Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        3 Ağustos 2022: Ukrayna’nın Odessa limanından gelen 27 bin ton mısır yüklü Razoni gemisi İstanbul’daki denetimin ardından, gıda kıtlığı çeken Lübnan’ın Trablus limanına doğru yola çıktı.

        4 Ağustos 2022: Trablus’un 80 kilometre kadar kuzeyinde, Beyrut limanındaki facianın yıldönümü. O dehşetengiz amonyum nitrat patlamasının üzerinden tam da iki yıl geçmişti ki, harabeye dönen tahıl siloları yeniden çöktü; kuzey kısmı zaten üç gün önce göçmüştü, gümbürtü ve doz duman devam etti. Çünkü iki yılda enkaz halindeki silolara katiyen el değmemiş, fermente olan binlerce ton buğday için için yanmış, alevlerin enkazı sarmasıyla haftalardır devam eden yangını sadece seyretmişlerdi. Müdahale için gerekli ekipmanı olmayan itfaiye dahil, herkes seyretmişti. Şimdi geriye kalan yapının da yerle bir olması bekleniyor, Lübnan Sağlık Bakanlığı ise vatandaşa araçlarını tozdan nasıl koruyacaklarına dair tüyolar vermekle meşgul.

        Gübre imalatında kullanılan 2 bin 750 ton amonyum nitrat ta 2013’te bilinmeyen bir nedenle gümrük muhafaza tarafından el konulduktan sonra limanda gelişigüzel depolanmış ve öylece bırakılmıştı. Sonuçta tarihin atom bombası hariç en büyük patlaması meydana geldi, 215 kişi hayatını kaybetti, 6 bine yakın insan yaralandı. Patlama sonrası haftalar geçmiş, Beyrut itfaiyesi yangınla bir türlü başa çıkamamıştı, çünkü yüz metre ötedeki denizden su pompalayacak hortumları bile yoktu.

        Bu acıklı manzaraya ve protesto eylemlerine rağmen facianın nedenleri ve sorumlularına yönelik soruşturmada milim yol kat edilemedi.

        Çünkü Lübnan’da 15 yıllık iç savaşa da mal olan mezhep temelli aşırı fraksiyonlu siyasi yapı, bitmek bilmeyen trajik döngünün başlıca müsebbibi. Hizbullah, Şii Emel Hareketi, Falanjistler, Maruniler, Dürziler, Lübnan Kuvvetleri ve bu fraksiyonların başındaki Nasrallah, Faranciye, Berri, Cemayel, Canbolat aileleri.

        Yolsuzluklar, adam kayırmacılıklar arasında bütün fraksiyonlar kendi kalesini korumak derdinde. Soruşturmada adı geçen, patlamada dahli olması muhtemel isimler bile geçen 15 Mayıs’taki genel seçimde yeniden meclise girdi. Meclisin hakim fraksiyonları, savcılık makamı olarak soruşturmayı yürüten her iki yargıcın da görevini yapmasını engellemek için her türlü blokajı uyguladı. Amonyum nitratın kime ait olduğu, neden el konulduğu, neden yıllarca yerleşimlerin dibinde yatırıldığı, itfaiyenin neden işlevsiz kaldığı gibi soruların yanıt bulması kimsenin işine gelmiyordu.

        Sorumluluk kimseye bulaşmasın diye safları sıklaştıran fraksiyonların blokajı şöyle işliyor:

        Soruşturmayı üstlenen ilk yargıç, iki bakanın şikayeti üzerine görevden alınmıştı. Beyrut Ceza Mahkemesi başkanı olan ikinci yargıç Tarek Bitar ise hükümet ve güvenlik bürokrasisinden bazı isimleri ihmal sonucu kasten adam öldürmekle suçlayınca, üç eski bakan Bitar aleyhinde Yargıtay’da dava açtı. Ancak Yargıtay’dan emekli olan hakimler yerine atama yapılmadan o dava sonuçlanamıyor. Adalet Bakanı atamaları imzaladı ama Meclis Başkanı Nebih Berri cephesinden olan maliye bakanının onayını bekliyor. Sekiz aydır devam eden bu süreç nedeniyle Bitar’ın soruşturması yerinde sayıyor.

        Ülkeyi savaş olmadan da açlık, yoksulluk ve çöken altyapısıyla savaş meydanına çeviren düzen Lübnan’ın DNA’sında yazılı. Anayasa ve seçim yasasına göre siyasi yapıda bütün yerler önceden tutulmuş durumda, hiçbir blok yerinden kıpırdamıyor. Anayasa 128 üyeli mecliste sandalyelerin Müslüman ve Hıristiyanlar arasında eşit paylaşımını şart koşuyor. Müslüman cenahta Sünni, Şii, Dürzi ve Aleviler var; Hıristiyan tarafta ise Maruni, Protestan, Grek Katolik, Grek Ortodoks, Katolik ve Ortodoks Ermeniler. Devlet başkanı Maruni, meclis başkanı Şii, başbakanın ise Sünni olması gerekiyor. Meclise girecek temsilcilerin hangi mezhepten olacağı önceden belirlenmiş olduğu için seçimler bu düzene göre yapılıyor.

        REKLAM

        Dış haberlere başladığımda Lübnan iç savaşının kilit figürleri olan isimler eğer ölmediyse - veya Beşir Cemayel gibi suikaste kurban gitmediyse - bugün halen siyaset sahnesindeler. Örneğin Şii Emel Hareketi’nin lideri Nebih Berri, 1992 yılından beri Meclis Başkanı; 84 yaşına geldi, geçen mayısta yedinci kez başkan seçildi. Mesela halen Meclis’teki en büyük Hıristiyan partisi olan Lübnan Güçleri’nin lideri Samir Caca 1986’dan beri aynı görevde.

        Nüfusta mezhep temelli kimlik bilinci öyle derin ki, protesto gösterilerinde bile Lübnan halkı bütünleşemiyor. Yoksulluk, yolsuzluk ve adaletsizliğin nedenleri değil sonuçları protesto ediliyor. Patlama soruşturmasında bile karşıt bloklar arası gerilim, iç savaş rüzgarları estirdi. Geçen yıl yargıç Bitar’ı protesto eden Şii Emel ve Hizbullah taraftarlarıyla Hıristiyan gruplar arasında silahlı çatışmalar meydana geldi.

        Lübnan’ın sürekli tekrarlanan trajik döngüsünde şimdi derin bir ekonomik çöküntü ve açlık var. Dünya Bankası’nın tanımıyla Lübnan, 19’uncu yüzyıldan bu yana görülen en şiddetli on ekonomik krizden birini yaşıyor. 2019’da patlak veren krizin nedeni, yıllardır süregelen mali politikalardaki kötü yönetim. Merkez Bankasındaki dolar likidite sorunu ve döviz rezervlerinin erimesi sosyal bunalımı da beraberinde getirdi. Acilen ihtiyaç duyulan siyasi ve makroekonomik reformların yerine getirilmemesi krizi giderek ağırlaştırıyor.

        DIŞ BAĞIŞLARLA BESLENİYORLAR AMA ÖNCE TAVUKLAR SEMİRECEK Kİ…

        Ukrayna savaşı nedeniyle yaşanan küresel gıda krizi Lübnan’da misliyle hissediliyor. Tahıl ihtiyacının yüzde 80’ini Karadeniz üzerinden karşılayan Lübnan’a aylardır buğday gelmediği için ekmek sıkıntısı çekiliyor, durum o denli vahim.

        Gıda fiyatları artışında tam bir patlama yaşanıyor; haziran ayında yıllık enflasyon yüzde 210’u buldu, gıda enflasyonu yüzde 332’ye tırmandı. İşte Bloomberg’in Ortadoğu editörü Omar Tamo’nun tweet’inden Lübnan’ın enflasyon tablosu…

        Borç batağındaki hükümet iflasta olduğu için ekmeği sübvanse edemiyor. Tahılın önemli bölümü Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından sağlanıyor, Japonya’dan Avusturya’ya çeşitli ülkelerden 3 milyon dolar ya da Euro cinsinden gıda yardımları geliyor. WFP verilerine göre hanelerin yüzde 77’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor, gıda ürünleri alabilecek bütçeye sahip değil, hanelerin yüzde 22’si gıda güvenliğinden tamamen yoksun. Gıdanın yanı sıra temiz içme suyuna erişim sorunu yaşanıyor ve sağlık sistemi de çökmüş durumda.

        REKLAM

        Türkiye, Suriyeliler çok büyük çoğunlukta olmak üzere dünyanın en fazla geçici sığınmacı barındıran ülkesi. Fakat sığınmacıların nüfusa yüzde 25’lik oranı bakımından Lübnan dünyada ilk ve tek; 5.4 milyonluk nüfusa eklenen 1.5 milyon Suriyeli sığınmacı aynı derin yoksulluğu çekiyor. WFP’nin gıda desteği sağladığı 120 ülke arasında Türkiye de var, ancak sadece kamplardaki Suriyeliler için insani yardım operasyonlarına katkıda bulunuyor. Lübnan’da ise Suriyeli sığınmacıların tamamı ve yerel halkın alt katmanları sadece WFP yardımıyla gıdaya erişebiliyor.

        Lübnan Merkez Bankası ve devlet iflasta, geniş çaplı bir yardım programı için IMF ve diğer donörlerle yürütülen müzakereler ise çıkmaz sokakta. Çünkü Merkez Bankası, kayıtlarının denetime açılmasını kabul etmiyor. Merkez Bankası Başkanı Riad Selami hakkındaki yolsuzluk iddiaları ise almış yürümüş durumda. Otuz yıldır bankanın başındaki Selami, halen İsviçre, Fransa, Almanya ve Lüksemburg’da soruşturmaya tabi. Devletin 330 milyon dolarını zimmetine geçirmekle suçlanıyor. İddiaya göre kardeşi Raja Selami’nin Virjin Adaları’ndaki paravan şirketine transfer ettiği paraları daha sonra Avrupa ülkelerinde taşınmazlara yatırmış.

        Selami hakkında geçen yıl Lübnan’da da soruşturma açılmış, son dakikada Başbakan Necip Mikati tarafından engellenmişti; yine siyasi bloklaşma icabı.

        Ancak geçen ay yeni bir gelişme oldu, güvenlik güçleri Selami’yi bulmak üzere Merkez Bankası’na baskın düzenledi. Çünkü yasadışı zenginleşme suçlamasıyla soruşturma yürüten savcılık Selami’yi bulamıyordu. Kayıp başkan malikanesinde yoktu, banka ofislerinde yapılan aramada da bulunamadı ve Merkez Bankası çalışanları “Milis yöntemlerine maruz bırakılmayı protesto ediyoruz” diyerek üç günlük greve gittiler; soruşturmanın başındaki kadın yargıç Gada Avn hakkında da “uygunsuz davranışlarından ötürü” üst makamlara şikayette bulundular. Nitekim Başbakan Mikati, baskınların Selami meselesinin çözümü için uygun bir yol olmadığını söyledi, “Öncelikle siyasi uzlaşma sağlayıp ardından yasal adımları atmak gerekiyor” dedi, yine.

        İşte Odessa’dan çıkıp Karadeniz’in tehlikeli sularını aşan kuru yük gemisi Razoni böyle bir Lübnan’a doğru yol alıyor. Ancak Razoni yükünün insanların midesine ulaşması biraz zaman alacak, çünkü taşıdığı mısır tavuk yemi.

        Diğer Yazılar