Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Son 17 ayda dünyada 3 milyon can alıp tarifsiz acılara neden olan yeni tip koronavirüs doğadan, direkt hayvandan insana bulaşan bir musibet miydi, yoksa Wuhan’da bir laboratuvar kazasının ürünü mü?

        Şu an ABD’de bilim ve siyaset ikinci seçenekle ilgili derin bir tartışma içinde. Fitili ateşleyen, 23 Mayıs’ta The Wall Street Journal’da yayınlanan haber. Buna göre Amerikan istihbaratı, Wuhan Viroloji Enstitüsü’nde üç araştırmacının Kasım 2019’da ağır bir hastalık geçirip hastanede tedavi gördüklerini tespit etmişti. Koronavirüsün doğadan bulaşmadığına dair kuvvetli bir emareydi, çünkü Sars-CoV-2’nin ilk çıktığı döneme denk geliyordu.

        Komplo teorisi gözüyle bakılan sızıntı iddiasında iş birden ciddiye bindi. Biden, istihbarat birimlerinin virüsün kaynağının bulunması için çalışmalarını iki kat artırması talimatı verdiğini açıkladı. Her iki partiden Senato üyeleri, laboratuvar kaçağı varsa bu konudaki gizli istihbaratın kamuoyuna açıklanması için önerge hazırladı. Temsilciler Meclisi’nde bir grup Demokrat, virüsün kaynağı ve Wuhan Viroloji Enstitüsü’nün güvenlik siciliyle ilgili soruşturma açılmasını istiyor. En genel geçer argüman, Çin’in şeffaf olmaması ve diğer şüpheler.

        REKLAM

        ŞÜPHELİ MÜFETTİŞ VE ÇİNLİ ORTAĞI

        Dünya Sağlık Örgütü’nün Wuhan’da soruşturma yapan müfettişi virolog Peter Daszak’a göre tartışma bilimsel değil, tamamen siyasi. Ancak Dazsak şüpheli bir şahıs; teftiş heyetinde yer almasında çıkar çatışması var. DSÖ heyetinde Çinlilerin olması da tartışma konusu.

        İnsan ve ekosistem sağlığını koruma amaçlı EcoHealth Alliance adlı NGO’nun başında olan Daszak’ın yıllardır Wuhan Viroloji Enstitüsü’nden virolog Şi Zeng-li ile birlikte çalıştığı ve Amerikan fonlarıyla desteklediği biliniyor. Daszak’ın virüsün sırrına dair bilgileri gizlediğini söyleyenler bir yana, doğadakilerden çok daha tehlikeli virüsleri laboratuvarda yaratarak tehlikeli oyunlar oynayan takımdan olduğunu ileri sürenler var. Yani pekala virüsün yayılmasında baş şüphelilerden biri bile olabilir.

        Nükleer bilimcilerin yayın organı Bulletin of the Atomic Scientists’de yayınlanan “Wuhan’da Pandora’nın kutusunu açan insan mı yoksa doğa mı?” başlıklı yazıya göre Daszak gibi virologların pandemide dahli var; son 20 yıldır kapalı kapılar ardında kamuoyunun dikkatinden uzak tehlikeli oyunlar oynuyor, bunu da güvenli şartlar altında yaptıklarını, doğaya meydan okurken hayvandan insana bulaşı öngörüp engelleyebileceklerini ileri sürüyorlar.

        Yarasa koronavirüsleri üzerine araştırma yapan Şi Zeng-li, son 15 yıldır mağaralardan topladığı örnekleri Wuhan’daki enstitüye getiriyordu. Araştırmanın hedefi SARS1 salgınının kökenini deşifre etmek ve potansiyel tehlike olabilecek başka virüsler bulmaktı. Aslında olası bir pandemiyi önlemek üzere iyi niyetli çaba da yüzyılın pandemisini tetiklemiş olabilirdi.

        Daszak’ın faaliyetlerine ilişkin başka bir çıkar çatışması daha var. Pandeminin başlarında, tıp dergisi Lancet’ta yayınlanan ve laboratuvar kazası iddiasını komplo teorisi diye kınayan mektubu organize eden, taslağını hazırlayan kişinin Peter Daszak’ın ta kendisi olduğu ortaya çıkmıştı.

        Daszak’ın örgütü, Amerikan federal fonlarından gelen paralarda Wuhan Viroloji Enstitüsü’ndeki koronavirüs araştırmalarını finanse ediyordu. Eğer SARS2 virüsü kazara Daszak’ın fonladığı enstitüden sızdıysa, bu işte Lancet’in de büyük kusuru vardı. Çünkü yayında “hiçbir çıkar çatışması olmadığı” iddia ediliyordu.

        HER İKİ HİPOTEZ DE CİDDİYE ALINSIN

        Lancet’taki mektup gerçekten çok aceleye getirilmemiş miydi? Mektubun yayınlandığı 19 Şubat 2020 tarihi, “Kovid-19’un doğa orijinli olmadığını iddia eden komplo teorilerini şiddetle kınıyoruz” demek için çok erken değil miydi?

        Pandeminin başından bu yana ikinci teori hiç akıllara gelmedi değil, ancak kaynağın sırrı tam çözülemediği için DSÖ ve bilim insanlarının da katkısıyla dışlandı. “Çin virüsü” nakaratı ve deri altına dezenfektan zerk etmek gibi deli saçması fikirleriyle sinir bozan Trump’a beslenen antipati de Çin’de bir laboratuvar kaçağı ihtimalinin göz ardı edilmesine neden oldu. Trump'ın Çin düşmanı retoriği nedeniyle bilim insanları aynı dümen suyunda görünmek istemiyordu. Bunu açıkça söyleyenler var.

        Bu arada Lancet’in yanı sıra Nature Medicine’de yayınlanan bir yazı da global kamuoyunu virüsün doğa kaynaklı olduğuna inandırdı. Bilimsel olmaktan çok kanaat tonundaki bu mektup beş virolog tarafından kaleme alınmıştı; “Analizlerimiz, SARS-CoV-2’nin laboratuvar ürünü ya da manipüle edilmiş bir virüs olmadığını kesinlikle gösteriyor“ demişlerdi.

        Doğal olduğuna dair de kesinlik yok. Virüsün Wuhan’dan çıktığı ve yarasalarda görüldüğü belliydi, peki ama hangi aracı konakla insana bulaşmıştı? İlk başta Wuhan’daki canlı hayvan pazarı kaynak gösterildi. Sonraki araştırmalardan anlaşıldı ki, ilk vakaların pazarla bağlantısı yoktu. Kaynağı başka yerde aramak gerekiyordu. Modern metropol sakinlerinin yarasalarla ilintisi olamazdı.

        Şi Zeng-li, Sars-CoV-2’nin en yakın akrabasını Wuhan’dan 1500 km ötede, Yunnan eyaletindeki bir madende bulduğunu söylüyordu. Yeni tip koronavirüsle özdeşliği sadece yüzde 86 oranındaydı, yani aralarında onlarca yıllık evrim aralığı vardı. Tabii Çin’in başka bir bölgesinde virüs bulaşmış bir kişi Wuhan‘a gelerek hastalığı orada yaymış olabilirdi.

        Çoktan beri bilinen bu realiteyle ikinci ihtimal artık iyice ciddiye bindi. Daha doğrusu her iki seçeneğin de eş değerde adamakıllı irdelenmesi gereği masada. Bazı bilim insanları, Çin kaçağı soruşturması Asya kökenlilere yönelik tacizleri artırır kaygısına kapılsa da aralarında Asya etnisitesine mensup araştırmacıların da bulunduğu 18 bilim insanı Science dergisinde bir mektup yayınlayarak, “Yeterli veri elde edinceye kadar doğal bulaş ya da laboratuvar sızıntısı olmak üzere her iki hipotezin de ciddiye alınması gerekir” dediler.

        REKLAM

        Aralarında önde gelen virologların da bulunduğu bu grup, kurallara uygun bir soruşturmanın şeffaf, nesnel, verilere dayalı, ekspertiz yelpazesi geniş, bağımsız denetim altında ve her türlü çıkar çatışmasından arınmış olması gerektiğine işaret ediyor. Halk sağlığı birimleri ve araştırma laboratuvarları kayıtlarını kamuoyuna açmalı diyorlar.

        Bu grupta yer alan MIT ve Harvard Üniversitesi’nin araştırma enstitüsünde görevli genç bilim insanı Alina Chan şunu söylüyor: “Laboratuvar kazasına dair bir kanıt yok ama virüsün doğa kaynaklı olduğuna ilişkin kanıtlar da çok zayıf. Başlangıçta laboratuvar sızıntısı ihtimali üzerinde duran bilim insanları, Trump’la aynı çizgide görünmemek için çekimser davrandılar. Artık iş başında olmadığı için bu konuda rahatça konuşabiliyorlar. Ancak koronavirüsün gerçek kaynağının bulunması zayıf bir ihtimal.”

        DSÖ’nün 30 Mart tarihli teftiş raporu ise laboratuvar kazası ihtimalini “imkansız” olarak değerlendiriyor. İşin paradoksal yanı, uzun süre Çin‘den yana tavır almakla suçlanan DSÖ Direktörü Tedros Ghebreyesus şimdi Pekin’e yönelik gayet eleştirel cümleler kuruyor. Çin ziyaretinde teftiş heyeti üyelerinin ham verilere erişim izni olmadığını, Aralık 2019’daki enfeksiyon vakalarına ilişkin hasta bilgilerinin verilmediğini söylüyor; “Gerçi enstitüye girebildiler, laboratuvarları incelediler ama bana kalırsa bu araştırma yeterli değildi” diyor.

        O halde DSÖ raporu kadük mü oluyor?

        Diğer Yazılar