Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İtalya seçiminde beklenen oldu, Mussolini’nin iktidara yükselişinden yüz yıl sonra faşizm yeniden iktidara geldi. Neo-faşist İtalya’nın Kardeşleri partisinin lideri Giorgia Meloni, İtalya’nın ilk kadın başbakanı olarak mutlak çoğunlukla hükümet edebilecek, ancak oyun sahası yeterince ferah değil. Beklenen oldu ama Meloni beklediğini tam alamadı.

        Faşist ajandasını gerçekleştirebilmesi için bir dizi engel var Meloni’nin önünde.

        * Koalisyon yolu partnerleri bakımından dikenli.

        * Avrupa Birliği faşizm tehlikesine karşı alarmda, para muslukları bakımından yol pürüzlü.

        * Sağ ve sol kamplar arasındaki dalaş ülkeyi had safhada kutuplaştırdı, herkesin başbakanı olmak zor.

        Öncelikle Meloni’nin kendi kampındaki ortakları tekin değil. Hatta rakipleri bile denilebilir. Siyasi ihtirasla bilenmiş iki erkekle uğraşmak zorunda; bir dönem sağ partiler ittifakının önderi olan Matteo Salvini ve eski Başbakan Silvio Berlusconi.

        Milliyetçi ittifakla iktidara birlikte yürüyen üçlüden sağ popülist Liga lideri Salvini muhtemelen eski postu olan içişleri bakanlığını isteyecek, Meloni gönüllü olmayacak. Salvini yüzde 8.8’lik oy oranıyla güvenilir bir koalisyon ortağı değil; kendi partisinde liderlik sınavından geçeceği için dişli olmak zorunda. Salvini, 2019’da göçmen gemisinden karaya çıkışı engellediği için görevi kötüye kullanmak suçundan Sicilya’da 15 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Acaba Meloni başbakanlık uğruna Salvini’nin suiistimal ettiği görevine dönmesine razı olacak mı?

        REKLAM

        İttifakın üçüncü ayağı Forza Italia lideri Berlusconi ise bunga bunga geçmişinde ülkeyi iflasın eşiğine getirmiş olmasına rağmen artık 86’sında hâlâ simsiyah (!) saçlarıyla siyasi kariyerini Senato başkanlığıyla taçlandırmanın peşinde. Ancak İtalya’nın iki numaralı koltuğu için zerrece güven uyandırmadığı ortada. Meloni başbakanlık şansını tehlikeye atmadan Berlusconi’nin arzularını savuşturabilecek mi?

        Bu arada Berlusconi’nin Meloni için sarf ettiği sözler zaman içinde değişmiş durumda. 2008’de Başbakanlığı döneminde gencecik Meloni’yi Gençlik ve Spor Bakanlığı koltuğuna oturtup “Bu kız sağ politikaya yeni perspektif getirdi” diye öven Berlusconi, tam da seçim gününde Meloni’nin kendisini “biraz korkuttuğunu” söyledi. Forza Italia’nın oy oranı yüzde 8, Berlusconi liderliğinde sendeliyor ve parti içindeki güçlerin koalisyona yaklaşımı öngörülebilir değil.

        Bu ortaklık ikliminde Salvini ve Berlusconi’nin ittifak içinde ittifak kurup Meloni yerine daha ılımlı bir figürün başbakan olması için işbirliğine gidebileceği yorumları yapılıyor. Kaldı ki, Meloni ortaklarıyla polemiğe girmese bile koalisyonu kurması çok da garanti değil. Çünkü cumhurbaşkanı koalisyonlar için görev tayininde yetki sahibi. Daha önce örneği görüldü, Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella 2018 seçiminde bu yetkisini kullandı; sandıktan yüksek oy oranıyla çıkan Beş Yıldız hareketinden siyasette tecrübesiz bir isim yerine hukuk profesörü Giuseppe Conte’ye başbakanlık görevini verdi.

        Meloni’nin yüzde 26’lık oy oranına bakılırsa net bir zafer değil. 2018’de sol popülist Beş Yıldız hareketi yüzde 32 oy oranına ulaşabilmiş, bir yıl sonra Salvini Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 34’ü tutturmuştu. Seçim kampanyasında sağcı kampın parlamentoda üçte iki çoğunluğa ulaşacağı hayallerini dile getiriyordu Meloni. Böylelikle anayasayı değiştirme gücünü elde edecek ve başkanlık sisteminin yolu açılabilecekti. Bu hayal artık suya düştü.

        REKLAM

        200 MİLYARLIK YARDIM TEHLİKEYE GİREBİLİR

        Müstakbel koalisyonun uluslararası sahadaki pozisyonu çetrefilli. Eski Başbakan Draghi’nin Brüksel, Berlin, Paris ve Washington’la birlikte hareket ettiği günler geride kalıyor. Meloni’nin yoldaşları Scholz veya Macron değil, AB ile ihtilaf halindeki Macaristan’ın otokrat lideri Viktor Orban. Avrupa Parlamentosu’nun büyük çoğunlukla Macaristan’ın artık gerçek bir demokrasi olmadığına karar vermesinden sonra Orban savunmasına geçti Meloni. Bu bakımdan gelecekteki ilk NATO ve AB zirvelerinde yeni hükümetin kritik sorularla karşılaşması bekleniyor.

        Dış politikada sağ ittifak ortakları arasında iç gerilim çıkabilir. Meloni, Avrupa’daki diğer sağ partilerin aksine sürpriz bir şekilde Ukrayna işgali nedeniyle Putin’e mesafe aldı. Berlusconi ise daha geçenlerde eski dostu Putin’in Ukrayna’da Zelenski yerine daha saygın bir yönetimi iş başına getirmeye çalıştığını söyleyerek büyük tepki çekti. Salvini de Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara son verilmesini savunuyor.

        En kritik mesele ise Draghi hükümetinin Brüksel ile uzlaştığı reform programının akıbeti. AB’nin 200 milyar Euro tutarındaki büyük yardım paketinin dilimleri reformların hayata geçirilmesine bağlı. Meloni ise programı yeniden müzakereye açmak istiyor, çünkü “AB’nin iklim ideolojisi” diye tanımladığı faslı benimsemiyor. Bu alanda çatışma ihtimali belirdi. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen geçenlerde mesajı verdi; “Mesele zorlu yönde gelişirse, Polonya ve Macaristan vakalarında olduğu gibi elimizde bazı araçlar var” dedi.

        REKLAM

        Ancak para musluğu söz konusu olunca daha uysal davranabilirler. İtalya sadece bu yıl korona fonlarından 40 milyar Euro aldı. Geçmişte AB’ye eleştirel yaklaşan Beş Yıldız ve Liga partileri finansal faydaları gözeterek Brüksel ile cenkleşme yoluna sapmadılar.

        EN BÜYÜK PARTİ SANDIĞA GİTMEYENLERİN PARTİSİ

        Meloni iktidarının önündeki üçüncü büyük handikap ülkedeki derin kutuplaşma.

        Sadece 10 yıl içinde partisini birincilik konumuna getiren Meloni başarısını büyük ölçüde sol kampın başarısızlığına borçlu. Soldaki dağınıklık anketlerde seçim sonucunu gösteriyordu. Merkez sol Demokrat Parti lideri eski Başbakan Enrico Letta solda istikrarlı bir koalisyon oluşturamadı, Giuseppe Conte ise geçen temmuzda Mario Draghi hükümetinden desteğini çekerek erken seçim yolunu açtığı için tepki çekmişti. Letta ve Conte’nin toplam oy oranı yüzde 34 civarında.

        Seçime katılım yüzde 63.91’le rekor düzeyde düşük kaldı – 2018’e göre dokuz puan geriledi. Özellikle güney bölgelerinde seçmen sandıktan uzak kaldı. En büyük parti, sandığa gitmeyenlerin partisi oldu. Bu da seçim kampanyasında sol ve sağ kampların enerji krizi, hayat pahalılığı ve durgunluk tehlikesi gibi gerçek sorunlara temas etmekten çok karşılıklı saldırgan retorikle ağız dalaşına girmesinden kaynaklandı.

        Neticede neo-faşist bir parti birinci gelebildi. Öyle bir parti ki, İtalya’nın en berbat savaş suçlusu ve soykırımcı Rodolfo Graziani’nin heykelini dikebiliyor. Trump stili “Önce İtalyanlar ve İtalya” sloganıyla yürüyen, kadın kimliğinde Hıristiyanlık ve anneliği önceleyip solculara karşı nefret dili kullanan ve homofobi sinyalleri veren Meloni şimdi “Herkesin başbakanı olacağım” diyor. Ama nasıl?

        Diğer Yazılar