Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dış habercilikte Venezüela’dan Kongo ve Burkina Faso’ya bilumum Latin Amerika ve Afrika ülkesinde nice darbe ve darbe girişimleri gördük, hiçbiri Tayland’dakiler kadar fotojenik değildi. Mesela 2006 yılında Instagram yoktu ama Tayland’da darbe sonrası tankların önünde ve üstünde askerlerle selfie çeken kadınlar vardı. Hatta kadın turistler bile.

        O tarihte devrilen Tahsin Şinavatra idi ki, yurt dışındaydı o sıra, öylece kaldı sürgünde. Sonra 2014 darbesi geldi, bu sefer devrilen Tahsin’in kız kardeşi Yingluck Şinavatra’ydı. Singapur’a ağabeyinin yanına kaçtıktan sonra, yolsuzluktan gıyabında 5 yıl hapis cezasına mahkûm oldu. O darbe de silme selfie’liydi. Tank ve asker fonlu bütün kareler sosyal medyada paylaşıldı.

        Bunları, şu Endonezya’da tsumani sonrası yıkımı fon alarak ve zafer işaretiyle selfie çekip Facebook’ta paylaşan kadınların halini görünce hatırladım. Yıkıcı olayların daha fazla like aldığını da itiraf ediyorlardı, en azından dürüst ve samimiler. Millet tam o noktada, yani 500’ü aşkın can alan ve suların altında muhtemelen cesetlerin bulunduğu o afet manzarasında selfie çekmek için saatlerce yol kat ediyormuş. İki saatlik yoldan afetzedelere kılık kıyafet getirdiklerini söyleyen kadın, “Selfie çekmek uygunsuz değil mi?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Niyetinize bağlı. Eğer sadece orada olduğunu göstermek içinse uygunsuz. Ama başkalarının acılarını paylaşmak içinse, sorun yok.” Orada gülerek fotoğraf çekmekle acı ne kadar paylaşılıyorsa artık…

        Sosyal sorumluluk ya da acıyı paylaşma havası verdiği için bu tür fotoğraflar daha çok Facebook’ta konuşlanıyor, Instagram’a uğramıyor. Başlarda güzel manzara, bir numara pizza iki numara suşi olmak kaydıyla yemek, kedi-köpek ve hoş anların paylaşıldığı Instagram artık bir teşhir alanı. Kötü anlamda değil, en uygun kelime bu. Kullanıcıların yüzde 68’i kadın ve günde 100 milyon paylaşıma 4.2 milyar ‘like’ geliyor. Kadın kullanıcı sayısında ABD’yi Brezilya izliyor.

        Her bir ürün yerleştirme ve sponsorlu içerik için binlerce dolar kazanan ve çoğu kadın olan ‘influencer’ların yüzde 88.9’u Instagram’ı tercih ediyor. Financial Times’a göre 100 bin takipçisi olan bir fenomen, paylaşım başına 2 bin 700 dolar kazanabiliyor; 4-20 milyon takipçili şöhretler ise 6 bin 700-17 bin 500 dolar. Ama rakamlar değişebiliyor tabii. Instagram’da her üç kullanıcıdan biri, ilk kez bu mecrada gördüğü yeni bir ürünü satın aldığını söylüyor. Ayda 1 milyar aktif kullanıcı olduğuna göre, pazar çok büyük.

        KLİŞE POZLAR

        Instagram’da bir başka ‘influence’, yani nüfuz alanı daha var malûm; birbirinin tıpatıp aynısı ve son derece evrensel klişe kız pozları. Spor sonrası taytla ayna karşısında, köpük banyosunda şarabıyla kendini şımartırken, kankayla battaniye altında TV seyrederken, yeni botlarını gösterirken, deniz tatiline ilk adımı atarken, kumlara uzanırken, yatakta glutensiz yulaf gevreğinden mürekkep sağlıklı sabah kahvaltısını ederken, kalorili bir pasta ya da pizzayı yer gibi yaparken…

        İşte bu klişe kız pozlarını taklit eden erkekler var bir de; 876 bin takipçili ‘brosbeingbasic’ hesabında. Kim Kardashian’ın meşhur hamile fotoğrafı dahil, tanıdık enstantanelerin de (göbekli) erkeklerce yeniden canlandırıldığı öyle kareler var ki, insanı gülmekten kırıp geçirir. Üstelik bu hesabın mucidi de bir kadın. Ashley Hesseltine adlı Amerikalı komedyen ve yazar. ABD’de çoğu orta sınıf beyaz kızlardan oluşan geniş bir kitle ana akıma uyarak hep aynı pozları verdiği için dört yıl önce blogunda “Ya Instagram’da erkekler de, kızlar gibi olsaydı” diye bir soru ortaya atıyor. Erkek arkadaşlarından da, kız pozlarını taklit ettikleri fotoğraflar istiyor. Blog çok tutunca, ironi babında Instagram hesabı fikri doğuyor. O gün bugündür külliyat giderek kabarıyor. İşte sadece birkaçı. Gerisine isteyen hesaptan bakabilir…

        "Bakın kim evlendi..."

        "Sıcak bir banyoyla, sadece bedenimi değil ruhumu da ısıtıp kendimi şımartırken..."

        PARODİ AYRI, DÜŞMANLIK AYRI

        Peki Ashley Hesseltine’ın yaptığı, hemcinslerine ihanet sayılabilir mi? Diyor ki; “Ben feministim, kadınlara yönelik saldırgan olmayan bir içerik üretebilirim pekala. Kimseye hakaret edilmiyor, alaycı değil, kadınlara selam-saygı niteliğinde. Parodi, doğru yönde yapıldığı zaman güldürür. Kadın takipçilerimiz de çok gülüyor kendilerini yansıtan parodi fotoğraflara. Böylece hep aynı pozları verdikleri konusunda bir farkındalık da yaratıyor…”

        Özellikle kadın düşmanlığının evrensel olarak cirit attığı Twitter ortamı düşünülürse, bu parodiye hakikaten sadece gülünür. Af Örgütü’nün geçenlerde yayınladığı araştırma medyaya “Twitter’da her 30 saniyede bir, bir kadın tacize uğruyor” şeklinde yansıdı. Ancak raporun içeriği tacizden daha vahim bir tabloyu, kadın düşmanlığını gösteriyor. Geçen yıl kadınlara yönelik atılan 14.5 milyon tweet’in 1.1 milyonunda cinsiyetçi küfür ve düşmanlık tespit edilmiş. Bu da erkeklerin, her 30 saniyede bir bu tür tweet’ler attığını gösteriyor.

        ABD ve İngiltere’de 778 gazeteci ve siyasetçi kadına atılan 288 bin tweet incelendiğinde yine yüzde 7’lik küfür payı çıkmış. Üstelik bu düşmanlık, ırkçılığı da içeriyor. Çünkü siyah, Asyalı ve Latin kökenli kadınlara yönelik hakaretlerin beyaz kadınlara oranla yüzde 34 daha fazla olduğu saptanmış. Direkt siyah-beyaz kıyaslaması daha da feci. Siyah kadınların hedef alındığı tweet’ler, beyaz kadınlara göre yüzde 84 daha fazla.

        Diğer Yazılar