Yemek denilince akla ilk gelen şehir; Antakya
Ne mutlu ki Antakya, geçtiğimiz hafta UNESCO 'Yaratıcı Şehir Ağı' Gastronomi Kenti olmaya hak kazandı. Sapla samanın bu kadar karıştığı bir ortamda değerlerimizin bilinmesi ve koruma altına alınması açısından müthiş sevindirici bir olay
Son zamanlarda Türkiye gastronomisini oluşturan tüm unsurlarla ilgili ağır eleştiriler getiren yazılar yazıyorum. Müşterilerinden gurme yazarlarına, şeflerinden televizyondaki yemek programlarına, yatırımcılarından üniversitelerin gastronomi bölümlerine kadar tel tel dökülüyoruz. Artan ilgiye paralel sayısal olarak çoğalsak da, kalite maalesef yerlerde geziniyor. Birbirimizi kandırarak doğruyu bulmamız mümkün değil. Zira dışarı çıkıp iyi yemek istediğiniz zaman seçenekler bir elin parmaklarını geçmiyor. Bir ülke düşünün ki, evlerinde dünyanın en lezzetli yemekleri pişsin ve dışarıda parasıyla yemek yiyebileceğiniz lokantalarının sayısı üçü-beşi geçmesin. HT Pazar'dan Murat Bozok'un yazısı...
Bu karamsar tablo içerisinde az da olsa güzel şeyler de oluyor. Geleceğe dair umudu ayakta tutacak iyi haberler geliyor. Herkesin bu zengin topraklarda, kendisine yakın hissettiği veya lezzetlerine hasta olduğu bir yer mutlaka vardır. Benim için Türkiye’de iyi yemek denilince aklıma gelen ilk şehir Antakya. Ne mutlu ki Antakya, geçtiğimiz hafta UNESCO ‘Yaratıcı Şehir Ağı’ Gastronomi Kenti olmaya hak kazandı. Sapla samanın bu kadar karıştığı bir ortamda, değerlerimizin bilinmesi ve koruma altına alınması açısından müthiş sevindirici bir gelişme.
Antakya mutfağının gerek içeriği, gerek etkileşim alanı, gerekse de tarihi derinliği bağlamında çok özel bir yeri olduğunu düşünüyorum. Bu netice bir kentin, yüzyıllardır hoşgörü içerisinde çok kültürlü yaşamı içine sindirebilmesinin harika bir örneği. Bu sonucu almak için gece gündüz demeden çalışan Antakya Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ı da ayrıca kutluyorum. Lütfü Bey’in tüm bir şehri, başvuruyu yaptıkları 2010’dan bu yana, bu hedef doğrultusunda nasıl kenetlediğinin ve motive ettiğinin tanığıyım.
Şimdi kutlama ve takdir etme zamanı. Antakya’ya gidip, damak çatlatan lezzetlerini keşfetme zamanı. Değerlere sahip çıkma, taş üstüne taş koyma ve Antakya örneğini tüm Türkiye geneline yayma zamanı...
BENİM İÇİN ANTAKYA;
Affan Kahvesi’nde bici bici yemek
Baharatçı Yahya Eraslan’dan alışveriş yapmak
Ketremizgil’den humus yemek
Çok kültürlülüğü hissetmek için Hatay Mozaik Müzesi’ni ziyaret etmek
Meze için Konak Restoran’a gitmek n Ala Restoran’da patatesli çiğ köfte yemek
Bizim Künefe’de çay ve künefe keyfi yapmak
Abdo veya Mısırlı’da döner yemek
Muhteşem kâğıtta et ve tepsi et için Pöç Kasabı’na gitmek
Ev yemekleri için Sultan Sofrası’na gitmek