Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Siyasetin orta yerinde aniden bitiveren palyaço tipli ünlü adamların ne kadar tehlikeli olduğu ve onları ciddiye almak gerektiği Trump’ın seçim kazanmasıyla kanıtlanmıştı.

        Aynı durum Fransa’da aşırı sağcı cumhurbaşkanı adayı gazeteci ve ünlü ekran yüzü Eric Zemmour için de geçerli. Bizim de çok aşina olduğumuz, ekran kelebeklerinde kafaları bağırıp çağırarak çarpıştıran TV programları yapan panayır soytarısından hallice bir tip. Tepeden tırnağa polemikçi.

        Cumhurbaşkanı adayı ama belli bir programı yok. Daha doğrusu programı, yabancı düşmanı bir nostaljik sömürüyle sınırlı: Eski günler ne kadar güzeldi. Ama şu Müslümanlar yok mu, beyaz Hıristiyan Avrupa’nın kültürel kimliğini mahvettiler! Fransa eski şan ve şerefine kavuşmak için Müslüman kimliğinden kurtulmalı..!

        Habis ırkçı belagatinin merkezine bu motifi oturttuktan sonra suya atılan taşın yaydığı halkalar gibi diğer hedeflere yöneltiyor düşmanlığını.

        Mesela eski güzel günlere atıf, kadın düşmanlığını da içeriyor. Kadınların yüzyıllar boyunca toplumun gölgesinde yaşadığı karanlık günlere dönmesi gerekiyor. Geçen ay Marsilya’yı ziyareti sırasında kendisini protesto eden bir kadına orta parmağını göstermişti. Brüksel bürokrasisine düşmanlığı da var, AB hukukunun Fransız yasalarının üzerinde olmasına şiddetle itiraz ediyor ama birlikten çıkıştan yana değil. Fransa’nın NATO’nun askeri kanadından çekilmesini ve Rusya’yla ilişkilerin iyileştirilmesini savunuyor.

        REKLAM

        Desteksiz yalanları da bol. Fransa’nın ekonomik güç olarak ABD ve Almanya’nın gerisinde kalmasının nedeni de Müslümanlarmış!

        Zemmour Cezayir kökenli bir Yahudi ailenin oğlu olarak göçmen düşmanı bir göçmen. Konuşmalarında tarihe göndermeler yapıyor. Hatta tarihi o kadar iyi biliyor ki, kuracağı partinin adını “Reconquete” (Yeniden Fetih) koyuyor. Haçlıların 718’de başlayan ve yüzyıllarca süren Endülüs’ü Müslümanlardan geri alma hareketi “Reconquista”ya açık bir göndermeyle “Seçimi kazandığım takdirde bu güzel ülkenin yeniden fethi de başlayacaktır” diyor.

        Aslında Zemmour’un provokatif söylemiyle zemin kazanması Fransa’da 5 milyonu bulan Arap kökenli yurttaşların paralel toplumlar halinde gettolarında yaşadığı ve sorunların yıllardır halının altına süpürüldüğü gerçeğini de ortaya koyuyor.

        AŞIRI SAĞ YARIŞI

        Gerçi şu an anketlerde yüzde 14 bandında görünen Zemmour’un 22 Nisan’daki ilk turda seçimi kazanması olası değil. Ancak ikinci turda Macron’un karşısına çıkacak aday olması hiç de ihtimal dışı değil.

        Macron’un adaylığını önümüzdeki günlerde açıklaması bekleniyor. Görev onayı yüzde 41’e gerilediği için ilk turda seçimini kazanması zayıf ihtimal. Anketlere göre bugün seçim olsa alacağı oy yüzde 24; siyasi analistler “Garanti değil” dese de anketler ikinci turda kazanacağını gösteriyor.

        Zemmour’un esas tehlikeli yanı seçim iklimini aşırı sağ retoriğe doğru sürüklemesi. Adayların konuşma tonunda İslam ve göç karşıtı radikal sağ söylem ön plana çıkmaya başlıyor.

        REKLAM

        Mesela Marine Le Pen için büyük handikap Zemmour. Aşırı sağın adayı Le Pen 2017 seçiminin ikinci turunda Macron karşısında kaybettikten sonra hem partisini hem de kendisini rektifiye ederek aşırılıktan geri durup daha ılımlı bir posta bürünmüştü. Ancak Zemmour aniden en aşırı aday olarak peydahlanıverdi.

        Le Pen’in oy oranı yüzde 19 civarında. Aşırı sağda oyların bu şekilde bölünmesi ilk turda Macron’un işine yarayacak. Yine de gizlenemez gerçek şu ki, aşırı sağın oyları daha yüksek. Güçlerini birleştirseler tablo şimdiden belli. Ve ikinci turda Macron’un yine bir aşırı sağ adayla yarışacağı kesin gibi.

        Böylece Zemmour efektiyle kampanya sağa çekiyor. Merkezde liberal bir figür olarak iş başına gelen Macron son iki yıldır zaten sağa kayıyordu. Fransa’nın temel değerlerinin İslami bölücülüğün tehdidi altında olduğunu, ayrılıkçılıkla mücadele yasası sayesinde İslami aydınlanmaya ön ayak olacağını söyleyen ta kendisiydi. Nitekim geçen yaz kabul edilen “Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendiren Prensipler” başlıklı yasanın Müslümanları ötekileştirdiği çok aşikar.

        Zemmour daha da ileri giderek göçmenlerin sınır dışı edilmesini savunuyor.

        Cumhuriyetçilere gelince; muhafazakar partinin tarihindeki ilk kadın cumhurbaşkanı adayı Valerie Pecresse’in oy oranı yüzde 10. Paris’i de içine alan Île-de-France bölgesinin başkanı ve Sarkozy hükümetinde bakanlık görevinde bulunmuştu. Avrupa Birliği’ni ve kamuya karşı özel sektörün gücünü savunan merkezdeki bir politikacı olarak tanınıyordu Pecresse. “Üçte birim Thatcher, üçte ikim Merkel” diye tarif ediyordu profilini.

        Ancak Zemmour efektini aşıp ikinci turda Macron’un karşısına çıkabilmek için Fransa’nın gururunu onarmak ve aile değerlerini korumak gibi yeni bir retorik edindi. “İnsanların şiddet, siyasal İslam ve kontrolsüz göç karşısında duydukları öfkeyi çok iyi anlıyorum. Cumhuriyetin düşmanlarına asla geçit vermeyeceğim” içerikli konuşmalar yapıyor.

        REKLAM

        Pecresse’in önünde başka handikaplar da var. Nicolas Sarkozy ve Jacques Chirac’ın karıştığı yolsuzlukların yarasını hâlâ taşıyor parti.

        Bu şartlarda tek tek sol adaylar kırıntılarla idare ediyor. Sosyalistlerin adayı Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’ya yüzde 5’lik bir oy tabanı kalıyor. Daha da solun adayı Jean-Luc Melenchon yüzde 9, Yeşiller’in adayı çevre aktivisti Yannick Jadot ise yüzde 8 bandında.

        ARKASINDA MEDYA PATRONU VAR

        Zemmour’u Trump’la kıyaslayan çok. Sol muhalefet sokaklara “Bizim Trump” diye afişler asıyor. Göçmen ve kadın düşmanlığı, provokatif dili ve yalanları birebir örtüşüyor. Olay yeri Fransa olduğu için Trump’a göre daha entelektüel. Eski güzel günlere tarihi ve edebi atıflarla Fransa’yı eski şanına kavuşturacağını vaat ederken bir nevi Trump’ın “Make America great again” nakaratının benzerini tekrarlıyor.

        Geçen pazar günkü mitingini protesto eden ırkçılık karşıtlarıyla taraftarları arasında çıkan arbede, daha doğrusu Zemmour taraftarlarının protestocu gruba sandalyeleri fırlatarak saldırıda bulunması da Trump’ın kampanyasındaki sahnelere benzetiliyor.

        Komedi unsuru gibi görünmesinin yanında başka benzerlikler de var, medya gücünden kaynaklanan. Gazeteci-yazar Zemmour, Fransa’nın en zengin iş insanlarından Vincent Bollore’un desteğine sahip. Vivendi medya imparatorluğu, Bollore ailesinin kontrolünde. Bollore, Fransa’nın (Trump’çı) Fox News’u diye tanımlanan CNews kanalını kurduktan sonra iki yıl önce talk-show’cu yaptığı Zemmour’un şöhreti pekişiyor. Tartışma programlarındaki ateşli polemik kanalın reytingini giderek yükseltiyor.

        Bazı dedikodulara göre Zemmour’un sahneye çıkışı aslında Vincent Bollore’un gelecekteki cumhurbaşkanı adaylığı için prova niteliğinde.

        Siyasi analistlerin yorumları hayli farklı. Kimilerine göre 63 yaşındaki Zemmour geçmişte kalmış retoriğiyle seçim kazanamaz, çünkü sağlam bir ekonomi politikası yok. Sarı Yeleklilerin protestolarının başladığı 2018’den beri ve ardından pandeminin de etkisiyle Fransa sürekli kriz halinde yaşarken, kimse Zemmour’un vaat ettiği radikal değişime yüz vermeyecek ve mecburen Macron’u daha güvenli liman olarak tercih edecek.

        Kimine göre de sağ popülist olarak Zemmour geçmişin değil tam da bugünün adamı, görüşleri halkın yüzde 50’si tarafından paylaşılıyor, bu yüzden de çok tehlikeli.

        Diğer Yazılar