Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin Vize problemi neden çözülmeyecek
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye çağdaş sanat konusunda uluslararası alanda pek bilinen bir ülke değil, ama yine de kendisini kanıtlayan birkaç sanatçımız var. Kutluğ Ataman bunlardan biri, belki de en ünlüsü. Dünyanın en önemli müzelerinin daimi koleksiyonlarında eserleri yer alıyor. Birçok ödülü var. Bu ödüllerden biri Avrupa kültürüne yaptığı katkılardan dolayı Hollanda Kraliyeti tarafından verildi. Ancak, Ataman’ın birkaç hafta önce yeni adıyla X’te açıkladığına göre Hollanda’ya gitmesi gerektiğinde konsolosluk ona vize vermedi.

        Önceki gün Avrupa Birliği ülkelerinin büyükelçileriyle görüşen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da vize sorununa çözüm bulunmasını istedi. Türk yetkililerin vize krizini çözmek için düzenli olarak yaptığı çağrılardan bir yenisi bu. Ama olumlu yönde hiçbir değişim olmuyor, hatta Avrupa Birliği ülkeleri neredeyse toplu ret politikası uygulamaya başladı. Akademisyenler, gazeteciler, iş dünyası da kim olduklarına bakılmaksızın ya vize alamıyor ya da utanç verici derece kısa sürelere razı olmak zorunda kalıyor. Ataman bile vize alamıyorsa ortada ciddi bir çarpıklık var demek. Ama bunu sadece AB ülkelerine yapılan kibar çağrılar çözmeyecek.

        ÜNLÜLER BİLE REDDEDİLİYOR

        Kutluğ Ataman’ın reddedilmesi sıradan bir olay değil. Turistik gezi için bir kere yurtdışına gidecek turistlerin aksine belli mesleklerdeki insanların konsolosluklardan ayrıcalıklı muamele görmeleri gerekir. Bu isimlerin kim olduğunu, nereden yurtdışına çıkmak istediklerini ve sicillerini tespit etmek başvuran herhangi bir turiste kıyasla çok daha kolaydır. Akademisyen, sanatçı ya da gazetecilerin yurtdışına daha sık ve planlamadan çıkmaları görevlerinin gereğidir.

        Konsolosluk yetkilileri de bunu bilmiyor olamaz, değil mi? Basit bir Google araştırmasıyla Kutluğ Ataman’ın ya da reddedilen isimlerin kim olduğunu bilmeleri mümkün. Böyle bir ismin başvurusunu reddetmek vize memurunu beceriksizliği ya da ahmaklığı olamaz herhalde.

        Benzer şekilde kimin parayla vatandaşlık aldığını, mültecilikten Türkiye Cumhuriyeti pasaportuna geçtiğini, kimin meşru niyetlerle başvurduğunu ayırt etmek de o kadar zor değil.

        Vakit alabilir elbette, ama ortada kötü niyet olduğunu düşünmek için yeteri kadar örnek var. Geçenlerde Almanya’da bir film festivaline davet alan ünlü bir gazeteci tanıdığım da reddedildi. Ömrünün büyük çoğunluğunu yurtdışında konferanslarda geçiren bir akademisyene Fransa’nın üç ay vize verdiğini duydum. Galatasaray mezunu gazeteci Ruşen Çakır bir süre önce Fransa’dan vize alamayanlardan olduğunu açıkladı. Gülse Birsel sırf vize sıkıntısı çekmesin diye Yunanistan’da mülk aldığını söylüyor.

        T24’te vize sorununa değinen Barçın Yinanç daha önce dokuz kere Schengen alan bir gazeteciye Danimarka Büyükelçiliği’nin 20 günlük vize verdiğini yazıyor. Yunanistan daha cömert, altı ay vermiş. Yurtdışına tayini çıkan diplomatların aileleri bile aynı sıkıntıyı çekiyor.

        Vize konusu sık sık gündeme geldiğinde Avrupalı yetkililer hep aynı bahaneleri öne sürüyor: Eksik evrak, personel sıkıntısı, mülteci sorununun da yarattığı yığılma.

        Bu eksik evrak meselesini özellikle anlamıyorum. Avrupa Birliği ülkeleri tapu, banka hesap dökümü, ikamet, sigorta, uçak bileti, otel rezervasyonu belki tamam ama ellerine teslim ettiğiniz pasaportun fotokopisi gibi saçmalıklar talep ediyor.

        AB konsoloslukları bu kadar evrakı zamanında inceleyecek personellerinin olmadığını söylüyor. O zaman bu kadar çok evrak istememek bir çözüm olamaz mı? Bunun güvenlik soruşturması zorunluluğu olduğu da kimse iddia edemez, çünkü AB’den çok daha fazla tehdit altında olan, terörle mücadele eden ABD ve İngiltere’den vize almak için çoğu zaman sadece form doldurmanız gerekli. Anglosakson devletler kendi güvenlik ve istihbarat bilimlerine güvendikleri için bu ülkelerle geçmişte kurulmuş bir ilişkiniz varsa uzun süreli vize konusunda sıkıntı çıkarmıyorlar. ABD vizesini yenilemek isteyenler çoğu zaman konsolosluğa gitmek zorunda bile değil artık.

        SÖMÜRGECİ TAVRI

        Daha önce defalarca Schengen almış, belli ki Avrupa’ya kaçmamış ve yaşadığı ülkede temelleri olan insanlara kısa süreli vize almak düpedüz küstahlık. AB konsolosluklarına gidenler memurların tavırlarından—Türk çalışanlar da dahil—kabalığı, terbiyesizliği anlamıştır. Bu kolonyalist bir tavır. Günümüzde kağıt üstünde sömürgecilik devri bitse de bilinçaltında ve fiiliyatta hala işliyor.

        Avrupalı hala kendisi dışındaki ülkeleri küçümsüyor; Türkiye vatandaşlarını kendisine muhtaç görüyor. Karşısındakinin zayıflığını sömüren ancak kolonyalist olabilir. Bugün Avrupa’nın Afrika ülkelerinin yeraltı kaynaklarını sömürmesiyle Türkiye’nin ekonomik olarak zayıf olmasından istifade etmesi arasında fark yok. Reddedilen vizelerin ücretlerinin iade edilmediğini hatırlatırım: sigorta şirketlerinden konsolosluklara, aracı kurumlardan kargoya epey bir ekonomisi var bu işin.

        Afrika ülkelerinin devlet başkanları yıllardır bu sömürüye göz yumuyor, hatta fırsat sağlıyor. Türkiye Devleti'nin yetkilileri ise birkaç göstermelik çağrının ötesinde vize konusunda ısrarla AB’ye tavır almıyor. Aksine, ellerindeki kartı karşı tarafa açık açık gösteriyorlar. Bırakın pasaportu, vizeyi, AB ülke vatandaşları sanki iç hatmış gibi kimlik kartıyla Türkiye’ye seyahat ediyor.

        Bu rahatlığın karşılığında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da birtakım ayrıcalıklara sahip olması adil bir pazarlığın doğasıdır. Ama ortada adil bir pazarlık yok, çünkü devlet zaten vatandaşın yurtdışına çıkmasını istemiyor. Avrupa’dan Türkiye’ye gelmek için uçak biletleri bile Türkiye’den Avrupa’ya gitmekten daha ucuz. Bir süre önce Türk vatandaşlarının yurtdışı bileti için taksitle bilet alma imkanı da kaldırıldı. Gelmesi ucuz, gitmesi bedeli ağır bir ülke burası.

        iPhone getirip kullanmanın bedelinin ağırlaştırılması gibi örneklerde olduğu gibi hükümet para Türkiye’de kalsın istiyor. Yurtdışına gidemezse, bu işlere meraklı “hevesli sınıf” otel, kültür-sanat, lokanta, alışveriş harcamalarını yurtiçinde yapmak zorunda kalacak bu mantığa göre. İşe yarıyor mu yaramıyor mu, bilmiyorum, benim alanım da değil. Ama bütün bu göstergelere bakarak vize sorunun daha uzun süre çözülmeyeceğini biliyorum.