Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Ayşe Özek Karasu PISA'da dökülürken kabahatli kim – Pandemi, dijitalleşme, göçmen çocukları?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        OECD’nin 15 yaş grubunda matematik, fen ve okuduğunu anlama becerilerini ölçtüğü PISA araştırmasının 2022 sonuçları karşısında şok geçiren geçirene; Avrupa sınırları içinde!

        Asya cephesi Singapur önderliğinde Macau, Tayvan, Hong Kong, Japonya ve Güney Kore’siyle ilk sıralarda. Avrupa’nın en iyisi Estonya ki, ilk onda. Bir zamanların şampiyonu Finlandiya dökülüyor, Norveç ve Hollanda özellikle matematikte inişte ve Almanya 2000’den sonra “PISA şok 2.0”ı yaşıyor, bir alttaki Fransa eğitim sisteminde değişiklik için acil durum ilan ediyor. Matematikte örnek ülke Polonya’nın sırası fena değil ama düşüşte.

        Türkiye’de şok yok; üç alanda da 2018 sonuçlarına göre birer sıra yukarı çıkılmış. Matematikte 32, fende 29, okuma becerilerinde 30’uncu olmak başarılı bulunuyor ama 38 OECD ülkesi arasında. Ölçme ve değerlendirmenin yapıldığı 81 ülke içinde matematik sırası 39’unculuk. PISA raporuna göre “Türkiye her üç alanda tüm ülkeler ortalamasının üstünde ve OECD ülkeleriyle arasındaki fark azalıyor.”

        Azalıyor çünkü OECD dahilinde, özellikle de Avrupa yakasında performans bugüne kadar görülmemiş düzeyde hızlıca düşüyor, haliyle fark azalıyor ve bu grup içinde Türkiye’deki öğrenciler ortalamanın altında kalıyor. OECD ülkelerinin matematik puanı 2018-2022 arasında 15 puan düşerek rekor kırıyor, okuma becerisi 10 puan geriye düşüyor, fende göreceli olarak istikrar korunuyor.

        “GÖÇMEN ÇOK, SERT DİSİPLİN ŞART”

        PISA araştırması normal şartlarda üç yılda bir yapılıyor, araya Kovid-19 girdiği için bu seferki dört yıl arayla.

        Pandemi sonrası ilk PISA karnesiyle en büyük şoku Almanya yaşıyor. Şu anda Gazze savaşıyla bağlantılı antisemitizm problemini bile ikinci plana atacak kadar derin bir tartışma sürüyor ülkede. Her üç dalda da PISA ölçümünün yapıldığı tüm zamanların en kötü skorunu elde eden öğrenciler nasıl bu hale geldi - sendikalar ve siyaset, sosyal bilimciler ve iş dünyası rekabetçi refah toplumu açısından gelecek endişesiyle bu konudaki tepkisini ortaya koyuyor.

        Pandemi dönemindeki uzaktan eğitimin etkili olabileceği ileri sürülse de “Singapur’da, Japonya’da pandemi yok muydu?” argümanıyla karşı çıkılıyor. Fakat okulların ne kadar süreyle kapalı kaldığı önemli faktör. Örneğin Japonya’da okulları üç aydan daha uzun süre kapalı kalan öğrencilerin oranı yüzde 16; OECD ortalaması ise yüzde 50.

        Alman eğitim sendikaları korona döneminde sistemin online eğitime hazır olmadığını belirtiyor, ayrıca öğretmen eksikliği, kaynak yetersizliği ve okullardaki sosyal adaletsizlik üzerinde duruyor. Eğitim araştırmacıları ise göçmen çocuklarının etkisiyle okullara hakim olan çeşitliliğin artık daha sert disiplin, motivasyon ve entegrasyon gerektirdiği görüşünde.

        Eğitimcilerin dayandığı istatistik verisi şu: Almanya’da öğrencilerin üçte biri ülke ortalamasının altında ve bu grupta her on çocuktan altısı göçmen kökenli. Başarılı öğrencilerin bulunduğu grup gerilerken, zayıf öğrencilerin yer aldığı küme genişliyor. Böylece Almanya uluslararası planda orta ölçeğe yerleşiyor. Alman eğitim uzmanlarına göre nüfusu homojen olan ülkeler daha başarılı. Matematikte ilk sıralardaki Singapur, Japonya, Güney Kore ve Estonya’nın; okumada İrlanda ve Polonya’nın daha iyi performans göstermesini, bu ülkelerin hemen hemen hiç göç almamasına bağlıyorlar. Savaştan kaçan Ukraynalılar Polonya’ya sığındı ama Varşova bunun dışında göç yollarını kapamış durumda. Polonya gerçi okumada daha iyi puana sahip ama sağ muhafazakar hükümet, milliyetçi müfredata ağırlık verdiği için matematik ve fende gerileme var.

        Bir zamanların PISA şampiyonu Finlandiya’nın çaptan düşmesi modern öğrenme yöntemlerinin olumsuz sonuç vermesi kadar göç olgusuyla da ilişkilendiriliyor. Bundan 22 yıl önce ilk PISA araştırmasında birinci çıkınca Fin modeli uluslararası örnek olmuştu. Fakat OECD Koordinatörü Andreas Schleicher’in PISA sonuçları öncesi yaptığı açıklamaya göre 2015’teki göç dalgası kuzey ülkelerini Almanya’dan daha fazla etkiledi; kapasite yeterli değil, dil problemi ve kültürel farklar Finlandiya’yı geriletti. Nitekim okuma becerilerinde Finlandiya 30 puan birden düştü.

        Ancak göç bağlantısı Avrupa dışında geçerli değil; heterojen nüfusa sahip Kanada göç alan bir ülke olarak üç alanda da ortalama üstü performans gösteriyor. Hatta PISA’da genelde düşük puan alan ABD de göç ülkesi olarak fen ve okuma becerilerinde ortalamanın üstünde. Bu veriye karşı cevap da hazır: “ABD ve Kanada’da göçmen kökenli öğrenci nüfusu Almanya’daki kadar artmıyor. Bu grup 2012’de yüzde 13’lük kesimi oluştururken, bugünkü oranları yüzde 26’ya çıktı. Hatta Berlin ve benzeri büyük şehirlerde yüzde 40’ı buldu.”

        Acaba direkt göçmen sayısına bakmak yerine, entegrasyon politikalarını mı gözden geçirmek gerekiyor?

        PISA’da bugüne kadarki en kötü sonucu alan Fransa eğitim sisteminde radikal değişikliklere gidecek. Le Parisien’in haberine göre ne zamandır tartışılan sınıf tekrarı hafifletilecek, son kararı öğretmenler verecek, 2024’ten itibaren matematik derslerinde Singapur modeline geçilecek.

        Üç dalda da ortalama üstü İrlanda’ya gelince, Avrupa’nın hiçbir yerinde bu ülkenin çocukları kadar iyi okuyanı yok. İngiltere’nin üstünde, çünkü öğrencilerin okuma ve yazma becerilerini geliştirmek amacıyla 2011’de yeni bir stratejiye geçildi. Öğretmenler eğitim programlarına alındı, çocuklar daha erken yaşta okuma ve yazmaya başladı. Ancak hepsinden önemlisi fırsat eşitliği yıllar önce sağlandı. Yoksul ve öğrenme güçlüğü çeken öğrenciler için 1969’da başlatılan program bugün okullarda görevli “Home School” koordinatörleriyle yürütülüyor. Bu kadrolar düzenli olarak öğrenci evlerini ziyaret edip çocuklarıyla birlikte öğrenmelerini sağlamak için ailelere yardımcı oluyor.

        AŞIRI DİJİTALLEŞME ZARARLI

        PISA araştırması modern öğretim yöntemlerinin uygulama derecesine de ışık tutuyor. Öyle ki, OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann okullarda dijital cihazların makul ölçülerde kullanılması için uyarıda bulunuyor. Çünkü aşırıya kaçınca olumsuz sonuçlar çıkıyor.

        Örneğin Japonya’nın tüm öğrencileri tam kapasite tablet ve bilgisayarla donatması başarı yolunda önemli faktör olarak gösteriliyor. Ancak yıllardır okullarda dijitalleşmeyi teşvik eden Finlandiya bütün sorumluluğu öğrenciye yıktığı için başarısız oluyor; öğrencilerin yüzde 41’i matematik dersinde dijital cihaz kullanımı yüzünden dikkatinin dağıldığını söylüyor. Aynı konuda OECD ortalaması ise yüzde 30. Buna karşılık Avrupa’nın en başarılı ülkesi Estonya, okullar teknolojik açıdan hazırlıklı olduğu için pandemideki kapanma dönemini daha kolay atlatıyor. Avusturya’da ise günde en fazla bir saat akıllı cihaz kullanan öğrenciler, kullanmayan akranlarına göre yüzde 14 daha başarılı.

        Bu arada derste cep telefonu yasağı varsa öğrencilerin hemen hemen yarısı huzursuz oluyor. PISA araştırmasına katılan 13 ülkede cep telefonu yasak; bu ülkelerden Arnavutluk, Yunanistan ve İspanya’da dikkat dağınıklığının önlenmesi bakımından olumlu sonuçlar alınmış.

        Ve evet matematik sıkıcı!

        Dünyanın en büyük ekonomisi ve teknoloji sektörü en güçlü ülke olarak ABD matematikte tökezliyor, 37’nci sırada ortalama puana sahip. Yenilik sayılmaz, 2015’te de bu dalda geride kalmıştı ama daha üst sıradaydı. Aspen Enstitüsü geçen yaz yayınladığı raporda, genç kuşağın matematikteki düşük derecelerini ulusal güvenlik riski olarak değerlendirmişti. Amerikalı pedagoglar kötü sonuçları pandemide okulların uzun süre kapalı olmasına bağlıyor. Eğitim kadrolarındaki daralma ve ilk aşamada düşük ücretler de öğretmenlerin geçim sıkıntısı bakımından etkili. Ancak uzmanların söylediği bir şey daha var; modası geçmiş öğretim yöntemleri yüzünden öğrenciler matematiği sıkıcı buluyor!