Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kadınların-ne-giyeceğini-biz-dikte-edelim hareketi evrensel biraderlik kıvamında. Sutyen takıntılı eski vekille, Fransa’nın içişleri bakanını aynı eksende buluşturabiliyor. Aradaki tek fark, birinin kadın kıyafetine kendince ahlaki ve çarpıtarak hukuki açıdan, diğerinin ise laiklik bahanesiyle karışması.

        Ama ikisi de aynı kapıya çıkıyor; ikisi de kadının giydiği parça sayısı hakkında kendisini hükmedici zannediyor. İkisi de yalan yanlış yorumlarla yasa gücünü kalkan edinmeye çalışıyor.

        MHP’li eski vekil Ahmet Çakar, Melis Sezen’in tuvaleti için “kanunen suç” diyerek uyduruyor. Yok öyle sutyensiz derin dekolte suçu.

        Neyse ki Çakar’a destekten çok tepki var. Fransa’daki vaka ise taze patladı ve İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’in çevresi ülke çapında aşırı kalabalık.

        Grenoble kenti belediye meclisi, kadınların ister üstsüz isterse tesettür mayosuyla havuza girebilmesine imkan tanıyan kararı kabul etti. İnanç dahil her türlü özgürlüğü koruduğu için bundan daha laik bir karar düşünemiyorum. Ancak devletle kiliseyi ayıran 1905 yasasından beri sıkı laikliğin ana vatanı sayılmakla birlikte, özellikle İslam bağlamında yanlış yorumlamakta da usta Fransa’da yine laiklik ve cumhuriyet değerleri elden gidiyor gürültüsü koptu.

        REKLAM

        Kabul edelim, bizde herhangi bir belediye meclisi kadınlar havuza-denize üstsüz de girebilir diye karar çıkarsa yer yerinden oynar. Fransa’da da yer yerinden oynadı ama tersinden. Kimse üstsüze takılmadı; sutyen takıntısına muadil bir soutien-gorge sorunu çıkmadı. Fakat İçişleri Bakanı Darmanin, burkiniye izin kararının iptali için yargıya gideceğini açıkladı. Muhafazakar kanattan Bölge Valisi Laurent Wauquiez “İslamcılara teslim olanlara tek cent vermeyiz” diyerek kentin sübvansiyonlarını kesti.

        Aslında meclis kararında, burkadan devşirilen bir kavram olarak “burkini”nin adı anılmıyor, sadece kılık-kıyafet yönetmeliğinde “Yüzme giysisi en fazla dizle boyun aralığında olmalıdır” kuralı kaldırılarak tesettür mayosuna ve erkeklerin de uzun şort giymesine geçit veriliyor. Hijyen kuralları bakımından, havuza gelirken giyilen kıyafetle suya girmek yine yasak.

        Saatler süren uzun tartışmalardan sonra karar 27 ret oyuna karşı 29 oyla kabul edildi, iki meclis üyesi çekimser kaldı. Teklifi veren Yeşiller partili Belediye Başkanı Eric Piolle hem kent meclisinde hem de ulusal çapta iktidar ve muhalefetin yaylım ateşi altında. Adamın ne siyasal İslamcılığı ve bölücülüğü kaldı, ne Selefi yalakalığı. Kadın haklarını ayaklar altına almakla suçlandı. İçişleri Bakanı Darmanin tarafından laiklik ve Fransız değerlerine aykırı, kabul edilemez bir provokasyona girişmekle itham edildi. Burkini marifetiyle siyasi darbeye yeltendiğini söyleyenler çıktı.

        LİBERTE – LAİKLİK ARASINDA BOCALAMA

        Grenoble Belediye Başkanı Piolle’nin savunması laiklik ilkesi bakımından sağlam; “Biz kamusal hizmetlerden herkesin yararlanmasını istiyoruz. Hem kadın hem de erkekler ister üstsüz, isterse kapalı vaziyette havuza girebilmeli. Ben kadınların giyinmesi ve soyunmasıyla ilgili her türlü yasağa karşı mücadele ediyorum. Kamusal alanda dini kıyafet yasak değil, havuzda da yasak olamaz ” diyor. Dini simgelerin sadece okullarda yasak olduğunu da ekliyor.

        Fakat Piolle’nin eşitlik anlayışı her zihinde aynı kodlarla şekillenmiyor. Fransa ve laiklik söz konusu olunca kadınlar da karşı yasakçı cephede yer alabiliyor. Örneğin Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü (LREM) sözcülerinden Prisca Thevenot “Havuza girerken herkesin kurallara uyması gerekir ve en önemli kurallardan biri de laiklik ve yasalar önünde eşitliktir” diyor. İyi de laiklik inanç özgürlüğünü koruyorsa ve inancı gereği giyinen kadın havuza girmekten men ediliyorsa, o kadın yasalar önünde nasıl eşit olacak? Feministlere göre tesettür kadının özgürlüğünü kısıtlıyor. Peki kadın, kıyafeti yüzünden eve kapandığı zaman daha mı özgür olacak?

        REKLAM

        Fakat özgürlük bağlamında madalyonun bir de öbür yüzü var. Örtünmek, kadınların kendi tercihi değilse, aile ve mahalle baskısı varsa ne olacak?

        Cumhuriyetin Liberté ve laiklik değerleri arasında bocalayan Fransa’da Müslümanlar da Grenoble kararına farklı bakış açısıyla yaklaşıyor. 2015’te terör saldırısına maruz kalan Charlie Hebdo’nun eski köşe yazarlarından Zineb El-Rhazoui, Grenoble belediye başkanına Twitter’dan çok sert tepki gösterdi; “Müslüman kadınların ‘hicab’ denilen dini korseden kurtulmak için verdiği mücadelenin içine tükürdü. Çok açık değil mi, başını örtmediği için adama sürtük diyen asla çıkmamıştır…”

        Siyaset sahesindeki tartışma toplumun katmanlarını da derinden etkiliyor. Hafta başında yayınlanan bir ankete göre halkın yüzde 69’u burkiniye karşı; Macron’un seçmenleri arasındaki oran yüzde 71’e çıkıyor. Sol seçmen ise yüzde 58 oranında burkini muhalifi.

        Laiklik açısından tartışmalı başka çıkışlar da var. Örneğin merkez sağ Cumhuriyetçiler partisinden bir vekil, burkininin tamamen yasaklanması için yasa teklifi vereceğini, hükümetin korkaklığı yüzünden kılık kıyafete yönelik yasal düzenlemenin yetersiz olduğunu söylüyor.

        Kadınların kaç metrekare kumaşla ne kadar et gösterebileceği devlet meselesi haline geldiği an zorbalık da devreye girebiliyor. 2016’da Côte d’Azur sahillerinde yaşanan rezalet unutulmadı. Genel burkini yasağı üzerine polis Cannes, Nice plajlarında tesettürlü kadınları kovalamış, hatta bazılarını üstünü çıkarmaya zorlamıştı. Sonra yasağın inanç ve fikir özgürlüğü bakımından yasalara aykırı olduğu yönünde bir üst yargı kararı çıkmıştı. Bu içtihada bakarsanız, hijyen ve güvenlik koşullarına aykırı olmamak kaydıyla Fransa’nın plaj ve havuzlarında her türlü kıyafet serbest.

        Diğer Yazılar