Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Uganda Büyükelçisi Sedef Yavuzalp’in başına gelen Truva kazasının medyadaki yansımalarında öyle bir hatalar zinciri var ki, insan neresinden düzelteceğini bilemiyor…

        Sondan başlayayım.

        Kampala’daki 29 Ekim resepsiyonunda, Kültür Bakanlığı’nın “2018 Troya Yılı”nı tanıtım amacıyla Antik Çağ kıyafeti giydiği için geri çağrılan Yavuzalp son kararnameyle merkeze atandı. Atama haberleri yine elçinin Ankara’ya çağrılmasına neden olan tondaydı.

        Bir gazete “Troya’nın son kurbanı” diye yazıyor Yavuzalp için. Ama “Yunanların son kurbanı” dese yeridir, çünkü Truva’yı yerle bir edip bebeklere varıncaya kadar canlara kıyan Yunan’dır. Homeros’un İlyada destanı Hektor’un ölümüyle biter, ancak sonrasında Vergilius’tan Euripides’e bütün ozanlar anlata anlata bitiremezler Truva’da yaşanan Yunan vahşetini.

        Biri de “Helen kostümlü elçi hakkında flaş karar” diye duyuruyor haberi. Helen derken? Helen medeniyeti anlamında mı; yoksa Paris tarafından kaçırılmak suretiyle Truva savaşının çıkmasına sebep olan Sparta Kralı Menelaos’un karısı, Zeus’tan olma Leda’dan doğma ölümsüz Helena mı?

        Bu arada, 40 yıllık Truva, nasıl Troya oldu bilemiyorum. Ama Kültür Bakanlığı’nın resmi dilindeki “2018 Troya Yılı” ibaresi hariç, ben Truva’ya Truva derim.

        STRATEJİK İLETİŞİM HAMLESİ

        Olay, Uganda Parlamentosu’nun resepsiyon fotoğraflarını Twitter’da paylaşmasıyla patlak verdi. Önce sosyal medyadan tepkiler, sonra medyadan “Resepsiyonda skandala imza atıldı” haberleri geldi. “Büyükelçi Yavuzalp, Yunan mitolojisindeki tanrıça Helen'i çağrıştıran bir kıyafet tercih ederken, katibin kıyafeti ise Yunan mitolojisinde tanrıların kralı olan Zeus'u çağrıştırdı” diye yazdılar. Çoğu hatalı olan ifadelerle…

        Bunun üzerine Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, “Görüntüler, tarafımızca tespit edildiği anda derhal soruşturma başlatılmış, bu çerçevede büyükelçi geri çağırılmıştır” diye açıklama yaptı.

        Peki olay sadece görüntüden ibaret miydi? Resepsiyonda seçilen tema yerinde değil miydi? Büyükelçi Yavuzalp, Troya Antik Kenti'nin, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girişinin 20. yılı nedeniyle Kültür Bakanlığı’nın 2018’i "Troya Yılı" ilan ettiğini anlatmış, Truva destanının dünyayı ve tarihi değiştiren büyük büyük liderlere ilham verdiğini söylemiş, bu liderlere örnek olarak Atatürk, Fatih Sultan Mehmet ve Büyük İskender’i göstermişti. Nitekim “Troya 2018” sitesinde de “Troya, Büyük İskender’den Julius Sezar’a, Fatih Sultan Mehmet’ten Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e dünyaya yön veren, tarihin seyrini değiştiren herkese ilham vermiş bir destandır” yazılı. Troya Yılı ilanı da hem turizme katkı, hem de uluslararası çapta stratejik bir iletişim hamlesi olarak gösteriliyor.

        Bu kapsamda 9 ülkede 16 kentte konferans veren Truva antik kenti kazı heyeti başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, “Dünya genelinde inanılmaz bir ilgi var. Gittiğim her yabancı ülkede insanlar Troya’yı hayranlıkla dinliyor. Troya son 100 yılın zirvesini yaşıyor. Herkes Troya Müzesi’ni görmek için hazırlık yapmaya başladı” diyor.

        ANDROMAKHE DE MİTOLOJİKTİR

        Büyükelçi Yavuzalp, Dışişleri’nin kılık kıyafet yönetmeliğine uygun davranmamış olabilir, bilmiyorum. Ama kıyafetlere atfedilen sıfatlarda haksızlık var. Öncelikle Helena, tanrıça değil. Antik Çağ çağrışımlı bir kıyafet neden Helena ile özdeşleştiriliyor, onu anlamak da mümkün değil. O kıyafeti ille de bir mitolojik figürle özdeşleştirmek gerekirse, zavallı kadersiz Andromakhe daha uygun düşer.

        Jacques Louis-David'in tuvale aktardığı, Andromakhe'nin Hektor'a veda sahnesi (1783).

        TANRILAR PEK GİYİNMEZ!

        Hele elçilik katibinin Yunan tanrıları gibi giyindiğini söylemek iyice abes. O kostümle “Sezar kılığına girdi” desen daha inandırıcı olur.

        Zaten Zeus’tan Apollon ve Poseidon’a pek giyinmezler Olympos sakinleri. Rönesans ustalarının resim ve heykellerinde birkaç metre kumaş vardır figürlerin yanında yamacında, o kadar. Hades’in Persephone’yi kaçırdığı Bernini heykelinden tutun da Botticelli’nin Venüs’ün (Afrodit) deniz kabuğundan doğuşu sahnesine kadar. Hele deniz tanrısı Poseidon elinde üçlü yabası sürekli çıplak dolaşır.

        Tragedya yazarlarına bakarsanız Olympos tanrılarının ahlakı biraz kıttır. Zeus, göz koyduğu kadınları baştan çıkarmak için boğa da olur, bulut da. Truva savaşında da ozanlar hep daha erdemli davranan Truvalıların tarafını tutmuş, Yunan komutan ve kahramanlarına verip veriştirmiştir. Robert Graves’in “Yunan Mitleri” kitabında da belirttiği üzere, Truvalıların inanılmaz erdemli davranışlar göstermesine karşın, Yunanların tartışmaları o kadar alçakça ve komutanlarının hareketleri o kadar merhametsiz, utanç verici ve hilekârlıklarla doludur ki, Homeros’un hangi tarafı tuttuğu açıkça görülür. Athena ve Poseidon’un açıkça Yunanları tuttuğu bu savaşa burnunu sokup dünyanın altını üstüne getiren Olympos tanrılarını da açgözlü, sinsi, huysuz, şehvet düşkünü korkaklar olarak yerden yere vurur ozan.

        O HALDE NEDEN ELEKTRA?

        Varsayalım Büyükelçi Yavuzalp kasıtlı olarak Yunan tanrıçaları gibi giyindi ki, o kıyafet de öyle olmaz, bakın Amazon.com’dan “Greek goddess costumes” diye karşınıza neler çıkacak, Kostümlü partiler, Halloween ya da daha özel geceler için istemediğiniz kadar çeşit var.

        İstanbul Devlet Tiyatrosu, "Elektra" oyununu Çanakkale Onsekizmart Üniversitesi'nde sahneledi.

        Diyelim ki taammüden Yunan kılığına büründü. Peki o zaman 2018 Troya Yılı programı kapsamında neden Sophokles’in Elektra oyunu sahneleniyor? Malum Elektra, Yunan komutan Agamemnon’un kızıdır. Helena’nın kocası Menelaos’un da ağabeyi olan Agamemnon’un gözünü öyle bir kan ve ihtiras bürümüştür ki, Truva’ya savaş açmak üzere denize açılmak için diğer kızı Iphigeneia’yı av tanrıçası Artemis’e kurban etmiştir. Sözde acısını şöyle dile getirir:

        Demek öldüreceğim

        Evimin ışığını.

        Kızının kanıyla demek

        Kararacak bir babanın

        Suçlu parmakları.

        Gerçi Artemis, kızın yerine bir geyiği koyarak Iphigeneia’yı kurtarıp tapınağına rahibe yapar.

        MİTOLOJİK HEVESİ KIRMAK

        Tabii ki Elektra da sahnelenmeli, “Iphigeneia Aulis’te” ve “Iphigeneia Tauris’te” de temsil edilmeli. “Yunan” atıflarıyla kimsenin hevesini kırmadan. Yaptığı resimlerden de belli ki, Büyükelçi Yavuzalp mitolojik öğeleri seviyor, Truva kıyafetine büründüğü için skandal yaftası yapıştırarak şevkini kırmanın ne âlemi var? Yavuzalp resim çalışmalarıyla daha önce Anadolu Ajansı’na konu olmuş. “Türkiye'nin Kampala Büyükelçisi Sedef Yavuzalp, Anadolu'nun zengin tarihi ve kültürünü kendine özgü mozaik esintisi tekniğiyle tuvale işleyerek açtığı sergilerle Türkiye'yi Afrika'da, Afrika'yı da Türkiye'de tanıtıyor” denilmiş haberde.

        Sanatçı ve mitologyaya meraklı bir büyükelçinin çabaları değerlidir. Bazı medya haberlerinde “Ugandalılar kıyafetleri görünce şaşkına döndüler” gibi ifadeler var. Acaba öyle mi? Aslında sıra dışı elçiler bulundukları ülkede sevilir, fenomen olurlar. Beşiktaş taraftarı eski İngiltere Büyükelçisi Richard Moore’u hatırlayın.

        Diğer Yazılar