Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        8 Mart’ta Meksika başkentinden yükselen molotof alevleri arasında kadınlarla polisin cenkleşmesi insana bu soruyu sorduruyor: Ya İstiklal’de kadınlar saldırsaydı? Amaç sadece feminist yürüyüşü olduğu halde İstiklal’de kalkanlarla itilip gazlanan kadınlar, Meksikalı kadınlar kadar galeyana gelmiş olsaydı; şiddete karşı isyanı molotof kokteylleri atarak, polis araçlarına saldırarak eyleme dökmeye kalksalardı, ne olacaktı? Cinayet kurbanı Ceren’lerin yaşam hakkı aynı yolla dile getirilse, ne olacaktı?

        Meksika’da yaşananlar haberlere “Polisten sert müdahale” başlıklarıyla yansıdı. Doğru, Meksika polisi gaz kullandı. Ama bir yandan da yangınları söndürmeye çalışıyordu. Fakat esas yangın kadınların içindeydi, bu çileden çıkışın nedenleri vardı. Meksika’da günde ortalama on kadın katlediliyor, adeta kadınlara karşı açılmış bir savaş hüküm sürüyor. Bu devletin resmi rakamı, sayının daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. Sadece geçen yıl öldürülen kadınların sayısı 3 bin 800’ü buldu. Başkent Meksiko’nun Zocalo Meydanı’nda bütün o kadınların isimleri bir bir yazıldı yerlere 8 Mart günü.

        Meksika’da “femisid”e isyan hep vardı ama geçen ay yaşanan iki ayrı vahşet kadınları iyice biledi, devletin tepesinden medyanın erkekçi dili ve şuursuz tavrına varıncaya kadar topuna karşı. Erkek şiddetiyle mücadelede yeni milat oluştu. İlk vaka 25 yaşındaki Ingrid Escamilla’nın sevgilisi tarafından öldürülüp derisinin yüzülmesiydi. Kadının organlarını da çıkaran canavar kanlar içinde teslim oldu. Fakat haber bu kadarla kalmadı, bazı medya organları kurbandan arta kalan o bedenin fotoğrafını bastı; bir gazete “Eros’un suçu” diye başlık attı, sanki bu vahşetin aşkla bir ilgisi olabilirmiş gibi. Şok ve öfke dalgası büyüktü. Cezaların ağırlaştırılmasını talep eden kadınlar Anayasa Mahkemesi’ni basıp ateşe verdi.

        Ardından kaçırılıp işkence edilerek öldürülen yedi yaşındaki Fatima’nın cesedi bulundu bir poşetin içinde. Küçük kızın, okul çıkışı failiyle birlikte yürürken göründüğü video içler acısıydı. Öfke dalgası daha da büyüdü.

        KADIN HAKKI TANIMAYAN SOSYALİST BAŞKAN

        Meksika’da kadınların zıvanadan çıkmasının bir nedeni de, iş başına geldiğinde büyük umut vaadeden Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador’un şiddete bahane üreten tavrı. Bir sosyalist olarak kadın hareketine destek vermesi beklenirken, tam tersini yaptı. Vahşi saldırıları kınamasına kınadı ama “Kadın cinayetlerindeki artışın nedeni neo-liberal politikalar” diyerek saçma sapan bir ideolojik gerekçe buldu. Neo-liberal politikalarla gerileyen toplumda nefret sosyal bir hastalık haline gelmişti, bu sorunlar da polisiye tedbirler ve hapis cezalarıyla çözülemezdi!

        Yetmedi, kadın gösterilerinin sağ muhalefet tarafından alçakça niyetlerle tezgahlanan eylemler olduğunu söyledi. Kadınların dile getirdiği şiddetten çok, duvarlara spreyle yazılar yazılmasına içerlemiş görünüyordu Obrador.

        Aslında Obrador’un asabını bozduğu tek kitle kadınlar değildi. Seçim zaferine katkıda bulunan bağımsızları da düş kırıklığına uğratmıştı. Kararları tepki alıyordu. Başkentin tamamlanma aşamasına gelmiş üçüncü havalimanı inşaatını durdurmuş; yolsuzluk yapılıyor diyerek sosyal programları iptal etmişti. Meksika’nın borç batağındaki dev petrol ve gaz şirketi Pemex’in kötü yönetimi de eleştiriliyordu. Obrador ise gazeteciler dahil, eleştiri yönelten herkesi hain ve sabotajcı ilan ediyordu. Neticede Obrador’un halk nezdindeki reytingi giderek düşmeye başladı.

        İŞVEREN DESTEKLİ İLK KADIN GREVİ

        Bu düşüşte kadınların büyük payı olduğunu söylemeye gerek yok. Bir grup kadın aktivist şiddeti görmeyen gözlere uyarı için “UnDiaSinNosotras” etiketiyle kampanya başlattı. “Biz Olmadan Bir Gün” hareketinin hedefi, Meksika’da 21 milyon kadın çalışanın dayanışma amacıyla bir günlük greve gitmesiydi. O gün, dündü. Kamu kurumları ve üniversitelerin yanı sıra Walmart ve Ford’dan bankacılık ve medya grubu Salinas’a özel sektörün de destek verdiği 9 Mart grevine milyonlarca kadın katıldı.

        Obrador ne mi yaptı? Göreve geldiğinde başkanlık uçağı Boeing 787’yi “lüks ve israf” gerekçesiyle elden çıkaracağını açıklayınca pek pohpohlanan Obrador uçağın piyango biletlerini 9 Mart’ta, yani dün satışa çıkaracağını açıkladı. Bir gazeteci “Neden tam da grev günü?” diye sorunca şu cevabı verdi: “Hiç farkında değilim, aklımın ucundan bile geçmemişti…” Neticede, uçak değil ama kazanan 100 kişiye 1’er milyon dolar verilecek piyangonun bilet satışı ertelendi. ABD’desatılamadığı için geri getirilen uçağın sembolik piyangosundan devlete 50 milyon dolar kalacak, sonra da Boeing Dreamliner halkın ziyaretine açılacak.

        Diğer Yazılar