Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        12 Eylül 1980 sabahı 8 yaşında bir çocukken TV ekranlarında gördüğüm ama asla konuştuğunu hatırlamadığım Tahsin Şahinkaya ile tam 30 yıl sonra çok farklı bir durumda konuştuk! 12 Eylül 1980 sabahı "Adalet Partisi Milletvekili" olan babamı "götürecekler, bir daha göremeyeceğim" diye ağlayan ben, 23 Eylül 2010'da "o dönemin en güçlü 5 isminden biri olan Şahinkaya ile" gazeteci kimliğimle buluştum, hayat yine yollarımızı kesiştirmiş, ağlarını bu sefer farklı örmüştü...

        Sevgili dostlar, Şahinkaya'yı daha önce asla görmedim, tanımadım, tek kelime konuşmuşlu-ğumuz bile yoktu...Talep, "Sizin samimiyetinize ve dürüstlüğünüze" inanıyorum diyen Şa-hinkaya'dan geldi... Konuşmak, kendi deyimiyle "yıllarca isyan ettiği yalanlara, kara propagandaya" cevap vermek istiyordu. Belli bir süre araştırdım, sorularımı hazırladım ve perşembe sabahı "damadı ve kızının" yaşadığı gayet mütevazı olan evlerinde buluştuk. Ellerinde bana gösterecekleri belgeler ve hazırladıkları dosyalar vardı, hepsini inceledim, anlattıklarını dinledim, ekranlarda sizlere de aktardım.

        Peki ikna oldum mu? Şahinkaya'nın anlattıkları bana gerçekçi geldi mi?

        Bir kez daha altını çizeyim; ben, 12 Eylül'de "siyasi kariyeri bitmiş", sonrasında yıllarca hayata soğuk bakmış, zaman zaman "parasızlıktan, oğlunun beslenme çantasına açma dahi alamamış" bir babanın oğluyum. Bunları "acıma yaratma tadında" yazmıyorum, bunları yazmamın sebebi net ve açık: Benim, Şahinkaya'yı aklamak gibi bir derdim olamaz! Birazdan yazacaklarımı bunu bilerek okuyun...

        Gelelim elde ettiğim bilgilere ve "İkna oldum mu?" sorusuna...

        Açık söyleyeyim; eldeki verilere ve başta Tahsin Şahinkaya olmak üzere ailesinin bana aktardıklarına bakarak şunu söyleyebilirim: Evet, ben Şahinkaya'nın bu konularla "alakası" olmadığına ikna oldum. Detaylara gelince...

        İddialar, detaya bakınca "çelişkili" noktalarla dolu! Nasıl mı? Maddeler halinde aktaralım...

        1- Yalım Eralp'in son olarak aktardıklarına göre, F-16 uçaklarını üreten firma, Amerika'daki yetkililere F-18 seçilecek, onlar rüşvet vererek "teknik olarak daha üstün" raporu çıkarttılar iddiasında bulundu...

        2- Oysa yıllar sonra Türk kamuoyunda tam tersi iddialar ortaya atıldı. Amerika'da "Rüşvet veriyorlar" diye ortaya çıkan firma olan F-16'yı üreten General Dynamics rüşvet vermiş ve yine iddialara göre parayı "Şahinkaya almıştı"! Amerika'da ortaya atılanlar, okyanusu geçerken kulaktan kulağa tam olarak ters dönmüştü!

        3- Şahinkaya, "teknik olarak"; tek motorlu olmasından dolayı F-16 alımına karşıydı ve o dönemde açıkça fikrini ortaya koymuştu: Tek motorlu olan F-16 yerine "ikiz motorlu" olan F-18 alınsın...

        4- O dönemde Yunanistan'ın "NATO'ya dönmesi tartışılıyordu", işin ilginç tarafı seçilecek iki uçaktan birini üreten firmanın üst düzey yetkililerinden biri "Yunan asıllıydı" ve Türkiye, "Amerika tarafından NATO'ya dönüşe evet" de baskısına alınmıştı. Şahinkaya da "karar verecek" 5 kişiden biriydi. Rüşvet iddiaları da ilk defa "bir Yunan gazetesinde" ortaya atıldı...

        Sevgili dostlar, daha birçok madde yazabilirim ama yazmayacağım... Eldeki veriler, benim araştırmalarım ve özellikle yukarıda ortaya koyduğum paradokslara göre benim görüşüm açık: Bu olay bir şehir efsanesi... Bu noktada bir not düşelim: Şahinkaya da aynı vurguyu yapıyor; bir komisyon kurulsun ve gerçekler ortaya çıksın. Rüşveti alan varsa; "kim olduğunu" bulalım ve Türkiye "geçmişiyle" hesaplaşsın...

        Sonuç: Ben bir gazeteci olarak elimden geleni yaptım ve Türk kamuoyu ile paylaştım... Şimdi sıra yetkisi olanlarda... O firmaların "o dönemde" Türkiye temsilcileri vardı ve ortada bir para döndüyse o kişiler üstünden geçti, kimdi bu adamlar? Biz "karanlıkta bir mum" yaktık, gerisi Türk kamuoyuna ait...

        Meslektaşlara bir not: Beni, Başbakan ile yaptığım programlar sonrası kıskançlık içinde topa tutanlara bir mesajım var: 12 Eylül'ü eleştiren ve "Sorgulayalım" tezini ortaya koyan Başbakan Erdoğan da, o ihtilali yapan "5 kişiden biri olan" Şahinkaya da "benimle konuşuyorsa"; bence oturup biraz düşünün "Neden?" diye! Bana saldırarak, mesleğinizde ilerleyemezsiniz! Bilmem anlayabilecek misiniz?!

        Diğer Yazılar