Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Brezilya başkentinde vandalizmin dibine vuran milli takım formalı Bolsonaro taraftarı güruhla, iki yıl önce Kongre’yi basan Trump fanatikleri aşırı sağ cinneti bakımından tabii ki birbirini çok andırıyor. Kıtanın iki yakasında iki ayak takımının ayaklanması birbirine hem çok benziyor, fakat bir açıdan bakınca hiç benzemiyor. Her iki taraf da seçim yenilgisini kabul etmiyor, cam – çerçeve indiriyor ama saldırı hedeflerinin ideolojik anlamı bakımından farklılaşıyorlar.

        Tabii Bolsonaro’cuların giydiği milli takım formaları da futbolu holiganizme alet etmeleri babında bir farklılık; daha bir tek vücutta milli birlik hali söz konusu. Washington’daki gibi Mad Max’den fırlamış görüntüsü vermiyorlar. Ayrıca Brezilya vakasında ölü yok, ABD’de ise Kongre polisi beş kayıp vermişti.

        Ama esas mesele baskına uğrayan binaların form itibariyle taşıdığı kültürel sembolizmde.

        Heybetli rotundasıyla klasik emperyal kudreti yansıtan ABD Kongresi’nin aksine başkent Brasilia’nın baskına uğrayan yönetim binaları, Kongre’si başkanlık konutu ve yüksek mahkemesiyle hegemonik gücü değil, moderniteyi ve kucağı halka açık sosyal eşitlikçi katılımcılığı simgeliyor. Çünkü Brasilia, ömrü boyunca komünist olarak yaşayan ve 1999'da 79 yaşında hayata veda eden modern mimarinin öncülerinden Oscar Niemeyer’in eseri. Ustanın sosyalist toplum hayalinin dışavurumu olan Brasilia, beton ve camdan havadar yapısıyla modern demokratik bir devletin nasıl olması gerektiğini anlatıyor.

        REKLAM

        Ülkenin coğrafi merkezinde, diğer büyük şehirlerin yüzlerce kilometre ötesinde inşa edilen Brasilia siyasi güç merkezi olmakla birlikte halka tepeden bakmaz, açık ve davetkar yapısıyla emperyal olan her şeye uzaktır. Estetik açıdan her zevke hitap etmeyebilir. Neticede Brasilia hayat dolu, canlı bir şehre dönüşmediği için Niemeyer’in kendisi bile kentte yaşamayı tercih etmez, hatta denemesini “başarısızlık” diye nitelediği bile olmuştur.

        Ancak yine de modern mimarinin başyapıtları arasına girer. 1960’da başkent olan Brasilia, 1987’de UNESCO’nun Dünya Mirası listesine alınır ki, Carlos Niemeyer hayattayken bu ünvana kavuşan ilk eser sahibidir.

        Niemeyer yapılarında en dikkat çekici öğe olarak Brasilia’ya da yansıyan yuvarlak hatlar memleket (ve kadın) sevgisinin de ifadesi. Anılarında şöyle yazar: “İnsan elinden çıkan düz açılardan, esnekliği olmayan sert çizgilerden hazzetmiyorum. Özgürce akan şehvetli kıvrımlara ilgi duyuyorum. Memleketimin dağlarında, nehirlerinin kavislerinde, okyanusun dalgalarında ve sevilen kadının vücudunda bulduğum yuvarlak hatlar. Eğriler bütün kainatı oluşturur, Einstein’ın kavisli evrenini…”

        Şimdi sanat alemi modern mimarinin baş yapıtı yakılıp yıkılıyor, mobilyalar sokağa atılıyor diye saç baş yoluyor, dünya siyasetinden “Bu demokrasiye saldırıdır” açıklamaları geliyor. Mimari idea bakımından da demokrasinin ta kendisine saldırı kıvamında.

        BOLSONARO’NUN BIRAKTIĞI ENKAZ

        Hikaye 1956’da dönemin Brezilya Devlet Başkanı Juscelino Kubitschek’in Niemeyer’i ziyaretiyle başlıyor. Yeni başkan, yeni bir başkent projesi istiyor ünlü mimardan. Bunun üzerine Niemeyer ulusal yarışma açıyor. Niemeyer’in ustası ve yakın dostu Lucio Costa yarışmayı kazanıyor. Böylece Costa şehri planlıyor, Niemeyer binaları tasarlıyor; Başkanlık konutu, Ulusal Kongre, yüksek mahkeme, bakanlık binaları ve hiperbolik yapısıyla kentin katedrali.

        Tepeden bakınca birbirini tekrarlayan form zinciri oluşturan yapılar sütun destekleriyle havada süzülen fütüristik görünümde, böylece insana alan açılıp doğayla entegrasyon sağlanıyor.

        REKLAM

        Sosyalist ideoloji mimari öğelerle sınırlı kalmıyor. Brasilia’da bütün konutların kamuya ait olup çalışanlara kiralanması esas alınıyor. Sınıfsal hiçbir ayrım olmadan en üst mevkideki bakanlardan memurlara herkes aynı binalarda yaşıyor. Gerçi sonraki iktidarlarda bu vizyon değişiyor.

        Dört yılda tamamlanan Brasilia 1960’da başkent oluyor, Niemeyer 1963’te Sovyetler Birliği’nin Lenin Barış Ödülü’ne layık görülüyor. 1964’te ABD destekli askeri darbeyle Başkan Joao Goulart devriliyor, 21 yıl sürecek cunta diktası başlıyor ve stüdyosu talan edilen Niemeyer’e sürgün yolu görünüyor. Brezilya Üniversitesi’nden istifa ettikten sonra Paris’e giden Niemeyer, Lübnan’dan İspanya ve Cezayir’e birçok ülkede mimari eserler bırakıyor, Paris’teki Komünist Parti merkez binası da onun elinden çıkıyor. Ateist olduğu halde Katolik şapellerinden Ortodoks kiliseleri ve camilere birçok dini yapıyı tasarlıyor. Başkentteki Brasilia Katedrali’nin geniş cam yüzeyini “cemaat göklerdeki tanrısına yakın olsun diye” öyle tasarladığını söylüyor.

        Gençliğinde Komünist Parti üyesi olup cunta gittikten sonra partinin başkanlığını da üstlenen Niemeyer’in en yakın dostlarından biri Fidel Castro; mimarı Brezilya’daki evinde ve stüdyosunda ziyaret edecek kadar yakın. Hatta Castro’nun “Niemeyer ve ben şu gezegende kalan son komünistleriz” dediği söylenir. Bu arada Hugo Chavez’in de sık sık Niemeyer’e uğradığı bilinir.

        Şimdi hiçbiri hayatta değil, başkent Brasilia’da ise hayat zindan. Sadece baskın yüzünden de değil; başkanlığı Lula’ya devretmeden Florida’ya tüyen Bolsonaro meğerse toplumu kutuplaştırıp hazineyi tamtakır bırakmakla kalmamış, başkanlık konutunu da dört yıllık iktidarında enkaza çevirmiş. Bu bilginin kaynağı Brezilyalı gazeteci Natuza Nery.

        Geçen hafta yeni first lady Rosangela Lula da Silva ile birlikte başkanlık konutunu turlayan Nery’nin haberine göre yırtık kanepeleri, sökülmüş halıları, lekeli duvarları, çatlak camları ve güneşe maruz bırakıldığı için rengi atmış tablolarıyla ikonik binada sefil bir görünüm hakim. Brezilyalı sanatçı Emiliano Di Cavalcanti’nin eseri olan gobleni kütüphane duvarından söküp taşıdıkları için rengi solmuş, bazı sanat eserleri ise çalınmış. Nery, first lady’nin konutun halini görünce çok sarsıldığını da ekliyor.

        PERİLİ DİYE TERKETTİLER

        Resmi başkanlık konutu Palacio Da Alvorada daha önce başka badirelere de sahne oldu. Brezilya’nın ilk kadın Devlet Başkanı olan sosyalist Dilma Rousseff 2016’da yolsuzluk skandalından ötürü azledilince, yardımcısı Michel Temer vekaleten görevi devralmış ve dönem böylece tamamlanmıştı.

        Temer başkanlık koltuğuna oturdu ama konutta oturamadı. Çünkü 76 yaşındaki yeni başkanla 33 yaşındaki karısı Marcela’ya göre konuta kötü bir enerji hakimdi, hatta perili olduğuna dair kuvvetli şüpheleri vardı.

        Temer yerel bir haber kanalına açık açık söylemişti; “Oradaki ilk geceden beri uyku tutmuyor, tuhaf bir şey var. Marcela da benimle aynı durumda, o da hissediyor. Sadece oğlumuz Michelzinho bir uçtan bir uca koşarak ortamın tadını çıkarıyor. Acaba hayaletler mi var diye düşünüyoruz” demişti. Hatta first lady’nin ecinnileri kovması için konuta papaz getirdiği de rivayet edilmiş ve sonunda Temer ailesi başkan yardımcıları için ayrılan konuta geri dönmüştü.

        Peki 2018 seçiminde Temer’in yerine kim geldi? Bolsonaro.

        Baskına uğrayan Kongre binasına dair hikayeler de var. Mesela; geçen yıllardaki bir tadilatta, zamanında inşaatta çalışan işçilerin oturum salonundaki panellerin arkasına karaladığı bazı mesajlar bulunmuş. 22 Nisan 1959 tarihi atılan bir mesajda şu yazılıymış: “Buraya geleceklerin çocuklarımıza şefkatli davranması ve yasaların uygulanması dileğiyle…”

        Carlos Niemeyer'in dediği gibi, "Sosyalist ütopyayı mimariyle yorumlamak sadece bir fikirdir, sosyalizmi kurmak ise siyasetin işi."

        Diğer Yazılar