Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        O, "üreten", kendi "motorunu, uçağını, arabasını, tankını, yazılımını" kendi üreten özellikle dünya geneline hâkim olan bir sermaye grubunun etkisinden kurtulmuş bir Türkiye'ye inanırdı. Ecevit de öyle düşünürdü ve bu iki isim "küresel yerleşik düzene" rağmen tetiğe basıp Kıbrıs'a çıktılar...

        Türkiye'nin 1938 sonrası "ilk ayağa" kalkışı, ilk dikilme denemesiydi bu! Yaptıklarını ödemediler mi? Fazlasıyla ödediler, küresel-yerel yerleşik düzenin her zaman en ağır hakaretlerine, dışlamalarına, yaptırımlarına maruz kaldılar. Erbakan, kendi ülkesinde "sistem dışına itilirken" başbakanlık makamından "silah zoruyla" gönderildi. Ecevit için de durum farklı değildi; Başbakan olarak girdiği 2001 yılından "Derviş'e teslim edilmiş", hastane odasına kapatılmış olarak çıktı. İkisi de "1974'ün hesabını" küresel efendilere ödemişler ama kendilerinden hiçbir şey kaybetmeden ayakta kalmayı başarmışlardı.

        Sevgili dostlar, Erbakan'ı uğurlarken, Türkiye'nin geçmişinden bugününe geniş bir açıdan bakmak ve özellikle kendisini de ilgilendiren bazı gerçekleri aktarmak istiyorum...

        ■ 4. Beş Yıllık Kalkınma Planı 1980 sonrası "depolitize edilen tüketim toplumuna" geçiş öncesi, "kemikli-ilkeli" son kalkınma hamlesiydi!

        ■ Ana hedef, "sanayileşmeyi hızlandırmak ve sanayinin alt kollarını yerli imkânlarla geliştirmekti". TBMM'de tartışma konusu olan motor ve aktarma organlarıyla ilgili bölüm planda şu şekilde yer aldı: "Motor ve aktarma organları konusunda üretimin yurtiçinde karşılanması, çeşitlerin sınırlı kalması ve kamu öncülüğünde gerçekleştirilmesi

        ilkedir."

        ■ Bu plan, Türkiye'de 12 Eylül öncesi rant ekonomisine geçilmeden yapılmaya çalışılan hamlelerin son damlasıydı.

        ■ Dördüncü planın ihtiyaç duyduğu kaynaklar, mütevazı sınırlar içinde, o günün şartlarında karşılanabilir miydi? En kritik soru bu. Eğer Türkiye üzerine oynanan oyunun doğası değişmeseydi kaynaklar karşılanabilirdi. Neden karşılanmadı? Verilecek en güzel cevap: Neden askeri darbe oldu?

        ■ 1980 öncesi "gelişen Türkiye tehlikesine" karşı Dünya Bankası "Gelişemezsiniz" cümlesini "kibarca" sakladığı bir rapor yazdı! Görünürde "bizim için hep iyi şeyler" isteniyordu!

        ■ Dünya Bankası'nın ortaya attığı planın özü neydi? Sanayileşme yerine, sanayileşmesini tamamlayamamış bir ülkenin serbest bir şekilde dış ticarete açılması, yani pazar olması önerildi. Türkiye, vahşi kapitalizmin kollarına bırakıldı, en azından ilk adımlar atıldı.

        ■ 1978 sonrası başlayan süreçte 1989 yılında yapılan düzenlemeler ile Türk para ve sermaye piyasalarının tamamen yabancı hamlelere açık hale getirilmesi sonucunda "1994-2001 -2007 arasında sermaye piyasası spekülasyonu tabanı üzerinde" yükselen krizler ve sonrası siyasi şekillendirmeler ortaya çıktı.

        ■ 2001 krizi ile Derviş, son parçaları da yerine taktı ve Türkiye 1978 Dünya Bankası raporu ile ortaya konan senaryo üzerine tam olarak oturdu! Ecevit ve Erbakan artık kesin olarak YOKTULAR! Onlardan intikam alınmış ve 1974'ün "hesabı" kesilmişti.

        Sevgili dostlar, "Erbakan"lar ölmesin..."Ecevit"ler unutulup gitmesin...Bir kısım medyanın onları "karaladığı" şekilde değil, gerçekleri bilerek onları analım, bugünümüzü ve yarınımızı sorgulayalım...

        Medya mensupları birbirini sevemez mi?

        SEVMENİN de ötesinde bence önemli olan yaptıklarını takdir edebilmektir. Birçok okurumuz soruyor; "Türk medyasında birbirini öven var mı" diye...

        Sevgili dostlar, fikirlerini sonuna kadar reddetsem, zaman zaman aramızda "kötü olaylar da" yaşansa "işini gerçekten iyi" yapan herkes benim için "övgüye" değerdir... Tekrar ediyorum; "gerçek" olanlar her zaman takdir edilmeli ve polemik bile olsa "o insanlarla" seviye her zaman korunmalıdır... Hemen bir örnek vereyim; Mehmet Ali Birand ile hayatım boyunca kavga ettim, zaman zaman birbirimize kötü sözler de etmiş olabiliriz ama dün hastalandığını duyunca gerçekten üzüldüm... Ne olursa olsun Birand gerçek bir gazetecidir ve bu mesleğe "kavramsal" anlamda çok katkı sağlamış, yol açmıştır. Umarım biran önce sağlığına kavuşur ve mesleğe döner... Bir başka örnek vereyim; Osman Gökçek. Herkes "nereden çıktı" dedi, olmaz, nasıl yapacak dedi, ama bu kardeşimiz "grafiğinden-içeriğine" güzel bir televizyon yarattı.

        Uzun lafın kısası; bu mesleği gerçekten "iyi icra edenler" araya "çakmalar da" karışsa her zaman birbirini takdir etmeli ve bunu sık sık yapmalı...

        Diğer Yazılar