Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Portekizli Armando Rodrigues de Sa, 7 Eylül 1964 günü Almanya’ya ulaşan 1 milyonuncu misafir işçi olmuş, aynı Sirkeci Garı’ndan Münih’e varan Türk işçiler gibi memleketinde dişlerine kadar kontrol edildikten sonra Köln-Deutz istasyonunda bando mızıka ve karanfillerle karşılanmış, ancak sayısal itibarı nedeniyle kendisine fazladan sertifika verilip bir de Moped hediye edilmişti. Adı tarihe geçecek bir kahraman muamelesi görmüştü ama günün birinde vatandaş olması düşünülemezdi, Gastarbeiter olarak misafirlikten ne zaman kalkacağını bilecekti. Nitekim altı yıl kadar Almanya’da marangoz olarak çalıştıktan sonra gerekli bazı belgeleri almak için ülkesine gittiğinde kanser teşhisi konulunca bir daha işine dönemedi ve 1979’da ana vatanında hayata veda etti Armando Rodrigues de Sa. Köln’deki istasyonda anısına bir plaket çakıldı…

        O günden bu yana köprünün altından çok sular aktı; 1973 yılında misafir işçi alımı durdurulduğunda Almanya’ya gidenlerin sayısı 14 milyonu bulmuştu, 10 bin 500 marklık Türkler de dahil 11 milyonu yıllar içinde ülkelerine geri döndü. Misafir işçilerin sayısı azalmış, ancak geride kalanların ailelerini getirmeleri ve yeni kuşakların gelişiyle yabancı sayısı artmıştı. Almanya artık göç alan ülke kategorisindeydi ama siyaset yıllarca “Biz göç ülkesi değiliz” diyerek bu realiteye direndi, yıllarca uyum politikası geliştirilmedi. Göç 1955 yılında başlamıştı ama entegrasyondan sorumlu federal makam ancak 1978’de oluşturuldu.

        REKLAM

        Almanya öyle bir göç ülkesi ki, bugün her dört kişiden birinin göçmen geçmişi var. Federal Çalışma Ajansı verilerine göre bugün Almanya’nın son 30 yılda hiç olmadığı kadar kalifiye iş gücü ihtiyacı var ve artık hangi ülkeden olursa olsun her yıl en az 400 bin göçmen işçinin kabulü gerekiyor. İşçi Sendikaları Federasyonu (DGB) Başkanı Yasmin Fahimi demografik değişim ortamında kolay vatandaşlığın hem göç geçmişi olan milyonlarca insana hem de yurt dışındaki profesyonel iş gücüne olumlu sinyal olacağını söylüyor. Yazılım mühendisinden yaşlı ve hasta bakım personeline uzun vadeli iş gücü çekebilmek için göçten vatandaşlığa bürokrasinin hafifletilmesi gerekiyor.

        Bu ihtiyaç nedeniyle SPD, Yeşiller ve FDP hükümeti, koalisyon anlaşmasında da yer aldığı üzere göç ve vatandaşlık hakkını kolaylaştırmak üzere bir reform paketi hazırladı. Buna göre vatandaşlık için sekiz yıl yerine beş yıl Almanya’da yaşamak, dile hakim olmak ve geçimini sağlamak yeterli olacak. Bugün Almanya’da sekiz yıldan fazla yaşayan nüfus 5.7 milyonu bulmuş durumda.

        Hatta eğitimde ve meslekte üstün başarı gösterip çok iyi Almanca konuşanlar için bu süre üç yıla kadar inebilecek. Reform kapsamında çifte vatandaşlık da yasayla kolaylaştırılacak. Malum nüfusu üç milyonu bulan Türklerin Alman vatandaşı olabilmesi için T.C. vatandaşlığını bırakması gerekiyor. AB vatandaşları için ise çifte imkan mevcut, adil bir uygulama değil.

        Göç araştırmacıları vatandaşlık hakkının iş piyasasında entegrasyona olumlu etki yapacağı görüşünde. Çünkü Alman pasaportuna sahip bireyler daha kolay iş bulup daha fazla kazanacak ve verimlilik artacak. Bu bakımdan iş dünyası ve sendikalar da kolay vatandaşlığı destekliyor. Hükümet ayrıca profesyonel iş gücünü çekebilmek için bürokrasiyi kaldırıp puanlama sistemi uygulamak istiyor. Bu sistem, üçüncü ülkelerden nitelikli potansiyeli olan kişilerin iş yeri bulmadan ülkeye gelişine ve iş aramak için oturum almasına imkan tanıyor; dil bilmek, meslekte deneyimli olmak koşulu ve yaş sınırıyla.

        Yani bütün tasarılarda karşılıklı win-win durumu söz konusu. Hükümet aniden dünyaya açık bir yardımseverlik havariliğine kapılmış değil. Kalifiye iş gücü açığına dair kaygı hakim.

        BU PASAPORT NEDEN BU KADAR LÜKS

        REKLAM

        Ancak muhalefetteki birlik partileri CDU ve CSU aynı fikirde değil. Bundestag CSU grup başkanvekili Alexander Dobrindt “Alman vatandaşlığı pazarlanıyor” diyor; CDU Genel Sekreteri Mario Czaja, “Ampul koalisyonu vatandaşlığı kolaylaştırırsa çok büyük hata olur, vatandaşlık Black Friday’de ucuza elden çıkarılacak tapon mal değildir”diye çıkışıyor. Bavyera İçişleri Bakanı Joachim Hermann ise koalisyonun göç politikasında şöyle bir tehlike görüyor: “SPD ve Yeşiller bütün dünyaya, sınırsız sayıda göçmen kabul edecekmişiz gibi sinyaller gönderiyor. Üstelik limite dayandığımız bir ortamda. İltica talep edenlerin geri gönderilmesi ve yasa dışı göçle mücadele için ise hiçbir şey yapılmıyor.”

        Aslında koalisyon ortağı Hür Demokrat Parti’nin (FDP) de belirli çekinceleri var; vatandaşlık reformundan önce yeni göç düzenlemesinin tamamlanması gerektiğini, yasa dışı göç konusunda tek bir adım atılmadığını söylüyor.

        Birlik partilerine göre göç ve vatandaşlığın kolaylaştırılması bir yana ülkedeki sığınmacıların topluca geri postalanması gerekiyor. Çünkü koalisyon anlaşmasında “Ülkeye her gelen burada kalamaz. Özellikle suçluların ve riskli kişilerin sınır dışı edildiği istikrarlı bir geri gönderme süreci başlatılacaktır” taahhüdü yer alıyor. Ancak bir yıllık iktidarda henüz harekete geçilmiş değil. Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) lideri Friedrich Merz, bugün hemen 300 bin kişinin sınır dışı edilmesi gerektiğini söylüyor.

        CDU kaynaklarına göre bu yıl Almanya’ya ulaşan sığınmacı sayısı 1.3 milyonu buldu; yani 2015’teki göç akınından 200 bin fazlası var.

        Birlik partilerinden yükselen kibirli tavır, medyanın sosyal demokrat kalemlerinden sert karşılık buluyor. Özetleyeyim:

        “Kullandıkları dil, Alman ulus kimliğini iyice ayıklanarak seçilmiş çok iyi müşterilere verilebilecek lüks bir mal olarak algıladıklarını gösteriyor. Bu mantığa göre vatandaşlığı ne kadar az verirsen o kadar değerli olur, fazladan verdiklerin o pasaporta değecek insanlar değildir. Oysa Kanada’da üç yıl yaşayan vatandaşlık alabiliyor. Fransa, Hollanda ve ABD’de beş yılda mümkün ama o ülkelerde hiç kimse vatandaşlığı pazara çıkarılmış ucuz mal yerine koymuyor. CDU lideri Merz, sosyal sisteme göç olamayacağını, vatandaşlığın çok değerli olduğunu ve özenle korunması gerektiğini söylüyor. Peki Merz, ülkesiyle gurur duyan nasıl bir vatansever ki, Almanya’yı bu kadar korunaksız ve zayıf görüp cüceleştiriyor.

        REKLAM

        Yeni vatandaş sayısı yıllardır yerinde sayıyor ve özellikle Türkler çifte vatandaşlık hakkı olmadığı için geri verecek. İş dünyası ise 2035’te 7 milyonu bulacak iş gücü açığı nedeniyle refah seviyesinin tehlikede olduğu görüşünde. Kim dolduracak onların yerini? Herkes Kanada veya Norveç’ten gelecek değil ya.

        Birlik partileri de gelecekte Biontech kurucuları Özlem Türeci ve Uğur Şahin gibi insanları istiyordur mutlaka. Ancak siyaset göçmenlere direnç ve şüpheyle yaklaştığı sürece gelmek istemeyebilirler. CDU / CSU bu tartışmaya daha yapıcı yaklaşmak ve Alman vatandaşlığının neden bu kadar değerli olduğu konusuna, ırkçı alt metni olmayan bir açıklama getirmek zorunda. Kutuplaştırıcı değil, birleştirici bir açıklama. Eski Almanlara, yenilerin sadece para için geldiğini söylerseniz, yok pahasına pazara çıkarılan tek şey dayanışma olur.

        Misafir işçiler gelirken Almanya’nın sağlık muayenesi adına yaptığı ilk şey ağızlarına bakıp dişlerini kontrol etmek olmuştu, aynı at pazarındaki gibi. Muhafazakarlar için de artık göçmenlerin gözünün içine bakma zamanı geldi.”

        Bu yorumlara ekleme yapayım; her türlü direnç ve şüpheye rağmen gitmek isteyen çok insan tanıyorum.

        Diğer Yazılar