Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Herkesin incecik olduğu o plajın yerinde şimdi AVM var. Çirozluktan balıketine, mütenasip ölçülerden battal bedenlere geçişimize katkıda bulunan fast food ve bilumum atıştırmalığın bolca tüketilip aktifliğin miskinliğe evrildiği ilk AVM’lerden… Burası, 1960’ların Ataköy plajı. Bugün tuhaf gelebilir ama çocukken İstanbullu bir aile olarak tatil yaptığımız C Motellerinin bulunduğu yer aynı zamanda.

        Prof. Canan Karatay, sosyal medyada şöyle paylaşmış; “1968 yılında Bakırköy’de çekilmiş. Fotoğrafta kilolu tek bir kişi bile yok. Türkiye, özellikle son yıllarda artan endüstriyel gıda tüketimiyle obezite ve diyabette dünyada ilk 10 ülke arasına girdi. Bu toplum, tarihin hiçbir aşamasında bugünkü kadar sağlıksız beslenmedi…”

        Sadece Ataköy plajında değil, çocukluğumuzda Sirkeci’den trenle gidilen Florya plajlarında da, vapurla geçtiğimiz Küçüksu Plajı’nda, ya da Caddebostan, Suadiye, Fenerbahçe, Moda ve Tarabya plajlarında da kilolu kimse yoktu. Üstelik Twiggy’nin de moda olduğu günlerdi, kadınlar daha da incelmeye bakardı. Şimdi ise o plajların çoğu gibi, ortalama inceliklerden de eser kalmadı.

        Ama dünyada da eser kalmadı; plajlardan değil ortalama incelikten. Nedeni, endüstriyel gıdaların yanı sıra, artan özel araç sayısı ve televizyonlarla koltuklara mıhlanmalar. Obeziteyi global sağlık krizi olarak niteleyen Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünyada 2 milyar yetişkin fazla kilolu ya da obez. Her yıl 3.4 milyon kişi obeziteye bağlı nedenlerden ölüyor. Çünkü obezite, kalp hastalıkları, diyabet ve bazı kanser türlerinde riski artırıyor. WHO söylemiyor ama bazı araştırmalar da şunu gösteriyor ki, sağlıklı kilolu bireylerin yanı sıra ölüm riski yüksek sağlıksız zayıflar da var.

        WHO sınıflandırmasına göre, ağırlığın boyun karesine bölünmesiyle çıkan vücut kitle endeksi (BMI) esas alındığında Türkiye’deki obezite oranı yüzde 32.1. BMI 25’i geçtiği takdirde fazla kilolu, 30’u geçerse obez, 40’ta morbid obez oluyorsun. Dünyanın hayli kilolu nüfusları arasında yer alıyoruz; Avrupa’yla kıyaslandığımızda bir numarayız! Canan Hoca’nın “Türkiye ilk 10’da” demesine karşın WHO sıralamasında 17’nci durumdayız. ABD’nin eyaletleriyle Avrupa ülkelerini obezite oranına göre sıralayan bir liste de buldum; Türkiye, Güney Carolina ile Nebraska arasında 13’üncü sırada…

        Vücut kitle endeksimizin “plajlı” 1960’lardan bu yana, kabaca son 50 yılda nasıl bir artış grafiği gösterdiğine dair bir ölçüme rastlamadım. WHO verilerine göre Türkiye’de obezite son 5 yılda yüzde 15 artmış, fazla kilo ve obeziteden etkilenenlerin sayısı 25 milyona dayanmış. Sağlık Bakanlığı araştırması erkeklerin yüzde 20'sinin, kadınların ise yüzde 41'inin obez olduğunu ortaya koyuyor. Çocuklar arasında da endişe verici oranda artan obezite, 11-15 yaş arası erkeklerde yüzde 23, kızlarda ise yüzde 12'yi buldu. Dünyada ise çocukların yüzde 5’i obez.

        EN KİLOLU COĞRAFYA GÜNEY PASİFİK AMA...

        Bazı gelişmiş ülkelerde, 1960’lardan bu yana yaşanan kilo seyrine dair istatistikler mevcut. Örneğin İngiltere’de 1960’larda erkelerin yüzde 1’i, kadınların ise yüzde 2’si obez sınıfına girerken, bugün bu oran erkeklerde yüzde 25.2, kadınlarda ise yüzde 27.7’ye yükselmiş. Obezitenin Türkiye’deki seyri de aşağı yukarı böyle olsa gerek.

        Şöyle de bir gerçek var; dünyada obezite oranı en yüksek ada ülkelerinin nüfusu öyle düşük ki, global obezite rakamları üzerinde pek etkileri bulunmuyor. Dünyada obez nüfusun yüzde 50’den fazlasının yaşadığı ülkeler ise iki elin parmakları kadar; ABD, İngiltere, Meksika, Almanya, Brezilya, Şili ve Türkiye.

        Küreselleşme öyle bir hale geldi ki, işlenmiş gıdalarla insanların beslenme alışkanlıklarını değiştirmek, genetik havuza aykırı yemek kültürü aşılamak için sömürgecilik gibi zahmetli (!) eylemlere gerek yok.

        Fakat bütün suçu endüstriyel gıdaya da yıkmayalım. Temel Yılmaz hocanın da belirttiği gibi geleneksel mutfağımız yağ ve karbonhidrat bakımından zaten zengin, yeterince egzersiz de yapmıyoruz. Ayrıca 60'larda olmayan yeni modalarımız da var. Ataköy plajında çekilmiş o kare zihnimde Boğaz yürüyüşü yaparken bakıyorum Ortaköy’de kumpir, bebekte waffle gırla… Tarihi yarımadaya doğru yürüsem pilavcılar, lokmacılar... Haşlanmış mısırlar mı? Küçüksu Plajı çıkışı annemin sıra sıra kaynayan kazanlardan aldığı o eski yerli mısırlar değil artık.

        Diğer Yazılar