Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Sosyal / Toplumsal Eylem Nedir?

        Bir toplum ya da grupta yaygın ve yerleşik hale gelmiş, genel kabul gören eylem türüdür. Salt bir ferde özgü olan, toplumsal boyuttan mahrum ve insanlar arası etkileşime konu olmayan eylemler, sosyal eylem kavramı çerçevesinde değerlendirilmez. Max Weber'e (ö. 1920) göre sosyal eylem, eylemde bulunan aktör ya da aktörlerin, diğerlerinin geçmişteki, şimdiki veya gelecekteki eylem, davranış ve tutumlarını hesaba katarak gerçekleştirdiği eylemdir. Weber, sosyolojinin temel ilgi alanı olarak sosyal eyleme odaklanır ve sosyal eylemi dörtlü bir sınıflamaya tabi tutar. "Amaç Odaklı Rasyonel Eylem" aktörlerin belirli bir amacı gerçekleştirmek için kullanabileceği araçlar arasından en isabetli olan ya da olanları değerlendirmeye yönelik nesnel ve bilimsel bilgi temelinde rasyonel bir planlama yaparak ve amaç ile kendi duygu ve değerleri arasındaki denge ve uyumu gözeterek gerçekleştirdiği eylem türüdür. "Değer Odaklı Rasyonel Eylem" kişinin bir eylem sonrasında yapacaklarını bilerek, hesap ederek ve de sonucuna katlanarak bir eylemde bulunması; ama aynı zamanda eylemi din, inanç, ahlak gibi kişisel değerlerine dayalı gerekçelerle rasyonel olarak gerçekleştirmesidir. "Duygusal Eylem"de aktörün açığa vuran duyguları ve duygu halleri belirleyicidir. "Geleneksel Eylem" ise gerçekleşmesinde kökleşmiş alışkanlıklar belirleyici olduğu ve büyük ölçüde gelenek ve teamüllere göre gerçekleşen eylemlerdir.

        Talcott Parsons (ö. 1979) sosyal eylem teorisini geliştirirken, önemli ölçüde Weber'in rasyonel sosyal eylem kavramından istifade etmiştir. Bir sosyal sistemde aktörler, üstlendikleri roller doğrultusunda diğer aktörlerle etkileşim halinde eylemde bulunurlar. Bir aktör, eylemde bulunurken bir taraftan kendi ihtiyaçlarını, diğer taraftan toplumun değer ve normlarını dikkate alır. Bir eylemde biri güdülenme durumu, diğeri değer yönelimli olmak üzere iki boyutun varlığı söz konusudur. Eylemler insanların davranışlarından oluşur. 

        Alfred Schütz (ö. 1959), Edmund Husserl'in (ö. 1938) fenomenolojik felsefesinden istifade etmiş, Weber'in anlama ve yorumlama düşüncesini daha da geliştirmeye odaklanmıştır. Sosyal dünya, gündelik hayattaki davranışların çoğu kez mekanik olarak gerçekleştiği rutinlerden ibaret olan bir özneler arası dünyadır. Bu dünyada birbirlerinin gelişmesini etkileyen ve devamlı etkileşim halinde olan aktörler yer alır. Değerler ve normlar ferdin düşünce ve eylemleri üzerinde belirleyicidir. Aktör, tipleştirme sürecinde diğer fertlerin eylem ve davranışlarının anlamlarını kavrayabilmek için daha önceden öğrenmiş olduğu ve zihninde yerleşik olan yorumlama şemalarına başvurur. Yaşantı dünyası, toplumu meydana getiren fertlerin ortak tecrübelerine göre şekillenir. Zihinde kurgulanan ve bu dünyada kullanılan kategori ve kavramlar toplumun diğer üyeleri ile paylaşılır. "Anlam bağlamları" halinde tecrübelerimizi anlamlı kılmak üzere, bilgi tariflerinden ve ölçütlerden oluşan sağduyu bilgisi ve paylaşılan tipleştirmeler stoku devreye girer. A. Schütz, sosyal eylemi şekillendiren ve gündelik sosyal ilişkileri düzenleyen üç temel unsura dikkat çeker. (a) Sağduyu bilgisi: Tutum ve davranışlarımızda bizim için referans oluşturan ortak bilgi stokları. (b) Tipleştirmeler: Bilgi stokları içerisinde yer alan nesne ve tecrübelerle ilgili ortak tasnif biçimleri. (c) Karşılıklılık: Diğerlerinin dünyayı bizim gözümüzden görmesini sağlayan ortak kabuller. Toplumu meydana getiren fertler eylemlerden ziyade bilinç edimleriyle ilgilidir ve toplumsal dünya birlikte inşa edilir. 

        Erving Goffman'ın (ö. 1982) geliştirdiği dramaturjik sosyolojiye göre, insan etkileşimlerinin unsurları zamana, yere ve izleyiciye bağlıdır. Başka bir deyişle, benlik, kişinin kim olduğuna dair bir duygudur, sunulan yakın sahneden ortaya çıkan dramatik bir etkidir. E. Goffman'ın teorisinin merkezinde, insanların sosyal ortamlarda birlikte etkileşime girdiklerinde, sürekli olarak "izlenim yönetimi" sürecine dahil oldukları, burada her birinin kendini göstermeye çalıştığı ve utanç duymasını önleyecek şekilde davrandığı fikri vardır. E. Goffman, doğduğumuzda gündelik hayat denen bir aşamaya girdiğimize ve sosyalleşmemizin, atanmış rollerimizi nasıl oynayacağımızı diğer insanlardan öğrenmemizden ibaret olduğunu kabul eder. Asıl ilgi gösterilmesi gereken fertlerin etkileşimleri sonucu oluşan roller, beklentiler ve bu etkileşimlerin altında yatan anlamlardır. Sosyal etkileşimlere dahil olan fert; etkin, bilgi ve irade sahibidir. E. Goffman, gündelik yaşantıdaki etkileşim sürecini tiyatro metaforuyla açıklar. Sosyal mekan bir tiyatro sahnesidir, oyuncular ise fertlerdir. İnsanlar farklı ortamlarda farklı roller oynarlar. Diğerleri için oynadıkları rollere dair intibalar bırakırlar. Bu yaklaşımın asıl problemi benliğin inşası ve gündelik hayatta sunumudur. Gündelik yaşantı bir oyun, toplum bu oyunun oynandığı sahne, fertler ise oyunda rollerini oynayarak en iyi performansı göstermeye çalışan aktörler olarak değerlendirilir. Bu roller önceden belirlenmiş rutinlerdir. Bu rutinler sahne yönergeleri gibi işlev görürler ve aktörlerin ortaya çıktığı sosyal ve kültürel bağlamlara göre içerik kazanırlar. Rutinler genellikle tek başına gerçekleştirilemez. Herhangi bir rutini sahnelemek için ortak hareket eden bir grup insana yani takıma ihtiyaç duyulur.

        M. Weber, sosyoloji terminolojisinde sosyal eylem kavramının yer etmesinde önemli katkı sağlamış, bu konuda geliştirilen birçok teoriye kaynaklık etmiştir. Her dört toplumbilimci, sosyolojik yaklaşımlarında sosyal eylemi merkeze almıştır. Sosyal eylemle ilgili görüşleri, bireyin toplumsal çevresiyle olan ilişkisini ve etkileşimini dikkate alan daha ziyade yorumlayıcı bir yaklaşımı içermektedir.

        YAZAR

        H. Musa Taşdelen