Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin Silikon Vadisi'nin en önemli gazetecisi

        Silikon Vadisi’nin kamuoyuna açık en büyük buluşması 2007’de California’nın Carlsbad şehrinde gerçekleşti. Birbirlerinden pek hoşlanmayan ama varlığı da birbirlerine bağlı olan teknoloji dünyasının o zamanki iki devi, Apple’dan Steve Jobs ve Microsoft’tan Bill Gates, bir konferansta aynı sahnede buluştular. Yaşandığı sırada da tarihi önemi olan bir konferanstı bu ve California’dan çok uzak yerlerde de yankılandı. Ben, mesela, İstanbul’daki evimden kaydını izliyordum. Ama o sırada bu buluşmanın bir daha gerçekleşmeyeceğini bilmiyordum.

        Toplantının en akılda kalıcı cümlesi konferansa katılanların sorularına geçilmeden önce Steve Jobs tarafından dillendirildi. “Hayattaki pek çok şeyi Bob Dylan veya Beatles şarkı sözleri olarak düşünürüm,” dedi Jobs; insani tarafını nadir gösterdiği anların birinde. “Ve bir Beatles şarkısında şöyle bir söz var, ‘Senle benim anılarımız şu önümüzde uzanan yoldan daha uzun’, diye. Ve bu durumda kesinlikle bu doğru.”

        Bugün sadece arşivlerde yaşayan bu buluşma Steve Jobs öldüğü için daha da anlamlı. Bir tekrarı daha olmayacak. Ama konferansı organize eden gazetecilerden Kara Swisher’ın yeni kitabı “Burn Book”ta aktardığına göre son dakikada yaşanan bir krizle toplantı az daha iptal edilecekmiş.

        Steve Jobs
        Steve Jobs

        EN GÜÇLÜ İKİ İSİM

        İstanbul’daki salonumda bu konferansı izlediğimde Jobs ve Gates’in ağzından çıkacak her sözü merak ediyordum. Ama onlarla söyleşi yapan isimlerin önemini henüz bilmiyordum. Bu iki ismi bir araya getirdiklerine göre belli ki önemlilerdi, ama o yıllarda bile Silikon Vadisi hepimize fazlasıyla uzaktı.

        Bugün Silikon Vadisi’nin en önemli, en ünlü, en yakından takip edilen, en korkulan, en en en gazetecisi olan Kara Swisher pılını pırtısını toplayıp Washington D.C.’den San Francisco bölgesine taşındığında kendi meslektaşları da onun siyasi gazeteci olmak yerine ikinci lige düştüğünü farz ediyordu. Onu destekleyen yegane kişi 1991 yılında Wall Street Journal’da teknoloji sütunu yazmaya başlayan ve zamanla bu alanın guru’su sayılan Walt Mossberg’di.

        Mossberg’in ilk köşe yazısı “Kişisel bilgisayarları kullanmak zor ve bu sizin suçunuz değil,” cümlesiyle açılıyordu. Swisher’a göre teknoloji basınında gelmiş geçmiş en iyi açılış cümlesiydi bu; “Burn Book” kitabını da onu Silikon Vadisi’ne yerleşmeye teşvik eden ustası Mossberg’e adıyor.

        Swisher ve Mossberg zamanla Amerikan basınının etkinlik bakımından en tepesine ulaştılar. Gazeteciliğe başlayanlar meslek maceralarının onlarınki gibi ilerleyeceğini varsaymamalılar; böylesi bir başarı ve iktidar pek az kişiye nasip oluyor. Silikon Vadisi’nin gündelik hayat üzerindeki etkisi artmaya başladıkça bu ikiliyi takip etmek de zorunlu hale geldi. Teknolojinin nabzını onlardan daha iyi tutan yoktu. Hem bu alanda öncü olmanın avantajını kullandılar, hem de kurdukları ilişkileri gazeteciliğe tahvil etmeyi bildiler.

        Başlarda Mossberg sütununda yeni ürünleri değerlendirirken Swisher da sahadan şirketlerle ilgili özel haberleri patlattı. AOL ve Time Warner’ın felaketle sonuçlanan şirket evliliğinden Yahoo’nun Google tarafından bertaraf edilmesine kadar bütün önemli gelişmeleri ilk o duyurdu.

        İki gazeteci zamanla güçlerini birleştirip “D: All Things Digital” adıyla konferans serisine başladılar. Amaçları bir anlamda Silikon Vadisi’nin baronlarını her sene sorguya çekmekti. Basının geri kalanı henüz teknoloji şirketlerinin ne kadar önemli olduğunu kavrayamadığı için iki gazetecinin erişim konusunda sıkıntısı yoktu. Güvenilir oldukları için de Bill Gates’ten Mark Zuckerberg’e herkes konferansa katılmayı kabul etti. Swisher’ın kitabında yazdığına göre hiçbir konuşmacıya para ödenmedi, hiçbirine sorular önceden verilmedi.

        Konferans serisi ve “All Things Digital” markası o kadar başarılı oldu ki Wall Street Journal içinde kendilerine ayrı bir bölüm açıldı, daha sonra kurumdan koparak “Code” ve “Re / Code” markalarıyla bağımsızlıklarını ilan ettiler.

        Bill Gates
        Bill Gates

        JOBS’IN TATSIZ ŞAKASI

        2007’deki konferans aslında planlandığı gibi gidiyordu. Programda Gates ve Jobs buluşmasından önce Mossberg’in Apple patronuyla birebir söyleşisi vardı. Ancak kendisini tutamayan ve rakiplerini her fırsatını bulduğunda küçümseyen bu sohbet sırasında Jobs bir ara Apple’ın müzik dinleme programı iTunes’un Windows işletim sisteminin en popüler uygulaması olmasını “cehennemdeki birine su vermeye” benzetti. Salon güldü ama bu sözü Bill Gates de duydu ve hiç hoşuna gitmedi. “Microsoft’u cehenneme benzetmek Gates’i de şeytana benzetmek anlamına geliyordu,” diye yazıyor Swisher kitabında.

        Mesafeli ve çekingen olmasıyla bilinen Bill Gates sonraki saatlerde buz kesti. Hatta konferansın en önemli buluşmasıyla ilgili yapılan toplantıda sadece evet-hayır gibi kısa cümleler etti. Sinirlendiği ve Jobs’la sahneyi paylaşmak istemediği her halinden belliydi. Bir ara planlama üzerine konuşulurken fikri sorulduğunda “Ben nereden bilebilirim, sonuçta ben cehennemde çalışıyorum,” diye yanıt verdi.

        Toplantı masasının etrafında beş-altı kişi vardı, ama o an sadece Steve Jobs elinde su şişesi tutuyordu. Rakibinin bozulduğunu bilen, hatta kasten sinir eden Jobs bu fırsatı kaçırmayıp Gates’e elindeki şişeyi uzattı ve “Su vermemi ister misin?” dedi. Bir komedyenin iyi hesaplanmış şakası gibi Jobs’ın hamlesi karşılık buldu, ikisinin arasındaki buzlar eridi.

        Üzerinden yıllar geçmesine, bu geçen sürenin Silikon Vadisi’nde bir asra tekabül etmesine rağmen Gates ve Jobs buluşması bugün izlendiğinde bile içinde yaşadığımız dünyaya ve teknolojinin etkisine dair önemli sözler barındırıyor. Tabii bir dönemin tarihini anlamak açısından da önemli, zira son 50 yılda hayatlarımızı doğrudan değiştiren başka iki kişi daha olmadı.

        TRUMP’IN ÖNÜNDE DİZİLDİLER

        Hem kendi anılarını hem de Silikon Vadisi’nin kısa tarihini kitabında yazan Swisher’a göre daha sonra gelip dünyanın tepesine oturan teknoloji patronlarının hemen hepsinin niyeti sorgulanmalı. Hemen hepsi “dünyayı daha iyi bir yer yapma” vaadiyle yola çıkıyor ama sonunda karlılığı tercih ediyorlar. Swisher’ın Silikon Vadisi’yle ilgili tepesinin attığı nokta Trump seçildikten sonra bütün patronları binasına çağırması, hemen hiçbirinin de reddetmeden gitmesi. Steve Jobs en azından dünyayı daha iyi bir yer yapma vaadinde değildi, sadece iyi bir ürün satmak istiyordu. Bu açıdan hepsinden daha dürüsttü.

        “Burn Book”ta Disney’in bir ara Twitter’la ilgilendiği ama CEO’su Bob Iger’ın bu platformun yaratacağı sorunları öngördüğünü, bu yüzden de vazgeçtiği yazıyor. Elon Musk’ın bugün boğuştuğu yalan bilgi, nefret söyleminden Disney bu sayede uzak durmuş ve satın almaktan vazgeçmiş.

        Swisher’ın yakından tanıdığı ama zamanla arasının bozulduğu patronlardan biri Musk. Bir maymunun Twitter’ı ondan daha iyi yönetebileceğini düşünüyor. Swisher’a göre teknoloji dünyasının en büyük hayal kırklığı o. Ama teknoloji dünyasında dünyaya en çok zarar verense bir konferansta soruları karşısında yüzünden terler damlayan Mark Zuckerberg.

        BU ÇEVRELERİN BİR PARÇASI

        61 yaşındaki Swisher bir süredir Silikon Vadisi’nden çok uzakta, Washington D.C.’de yaşıyor. Taşınmasının bir nedeni doğumuna tanıklık ettiği dünyadan giderek tiksinmesi, bir diğer nedeni de giderek o çevrelerin bir parçası olması. “Silicon Valley” ve “The Simpsons” gibi dizilerde konuk oyuncu olacak kadar bir medya şöhreti Kara Swisher. İnsanlar Halloween partilerinde onun kılığına giriyor; deri ceketi, siyah gözlükleri belli bir çevrede simge olmuş durumda.

        Elon Musk onun için “asshole” dese, birçok CEO kendilerini eleştirdiği için onunla artık görüşmese de Swisher hala önemli haberleri tek başına patlatıyor. Bu aralar sesini podcast’inde duyuruyor ve yine Silikon Vadisi’nin önemli isimleriyle söyleşi yapıyor.

        Erişim konusunda bir sıkıntısı yok. Konuştuğu isimler arasında Hillary Clinton da var. Ama kendisini tamamen eleştirdiği çevreden sıyırabilmiş de değil.

        “Burn Book” bu açıdan biraz ortada bir kitap: teknoloji devlerine yönelik hayal kırıklığını aktarıyor ama bir çözüm önerisi veya yol haritası sunmuyor. Dahası, kitabın tanıtım turnesi kapsamında Open AI CEO’su Sam Altman, Disney’in başındaki Bob Iger, Steve Jobs’ın eşi ve yatırımcısı Laurene Powell Jobs gibi Vadi’den isimlerle sahnede söyleşiler yaptı.

        Kitap tanıtımında yardımcı olmalarını istediğiniz insanlardan hesap sormak zor olur. Vadi’nin en korkulan gazetecisi için bile zor bir denge bu. Ama teknoloji şirketleri bütün mesafelerin kaybolduğu, ilişkilerin iç içe geçtiği bir dünya yarattı. Ve hepimiz içinde yaşıyoruz.