Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Adamların yaşları gibi partilerinin kafası da eski. Diğer yanda kadının yaşı gibi partisinin kafası da yeni, modern zamanlara ayarlı.

        Almanya, 26 Eylül genel seçiminde bu tablodan bir başbakan çıkaracak. Yeni bir çehre olacağı kesin. Çünkü 1949’dan bu yana ilk kez görevdeki bir şansölye seçim yarışına girmiyor. Merkel gidiyor; yani bir icraat sınavı söz konusu değil. 2005’ten beri oturduğu koltuğu bırakıyor ama kime?

        Bugünün koalisyon ortakları CDU ve SPD’nin adayları 60 yaşlarında. Neredeyse devlet partisi haline gelen Hıristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU) hayli çekişmeli bir süreçten sonra güçlükle çıkardığı başbakan adayı Armin Laschet’in pek popülaritesi yok. Doğrudan bir başbakan seçimi yapılsa, şu an için oy oranı yüzde 12.6 civarında.

        Merkez solda olmasına karşın, köhnemiş yapısıyla sol ideolojiyi Yeşiller partisine bırakmış görünen Sosyal Demokrat Parti’nin adayı Olaf Scholz. Anketlere göre başbakanlığını isteyenlerin oranı yüzde 16.1.

        Her iki adayın da iddiası, devleti bilen ve icraat deneyimi olan siyasetçi kimlikleri. Ancak pandeminin yarattığı badireler, yönetim tecrübesini dezavantaj haline getirebilir. Tecrübenin salgın krizini yönetmekte yetersiz kalabileceği görüldü. Aynı zamanda eskiye ve geçmişe uzanan bir ayak bağı ustalık. Bugünün sorunu olan iklim krizini çözmek için deneyimden çok genç vizyona ihtiyaç var.

        Laschet ve Scholz’a karşılık Yeşiller partisinin başbakan adayı Annalena Baerbock 40 yaşında, yeni bir çehre. Öyle yeni ki, pek az tanınıyor. “Yeni bir başlangıç” mottosuyla hareket ediyor.

        Her ikisi de hukukçu olan erkek adaylar, Baerbock’un tecrübesizliği üzerine oynamaya başladı bile. Siyaset bilimci olan Baerbock bugüne kadar herhangi bir icraat makamında bulunmadığı için “Bu kadın yönetemez” fikri işleniyor. Özellikle Olaf Scholz tarafından. Scholz şahsen fazlasıyla tecrübeli; Merkel’in büyük koalisyonlarında bakanlık görevlerinde bulundu, Hamburg belediye başkanlığı yaptı. Halen Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı.

        Göçmen topluluklarına yakınlığıyla tanınıp “Türklerin Armin’i” diye anılan Laschet ise Kuzey Ren Vestfalya eyalet başbakanı ve geçen 16 Ocak’ta CDU lideri seçildi.

        Yeşiller ilk kez bir genel seçim için başbakan adayı çıkarıyor. Bugüne kadar sadece merkez sağ ve soldaki iki büyük parti aday gösteriyordu, çünkü diğer partilerin ülkeyi yönetme şansı yoktu. Şimdi ise 16 yıllık Merkel iktidarından sonra değişimin motoru olabilecek tek parti olarak Yeşiller görülüyor. Son anketlere göre oyları Baerbock’un adaylığı sonrası altı puan artarak yüzde 28’e ulaşıp tarihi zirveyi gördü; CDU’nun desteği bir puan geride. SPD’nin oy oranı ise yüzde 13.

        Eski yıllarda koalisyonda küçük ortaklığı bulunan Yeşiller artık sadece iklimi dert edinen bir çevre partisi değil. İklim kriziyle birlikte göç sorunu, toplumsal cinsiyet eşitliği, gelir adaleti, LGBT hakları ve uluslararası entegrasyonun da dahil olduğu geniş bir ilerici gündemle toplumun karşısına çıkıyorlar. Düne kadar kentli ve iyi eğitimli elitlerin partisi olarak görülen Yeşiller artık Ruhr kırsalı ve emekçi kesiminden de seçmen kazanabiliyor. Bu nedenle bir olgunlaşma güveniyle “Kanzler” (şansölye) koltuğunda iddia sahibi oluyor. Daha doğrusu cinsiyet tanımıyla “Kanzlerin”; aynı Merkel gibi.

        REKLAM

        İKİ KADIN POLİTİKACININ KIYASLAMALI ANALİZİ

        Baerbock’un siyaset tarzı Merkel’inkine benzetiliyor. Hedefe odaklı, ne istediğini biliyor. Ancak aynı zamanda, muhatabının bir konuyu çok önemsediğini anladığı an uzlaşmaya da yatkın. Üstelik bu yorum CDU saflarından geliyor. Henüz sekiz yıl önce milletvekili seçildiği halde partide kısa sürede tepeye tırmanmış ki, rakiplerini buldozer gibi ezmeden kolayca ulaşılacak bir zirve değil.

        Siyasi analistlere göre Baerbock, arkasından çekiştirilen bir figür de değil. Temiz ve faulsüz oynayan bir karakter olarak görülüyor ama iktidar hırsı yerinde. Partinin erkek eş başkanı Robert Habeck’le başbakan adaylığı rekabetinde bu durum iyice anlaşıldı. Baerbock’un yolundan çekilen Habeck, Zeit gazetesine açıkça itiraf etti; “Hayatta hiçbir şeyi bu ülkeye şansölye olarak hizmet etmek kadar istememiştim” dedi. Baerbock’un parti teşkilatıyla ilişkileri çok iyi, Meclis grubunda da kendisine sadık isimlerden oluşan bir yakın çevresi var.

        Baerbock’un aksine Merkel, doğudan gelip “Kohl’ün kızı” etiketiyle siyasette yükseldiğinde fazlasıyla hasım edinmişti. Başlarda parti içinde güçlü rakipleri vardı. Ancak bir kısmı kendiliğinden yoldan çekildi, bir kısmı Merkel tarafından köşeye kıstırıldı, bir kısmı da skandal kurbanı oldu. Sadakatsizlik ve kişisel zaaflar yakın çevresindeki birini saf dışı etmenin kriterleriydi Merkel için. Bu nedenle siyasetin eril dilinde “Kara Dul” lakabıyla anılır oldu.

        Erkek bakış açısıyla “yediği” rakipler arasında Friedrich Merz vardı mesela; 16 yıl önce Merkel’e karşı acı bir yenilgiyle siyaset dışına itilmişti. Siyasete geri döndü ama o gün bugündür iflah olmadı. Son iki seferdir CDU liderliğine aday oluyor, büyük ölçüde Merkel’in varlığı ve gizli ya da açık desteklediği adaylar nedeniyle bir türlü seçilemiyor.

        REKLAM

        Merkel CDU’nun muhafazakar yapısını önemli ölçüde değiştirdi; nükleer enerjiyi terk, klasik aile anlayışından kopuş gibi konularda yeni bir soluk getirdi. Hatta sosyal demokrat açılımları nedeniyle partinin profilini harcadığı suçlamalarına bile hedef oldu. Hele 2015’teki göçmen akınında sığınmacılara kapıları açması merkez sağ siyasetin bakış açısına göre partiye zemin kaybettiren en önemli faktör oldu.

        Yeşiller eş başkanı Annalena Baerbock, Merkel gibi Avrupa entegrasyonunun derinleştirilmesinden yana. Dış politikada, Ukrayna sınırındaki askeri yığınağı nedeniyle Rusya’ya karşı baskının artırılmasını ve Çin’e karşı diyalog ile sertliğin eşgüdümlü yürütülmesini savunuyor.

        Baerbock’un Merkel’den en önemli farklı yeterince cool olmaması; hitabeti kuvvetli ancak fazla ateşli. Heyecanına gem vuramadığı an sesi tırmanıyor, hançeresi zorlanıyor. Başbakan adayı olduktan sonra sakin konuşma tonuyla kendini rektifiye ettiği gözlendi. Ancak yorumcular fazlasıyla katı ve güvensiz buldu tonunu. Sanki başka biri olmaya çalışıyordu. Bu nedenle rock konseri tarzı konuşma temposuna sadık kalması tavsiye ediliyor.

        Baerbock-Habeck liderliğinde Yeşiller partisi eski hizipleri tarihe gömdü. Radikal politikaları savunan sol kanat (Fundis) ile koalisyonda taviz yanlısı sağ kanat (Realos) arasındaki yarılma sona erdi; artık sadece ‘Yeşiller’ var. 2005’ten bu yana koalisyonlarda yer almayan Yeşiller cephesinde iktidara susamışlık açıkça görünüyor. İklim krizini sadece kendilerinin çözebileceğini düşünüyor ve bir iklim bakanlığı planlıyorlar. Yorumculara göre partiyi bekleyen tehlike şu; iktidara geldikleri takdirde kanatlar yeniden görünür olabilir. Baerbock ve Habeck reel politika kanadından, hükümette dengeli bir görev dağıtımı yapılmadığı takdirde eski kavgalar su yüzüne çıkabilir.

        Bir Yeşil iktidar ve Baerbock’un liderliği derinlemesine tartılıyor, çünkü kamuoyu yoklamalarına göre şimdilik Yeşillerin olmadığı bir koalisyon pek mümkün görünmüyor. Yeşiller cephesinde tercih edilen ortaklık “Yeşil-Kırmızı-Kırmızı” şeklinde; yani SPD ve Sol Parti’yle koalisyon. Sosyal politikalar, çevre ve vergi politikalarında uyum bakımından tercih ediliyor. Daha gerçekçi görünen ihtimal Yeşiller-CDU/CSU koalisyonu. Ancak CDU içinde iklim kriziyle mücadeleye pahalı hobi gözüyle bakan geniş bir kesim var.

        Yeşiller’in olmadığı bir koalisyon denklemi çıkmayacağı için Baerbock’un gelecekte siyaset sahnesinde olacağı kesin. Ama acaba hangi rolü üstlenecek? Kanzlerin mi, yoksa CDU’nun başı çektiği bir koalisyonda Kanzler Yardımcısı mı olacak?

        Diğer Yazılar