Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sesini yıllardır duymadığım şarkıcı Çelik, Afgan popçu Aryana Sayeed’e sosyal medyadan mahalle ağzıyla laf attı.

        O tıklım tıkış Amerikan kargo uçağıyla önce Katar’a, oradan İstanbul’a gelen Aryana’nın “Size anlatacak hikayelerim var” paylaşımı üzerine "Ah be güzelim bizde senin gibi ne hikayeler var” diye ateşledi. (Ben Ateşteyim’de kaldım).

        Çelik, bizdeki hikayeler derken neyi, kimleri kastetti bilmiyorum, Aryana’nın hikayesine ne kadar vakıf, can korkusu nedir bilir mi, kadın “İstanbul’a eve dönüyorum” dedi farkında mı, onu da bilmiyorum.

        Ama Aryana hikayesinin Afgan kadınlarını anlattığını biliyorum. Kadının iyi ve namuslusunu “yüzünü ne güneş gördü ne de mehtap” diye tarif eden bir ülkede şöhrete yürüme cesareti gösterdiğini…

        Bu yüzden Taliban harici yobaz kadın düşmanlarınca da kafir ilan edildiğini, ölümle ve yüzüne kezzapla cezalandırma tehditleri aldığını …

        Afgan kadınının insan hakları için, bırakın iri hak ve özgürlük ideallerini, kadının önce adının olması için sesini yükselten bir aktivist ve feminist olduğunu…

        Afgan kadınlarının savaş ve baskılar altında çektiği acıları dillendirdiği “kadın olduğum için köleyim ben” şarkısıyla ülkeyi, daha doğrusu kadını yok sayan patriyarkayı nasıl sarsıp yerinden oynattığını…

        Paris’teki konserinde ten rengi tuvalet giydi diye sosyal medyadaki Afgan ahalisinden yükselen “Utanmaz kahpe çıplak, Afganistan’ı rezil etti” seslerine karşılık elbiseyi yakıp, “Afganistan’ın en büyük sorununu hallettik, şimdi diğer büyük sorunlara bakabiliriz” diyerek ataerkil düzene kafa tuttuğunu…

        Kadınlar stadyumlara bile giremezken, Kabil’de tepeleme erkek dolu tribünlere tek başına hiç korkmadan şarkı söylediğini biliyorum.

        REKLAM

        Gerçi erkekler coşkuyla alkışlıyor, hepsi eller havada vaziyette, kadın uluorta hicapsız diye saldıracak gibi bir halleri yok. Ancak Aryana 2015’teki bu stadyum çalımıyla tabu yıkıcı mertebesine yükseliyor.

        Bir yandan da videoda el çırpan genç erkeklerin bugün kaçı Taliban Afganistan’ında kaldı, kaçı topuklayıp memleketi terk eyledi, merak ediyorum. Mesela aramıza karışmış olanları var mıdır? Çelik, bu konuda acaba ne düşünür?

        Olay medyaya “Aryana Sayeed Afganistan’dan kaçtı, Türkiye’ye sığındı” diye yansıdı ama Peştun baba ile Tacik annenin kızı olarak sekiz yaşından beri zaten ülkesinden uzaklarda yaşıyor.

        Sayeed ailesi iç savaş sırasında önce Pakistan’a, sonra İsviçre’ye geçiyor. Aryana İsviçre’de kısa bir süre müzik okuluna gidiyor, koroda şarkı söylüyor, ardından Londra’ya yerleşiyorlar. Aryana, müzik kariyerini Afganistan’da sürdürmeye karar verip ana vatana dönüyor, 2008’de ilk single’ı MaşAllah’ı çıkarıyor. Peştuca ve Farsça’nın Afgan lehçesi Dari dilinde seslendirdiği şarkılarıyla ülkenin dünyaca tanınan en ünlü yıldızı oluveriyor.

        O Ses Afganistan’da jüri üyeliği ve bir TV programı yapıyor. Ses yarışması öyle büyük hiddet uyandırıyor ki, ağır silahlı korumalar özel TV kanalı Tolo’nun stüdyosu önünde saldırı ihtimaline karşı nöbet tutuyor.

        Aryana’nın Afganistan’daki konserlerinden birinde menajeri ve müzik yapımcısı Hasib Sayed sahnede Amerikan usulü diz çöküp teklif ediyor, öylece evleniyorlar. Kargo uçağındaki fotoğrafta beraberler.

        REKLAM

        İranlı kadın gazeteci Masih Alinejad’ın Washington Post’taki yazısına göre Aryana ve kocası son yıllarda İstanbul ve Kabil’deki evleri arasında gidip geliyordu. Telefonda konuşmuşlar, “Bir daha asla gerçek evime, Kabil’e dönememekten korkuyorum” demiş.

        Aryana Sayeed’in “Kalbim ve dualarım ülkemin güzel insanlarıyla” türü tipik ünlü cümleleri içeren Instagram paylaşımına candan karşılık verenler var. Alman RTL Televizyonu’nun sunucusu Nazan Eckes, “Kelimelerle anlatılamayacak kadar mutlu oldum, kendine dikkat et benim güzel arkadaşım” diyor.

        Sonra Azeri şarkıcı Yulduz Turdiyeva’nın notu gözüme ilişiyor: “Güzel insan, Afganistan’daki durum için çok üzgünüm, tanrı seni korusun. Benim için çok değerlisin. İnşallah her şey yolunda gider. Biz kardeş ülkeleriz…”

        “BENİM ADIM NEREDE”

        Bugün Taliban 20 yıl aradan sonra ülkeyi yeniden ele geçirirken özellikle kırsaldan kadınlara dair dehşet hikayeleri geliyor. Köylerde 15 yaş üstü kızlarla 40 yaş altı dulların Taliban savaşçılarına eş verilmesi için emir çıkarıldığı, Kandahar’da kadınların iş yerlerinden zorla sökülüp alındığı, yerlerine erkek akrabalarının yerleştirildiği haberlerini duyuyoruz.

        Taliban iktidarında kadınların aileden erkek refakatçi olmadan burkasız sokağa çıkması yasaktı, şeriat uygulamasında yine öyle olacak ama evlerden eş istemek bir yenilik. Irak ve Suriye’de kadınları köleleştiren DEAŞ taklidi bir zorbalık.

        Aslında Afganistan’da kadınlar için Talibansız hayat da patriyarkaya tutsak, şiddete açık bir yaşamdan öte değil; Taliban’ın 2001’de ABD müdahalesiyle iktidarı kaybetmesinden sonra kız çocuklarının eğitimi ve kadının siyasete, sosyal hayata karışması için gerçi bir sivil toplum oluştu. Kadınlar kamu görevlerinde görünür oldu, mesela Afgan kadın polisleri Türkiye eğitti. Aktivist kadınlar hak ve özgürlük mücadelesi vermeye başladı.

        REKLAM

        Çünkü böyle bir mücadelenin verilmesi gerekiyordu.

        Çünkü kadının adı bile yoktu, hâlâ yok ve kim bilir ne zaman olacak.

        Ataerkil gelenek toplumda ve yasalarda Taliban sonrasında da varlığını korudu. Kadınların toplum içinde adıyla sanıyla anılması aile namusuna leke sürmek anlamına geldiği için onlar babasının kızı, ağabeyinin kız kardeşi veya kocasının karısı. Kimlikleri yok, doğum belgelerinde çocukların sadece baba adı var. Düğün davetiyelerinde bile kadının adı yok. Ele güne karşı karısının adını zikreden bir erkek de şerefsiz damgasını yiyor.

        Kadının doğumunda olduğu gibi ölümünde de adı yok, hatta mezar taşında bile…

        Lale Osmani adlı genç kadın üç yıl önce bu haksızlığa karşı mücadeleye girişti, “Benim adım nerede” kampanyasını başlattı. Kampanyanın en güçlü destekçilerinden biri de Aryana Sayeed idi; “Kadın önce insan, sonra senin karın, kız kardeşin, annen veya kızındır, kimliğiyle tanınmak doğuştan kazandığı bir haktır” diyordu.

        Kaçak Cumhurbaşkanı Eşref Gani kampanyaya olumlu yaklaşmış ve kadının kimlik edinmesi, anne adının doğum sertifikasına yazılması için yasa değişikliği meclisten geçmişti. Şimdi ne Gani var, ne meclis ne de yasaları gözetecek bir kamu idaresi.

        Yasalar kağıt üstünde değişse bile topluma kabul ettirmek kolay değil. Bir Afgan kocanın, Kovid’e yakalanan karısının adını doktor reçetesinde görünce, yabancı bir erkeğe adını söylediği için ateş ve acılar içindeki kadını öldüresiye dövdüğü vaki.

        Diğer Yazılar