Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        EĞER 50 yıl öncesi temel alınsaydı bu coğrafyada ülkelerin rejimleri açısından bir asırlık ömür uzun süre sayılmazdı…

        Türkiye’nin Yunanistan ve İran dışındaki kara ve deniz komşuları Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan, Irak ve Suriye’nin yeni rejime geçiş tarihlerine bakıldığında aslında ne denli genç cumhuriyetler olduğu görülür…

        Türkiye Cumhuriyeti rejimi onların yanında ihtiyar kalır…

        Sadece bu coğrafya için de geçerli değil, Avrupa’daki birçok ülke için de bu durum geçerli.

        Ancak dünya devletleri açısından ele alındığında oldukça genç bir Cumhuriyet olduğu da görülür…

        Dolayısıyla bugün 100’üncü yaşına giren Türkiye Cumhuriyeti, coğrafyasındaki ülkeler açısından ileri, dünya açısından da genç bir yaşa sahip…

        Bir şekliyle yaşını göstermiyor, diğeriyle olgunluğunun önemli bir aşamasına girmiş bulunuyor.

        50’NCİ YILI KUTLAMA KANUNU

        Belki de bundan olsa gerek yaşı ortaya çıkmasından çekinen insanların yaş gününü kutlamama davranışını sergiliyor.

        Sessiz yığınların kimsesizliği sendromu içinde, İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırıların bölgesinde 100’üncü yaş gününü ikinci plana ötelemeyi tercih ediyor.

        Bu tutum da ister istemez, “Bir ülkenin 100’üncü yaş günü böyle kutlanmaz” eleştirilerini de beraberinde getiriyor.

        Aslında dönüp geriye baktığımızda çeyrek ve yarım yüzyıllarda da Türkiye yaş günü kutlamalarında öyle gösterişe kaçan tutumlara girmemiş.

        Buna istisna olarak yarım yüzyılı devirdiği 1973 yılındaki törenler gösterilebilir.

        O yıl, Cumhuriyetin kuruluşunun 50’nci yılı dolayısıyla Kutlama Kanunu çıkarılmış…

        Toplamı 10 maddeden oluşan Kanun, kutlamalarla ilgili görevi Bakanlar Kurulu’na bırakmış.

        MÜJDELER VAR YURDUMUN...

        Birçok yerde kutlamalar yapılmış, ilave olarak altın ve gümüş para basılmış; özel gün pulları çıkarılmış…

        Bir de sözlerini Sıtkı Erdoğan’ın yazdığı, bestesini Necil Kazım Akses’in yaptığı 50’inci yıl Marşı bestelenmiş:

        “Müjdeler var yurdumun toprağına taşına/ Erdi Cumhuriyetim 50 şeref yaşına/ Bu rüzgarla şahlanmış dalga dalga bayrağım/ Başka bir tuğ yaraşmaz Türk’ün özgür başına…”

        Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ve Başbakan Naim Talu, muhtıra yemiş, özetle darbeden çıkmış Meclisin kendisini yeniden kurma çabaları içinde törenlere ev sahipliği yapmış…

        Kısa bir medya taramasıyla o günkü Cumhuriyet Bayramı törenlerinde yapılan konuşmaları ve liderlerin ileriye yönelik beklentilerini inceledim…

        Son 50 yılda yaşanan gelişmeler ve ileriye yönelik umutlar açısından ilginç bir tablo karşıma çıktı…

        Örneğin otomobil üretimi bugün de olduğu gibi o yılın en önemli övünç unsuru olmuş…

        Örneğin iki yıl önce üretimine başlanan Fiat 124 kasası üzerine oturtulan Murat 124 otomobil ülkenin kalkınmasının önemli verisi olarak sunulmuş.

        MURAT 124'TEN, TOGG'A…

        Hatta Cumhuriyet törenine devlet büyükleri, bugün TOGG’da da karşımıza çıktığı gibi Murat 124 otomobil ile gelmiş…

        Ekonominin durumu, hukuk, adalet, sağ-sol çatışması üzerine kurulu terör, zaten askerden muhtıra yemiş devletin güvenliğe dayalı özgürlük kısıtlarının getirdiği uygulamalar en önemli meseleler arasında sayılmış…

        Eski milletvekili, tutuklu gazeteci Çetin Altan’ın 4,5 yıl daha hapis cezasına çarptırılmış olması manşetlere taşınmış, ifade hürriyeti siyasetin o gün de önemli kavramı olmuş…

        Yetmemiş yıllardır hukuki yapıları 30 yıl tartışmalı hale gelen ve sonunda kapatılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri o yıl kurulmuş…

        Türkiye’nin büyük ozanlarından Aşık Veysel Şatıroğlu ve ardından Kurtuluş Savaşı komutanlarından 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de o yıl Hakk’a yürümüş…

        Üniversite sınavlarında yaşanan sorunlarda da o günden bu yana çok değişiklik göstermemiş…

        Üniversite sınav sorularının satıldığı ortaya çıkınca sınav iptal edilmiş…

        Dünya 117 yıl aradan sonra en uzun güneş tutulmasına da o yıl tanıklık etmiş…

        Yapılan seçim de kabinenin oluşabilmesi için yine ittifaklara ihtiyaç duymuş; Adalet Partisi ve Cumhuriyetçi Güven Partisi Talu’nun Başbakanlığında uzlaşmasıyla bir nevi koalisyon hükümeti kurulmuş…

        Boğazın gerdanlarından bugün 15 Temmuz Şehitler Köprüsü adını alan Boğaziçi Köprüsü’nün açılışı da o yıl yapılmış…

        Financial Times o gün de “Cumhuriyet 50 yıl içinde seçkinler ile halk arasındaki mesafenin kapanmasını sağladı” manşetini atmış…

        Başbakan Talu da konuşmasında ekonomide ortaya çıkan dar boğazı yeni program ile aşacaklarına vurgu yaparken, halkın refahının sağlanması için de gereken adımları atacaklarını belirtmiş; kalkınmaya dayalı bir ekonomi uygulayacaklarına vurgu yapmış.

        Halkın büyük bölümü Cumhuriyetin yarım asrını tamamladığı günkü Bayramı Anıtkabir ve Boğaziçi Köprüsü’nü geçerek kutlamış…

        75’İNCİ YILDAKİ DURUM

        Cumhuriyet’in 75’inci yılı da farklı olmamış…

        Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakan Mesut Yılmaz’ın konuşmalarının teması 25 yıl önceki Korutürk ve Talu’nun çizdiği çerçeveden farklı olmamış…

        Onlar da kalkınmaya, ekonomideki iyileşmeye, demokratik hakların teslimi ve AB yolundaki ilerlemelere atıf yapmış…

        Halkın 75’inci yıla ilgisi de bugünden farklı olmamış…

        Törenlere katılım düşük kalırken, 75’inci Yıl Marşını da sonraki yıllarda kimse hatırlamamış; bugün de hafızalarımızda yeri olan 50’nci Yıl Marşı kadar etki yapmamış…

        O gün yapılan bir araştırma da halkın ancak %10’unun kutlamalara katıldığını ortaya koymuş, geri kalan televizyonlardan veya ertesi gün gazetelerden kutlamaları takip etmiş.

        Perşembe gününe denk geldiği için de çoğu kişi hafta sonuyla birleştirip 4 günlük tatile çıkmış…

        Özetle 50 ve 75’inci yıllarda da bugün kendini tekrar ediyor…

        SESSİZ YIĞINLARIN KİMSESİZLİĞİNDE…

        Neden kutlamalara dönük bir kanun veya karar çıkarılmadığı, kutlamaları kamusal bir hale dönüştürmediğinden söz ediliyor...

        Sonuç olarak 50’inci kuruluş yılında Kanun çıkarılmış, kararlar alınmış; her şey bir günde her şey tükenmiş…

        Hafızalarda da geriye bir tek 50’inci Yıl Marşı’nın, “Müjdeler var yurdumun toprağına taşına/ Erdi Cumhuriyetim 50 şeref yaşına…” dizesi kalmış…

        Dolayısıyla adındaki gibi cumhura, yani halka ait olan bir bayramın kutlanması için devletin kanun çıkarmasına gerek kalmaz.

        Siz ister hükümeti katın, isterseniz muhalefet elindeki tüm belediyelerin olanaklarını kent merkezlerine döksün fark etmez…

        Halk içselleştiriyorsa kutlar…

        Yoksa siz dilediğiniz kadar kanun çıkarın, kararnameler yayınlayın…

        Halkta arzu varsa bayrama katılır, yoksa neşesini, varlığını yüreğinde tutar, dışa yansıtmaz…

        Tıpkı bugün olduğu gibi Cumhuriyet, sessiz yığınların kimsesizliğinde asırlık ömrünü tamamlar…

        Gelecek asra bakar…

        Yaşasın Cumhuriyet; nice 100 yıllara…