalimi, terörizmi”nden bahsetti.

        İktidarın lisanı mı yoksa Arınç’ın bazen yaptığı ve sonra lafı söylediğiyle kaldığı gibi, sürç-ü lisanı mı, göreceğiz!

        Lakin sınırı açıp buyur ettiğimiz ne kadar insani acı varsa…

        Bu acılarda hiçbir rolünün olmadığını söyleyebilecek durumda değil Ankara!

        Bölgede ne acı varsa, tarihten bugüne…

        Götür Osmanlı’ya, oradan koy Batı emperyalizmine, etnik kırım ve kıyımların mirasını yay her köşeye, cetvelle çizilmiş sınırlarda despotların, sarayların, zalimlerin ellerine bak…

        Hepsiyle NATO, CENTO kanka olmuş tek partili, çok partili, çok darbeli demokrasini izle.

        Toprağındaki inkâr ve kıyamları; komşularda etnik baskılara ortaklıklarını hatırla.

        Ur gibi topraklarına yapışmış üsleri, tesisleri, atom bombalarını unutma.

        ***

        Bölgesel liderlik uğruna, TIR geçen hanına çevirdiğin; bir yanında barış umudu yeşerirken, savaş histerisiyle, cinlik ve hinliklerle öte yanının cehenneme dönmesine odun taşıdığın sınır ötesine bir bak.

        Övünecek pek bir şey yok Şark Cephesi’nde!

        Diğer Yazılar