Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Uluslararası Olimpiyat Komitesi göğsünü gere gere açıkladı. Tokyo bütün zamanların cinsiyet eşitliğine en yakın olimpiyatları olarak tarihe geçmiş. Tokyo’da yarışan sporcuların yüzde 49’u kadın. Bu oran Rio Olimpiyatları’nda yüzde 46 düzeyindeydi. Milenyumun başında, Sydney 2000’de ise iyice düşük; yüzde 38.2. Hedef, 2024 Paris oyunlarında 50’ye 50 dengeyi bulmak.

        Türkiye Tokyo’da 50 kadın 58 erkek sporcuyla temsil ediliyor. Olimpiyatlardaki ortalamanın biraz gerisinde. Kadın sporcuların 12’si zaten Milli Voleybol Takımı’nın oyuncuları. Takım sporlarında Türkiye adına sadece onlar var.

        Fakat toplumsal cinsiyet eşitliği keşke sayılardan ibaret olsa. İşte kadın voleybolcuların yaşadığı ortada. İhsan Şenocak’ın çok da kaale alınmaması gereken iman ve sultanlık çıkışının ardından ülke ikiye bölündü; 3-0’lık bir galibiyetten bile yarılma çıkarmayı başardık. Şimdi artık Şenocak fikrinin takipçisi tayfaya inat, karşı cepheye göre olimpiyatlarda iyi kötü yarışan bütün kadınlar “cumhuriyet kadını”. İlle bir damga vurulacak.

        Hele o “kadınlarımız” lafı yok mu! Kendilerini merkeze koyup sözde kadın haklarını savunan erkekler dillerine pelesenk olan “Türk kadını, kadınlarımız” nakaratıyla acaba cinsiyetçilik yaptıklarının farkında mı? Filenin sultanları, potanın perileri gibi lakaplar da cinsiyetçiliğin dik alası. Kadın voleybol ve kadın basketbol takımları demek o kadar mı zor? Tercihan diğerlerine de erkek takımı demek kaydıyla. (Evet takım elbise anlaşılabilir).

        REKLAM

        Bu arada voleybolcuların dünkü 3-1’lik İtalya yenilgisinin faturasını Şenocak’a kesenler de boldu.

        Sporda kadın düşmanlığı, cinsiyetçilik ve ayrımcılık sadece bize özgü değil. Medya ve sosyal medyadaki cinsiyetçi hezeyanın sporun uluslararası üst kurumlarına kadar sirayet ettiği evrensel bir biraderlik söz konusu.

        FIFA’nın eski Başkanı Sepp Blatter, “kadın futbolcuların da voleybolcular gibi daha dar ve kısa şort giymeleri halinde sporun erkek seyirciler için daha çekici hale geleceğini” söylemişti. En başta erkeklerin “sen bizim neyi seyrettiğimizi sanıyorsun” diye itiraz etmesi gerekirdi.

        Norveçli Ada Hegerberg, dünyanın en iyi kadın futbolcusu olarak ilk Altın Top ödülünü aldığında sunucu “twerk yapmayı biliyor musun?” diye sormuş, cinsiyetçilik tepkileri üzerine özür dilemek zorunda kalmıştı. Ama bilinçaltı kendini ele vermişti bir kere; kadın futbolcuya popo sallamayı yakıştırıyordu.

        ABD’li kadın futbolcuların iki yıl önce şampiyon oldukları Dünya Kupası’nda Tayland’a 13 gol atıp fazla sevindikleri gerekçesiyle erkek spor medyası tarafından eleştirilmesi de komediydi. O çemkirmelerin ardında, kadının başarısını çekemeyen bir kadın düşmanlığı yatıyor olabilir mi acaba? Çünkü ABD'li milli erkek futbolcuların esamesi okunmuyor.

        BİKİNİ VE MAYOYA BOYKOT

        İşte bu iklimde kadınlar da gardını almaya başladı. Cinsel nesne muamelesine karşı ilk tavır, geçen gün Bulgaristan’daki Avrupa Plaj Hentbolu Şampiyonası’nda Norveçli kadın millilerden geldi. Varna’da İspanya’ya karşı oynadıkları üçüncülük maçına bikini altı yerine şortla çıktılar. Arkalarında Norveç federasyonunun desteği vardı, ancak Avrupa Hentbol Federasyonu (EHF) sıkı kıyafet kurallarını ihlalden takıma 1500 Euro ceza kesti.

        REKLAM

        Neticede erkeklere slip şartı yoktu, onlar şort giyiyordu. Norveçli kadınlar, “Biz neden şort giymeyelim” diyordu.

        Olay sosyal medyada uluslararası çapta büyük gürültü kopardı. Bunun üzerine Avrupa federasyonu, tamam parayı alır kasaya atmaz bağışlarız diyecek oldu. EHF Başkanı Michael Wiederer’in “bu tartışmadan bir iyilik çıkarmakta kararlıyız. Cezayı sporda eşitliği teşvik amacıyla bağışlıyoruz” demesi bildiğin oksimoron oldu. Erkeklere şort, kadınlara bikini altı kuralı halen geçerli, eşitlik bunun neresinde!

        Bu iyi niyet gösterisi tabii ki tepkileri dindirmedi. Amerikalı popçu Pink, “Bu aşırı cinsiyetçi üniforma kuralını protesto ettikleri için Norveçli kadın hentbolcularla gurur duyuyorum. Esas Avrupa Hentbol Federasyonu’na cinsiyetçilikten ceza kesilmesi gerekiyor, yürüyün hanımlar yola devam” diyerek para cezasını bizzat ödemeyi teklif etti.

        Tokyo Olimpiyatları’nda plaj hentbolu yok ama jimnastikte Alman kadınların meydan okuması var. Alman jimnastikçiler, 1930’lardan beri sporun üniforması olan kollu ya da kolsuz leotard yerine unitard’la, yani vücudu boyundan ayak bileğine saran tek parça taytla çıktılar seçmelere.

        Alman federasyonu bu kıyafetin “Jimnastiğin cinselleştirilmesine karşı bir tavır” olduğunu açıkladı.

        Olimpiyatlarda iyice göz önündeler ama aslında bu yılın başından beri tayt giyiyorlar. Geçen nisan ayında Basel’deki Avrupa Jimnastik Şampiyonası’nda da takım unitard’lıydı. Alman jimnastikçilerden Elisabeth Seitz, Instagram hesabından şöyle seslenmişti: “Normal kıyafetler içinde kendini rahat hissetmeyen, hatta cinselleştirildiğini hissedenlere örnek olmak istiyoruz. Bize göre her jimnastikçi kendini rahat hissettiği kıyafeti seçmekte özgür olmalıdır…”

        REKLAM

        SİYAH VE NORMAL BAŞ AYIBI

        Sporda kadın düşmanı ve cinsiyetçi zihniyete eklemlenen ırkçılık ve ayrımcılık da var. Bu alanda gorile benzetilmek dahil en alçak saldırılara uğrayan seri başı kadın sporcu malum; Serena Williams. Tokyo’da da bir ırkçılık problemi çıktı; yüzücü boneleri yüzünden…

        İngiltere'de Soul Cap adlı firma siyah kadın yüzücülerin kabarık saçlarına göre tasarlanmış boneler çıkarmıştı ancak Uluslararası Yüzme Federasyonu bu boneyi “normal kafa ebadında olmadığı” gerekçesiyle kabul etmedi. Dolayısıyla Tokyo Olimpiyatları’nda da takılması yasak ve sporda çeşitliliğe karşı ayrımcı bir tavır olarak kayda geçti. Eleştiriler şöyleydi; Speedo dizaynı orijinal bone, beyaz yüzücülerin saçına göre tasarlanmış, suyun içinde kabaran ve yerçekimine direnç gösteren afro saçlara göre değil. Siyahların saçı için bonenin hacimli olması gerekiyor.

        Siyah yüzücü zaten yok diyenler olacaktır ama tek bir sporcu bile yeter. Mesela, olimpiyatlarda yarışmaya hak kazanan ilk İngiliz siyah kadın yüzücü olan Alice Dearing gibi. Önceki yarışlarda kullandığı boneyi Tokyo’da takamıyor.

        Diğer Yazılar