Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SOÇİ’den ne çıktığını tam anlayamadım.

        Anlayabildiklerim şunlar:

        - Beşar Esad koltuğunda kalıyor.

        - Suriye parçalanmayacak. Belki özerk bölgeler olabilir, orası net değil.

        - Suriye için yeni bir anayasa lazım ve bunu Türkiye, Rusya ve İran kaleme alacak.

        - Rusya, Suriye’deki askeri varlığını sürdürecek.

        Buraya kadar sorun yok.

        Sonrasında kafam karışık.

        - Rusya ve İran, Soçi’de toplanacak Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne Suriye’deki tüm etnik, siyasi ve dini grupların katılacağını söylüyor.

        Yani Kürtlerin bir bölümünü temsil ediyor olsa da YPG de o masada olacak.

        - Türkiye bundan rahatsız mı değil mi anlayamadım. Sonuç olarak o masa Suriyelilerin masası. Bizi ilgilendiren bir tarafı yok gibi görünüyor.

        - Türkiye tarafı, YPG’nin süreçten dışlanmasını talep ediyor haklı olarak, ama bu ne anlama geliyor? YPG, Türkiye’nin olduğu üçlü masaya mı oturmayacak yoksa Suriyelilerin kendi aralarındaki toplantıdan da dışlanmasını mı istiyoruz?

        - Belli ki, YPG Türkiye’nin de bulunduğu bir masaya oturamayacak, ama Türkiye diğer masada da olmasınlar diye diretir, buna rağmen YPG o masada olursa Türkiye ne yapacak?

        - ABD tarafı Suriye’den tam olarak çıkmayı düşünmediğini açıklıyor. Bu durumda Suriye’nin toprak bütünlüğü ve merkezi yönetimi ne olacak? Rusya ile yakınlaşan Esad, ABD’ye de Kuzey Suriye’de bulunma izni mi verecek?

        Bu “muallak” durum Türkiye açısından çok önemli.

        SANDALYE

        SOÇİ’de Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sandalyesini iterek devirmesi dün epey bir konuşuldu. Videoyu defalarca izledim. Gördüğüm kadarıyla Putin, Erdoğan’ın sandalyeden kalkması için yardım etmek isterken hızlıca itince sandalye devriliyor. Putin de eğilip kaldırmıyor sandalyeyi haliyle. Bu basit olayın üzerine kırk senaryo yazmak pek anlamlı değil.

        *************

        İSTANBUL MOTOR FESTİVALİ GELİYOR

        HABERTÜRK okurları arasında hatırlayanlar olacaktır, daha önce Ekonomi sayfalarındaki bir yazımda İngiltere’deki Goodwood Festival of Speed ve Goodwood Revival’dan söz etmiştim.

        Benim de zaman zaman katıldığım bu etkinlik dünyada otomobil ve motor sporlarını sevenlerin bildiği, her yıl iki kez düzenlenen ve milyonlarca kişinin akın ettiği iki organizasyondur.

        Benzerleri ABD, İtalya ve Fransa’da olsa da Lord March’ın Goodwood’u katılımcı sayısı ve etkinliğin çeşitliliği açısından eşsizdir.

        Bir hafta sonunda Goodwood milyonun üzerinde ziyaretçi ağırlar ve müthiş bir eğlence sunar.

        Eski ve yeni otomobillerin yarışları, zor bulunur eski ve yeni modellerin sergilendiği alanlar, otomobil firmalarının gövde gösterileriyle gerçek bir şenliktir.

        Ve güzel haber.

        Şimdi Goodwood benzeri bir Motor Festivali Türkiye’de, İstanbul’da yapılacak.

        İstanbul Park pistini kiralayarak önce güzel bir bakımdan geçirip hayata döndüren ve sonra da burada küçük küçük organizasyonlar düzenlemeye başlayan sevgili kardeşim Vural Ak, Intercity İstanbul Park pistinde, bundan böyle her yıl düzenlenecek bir festival başlatıyor.

        İstanbul Festival of Motoring adını taşıyacak olan bu otomobil şenliğine, dünyanın dört bir yanından ünlü yarışçılar, benzersiz otomobiller, eski-yeni yarış otomobilleri ve otomobil koleksiyonerleri katılacak.

        Aynı alanda otomobil firmaları da yeniliklerini, modellerini tanıtacaklar.

        Yani hem bir şenlik hem de bir otomobil fuarı aynı anda yapılacak.

        Yarışlar düzenlenecek, araçlar sergilenecek, yemekler yenilecek, partiler yapılacak, konserler verilecek.

        Ve dünyanın dört bir yanından “creme de la creme” insanlar İstanbul’a akacak.

        Bir yandan yerli otomobilini yaratmayı düşünen Türkiye’nin böyle bir dönemde böyle etkinliğe her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu düşünürsek, Vural Ak’a büyük bir “Bravo” demek lazım.

        *************

        SAHTE İNCİ

        HÜRRİYET Gazetesi’nin Le Guide Michelin benzeri bir yeme içme rehberi hazırlığı içinde olduğunu duyuyordum.

        Gerçi Gecce adında, Kenan Erçetingöz’ün hazırladığı oldukça başarılı bir rehber vardı, ama Hürriyet’in daha iyi bir şey yapacağını umuyordum.

        Sonuç büyük bir hayal kırıklığı oldu benim için.

        İnci Rehber diye bir şey çıkardılar.

        Rehber falan değil, bir felaket.

        Eleştirilerimi şöyle sıralayayım:

        - Böyle bir rehber hazırlanacaksa bunun jürisi ünlülerden değil yemek uzmanlarından oluşur. Hakiki uzmanlardan.

        - Michelin’in jürilerini kimse tanımaz. Gittikleri lokantalarda onların Michelin’den geldikleri bilinmez. Sıradan bir müşteriye nasıl davranılıyorsa onlara da öyle davranılması için.

        - Hürriyet kimi kendi yazarı pek çok ünlüyü jüri diye ilan ediyor. Bu sağlıklı bir sonuç vermez. Sadece bu kişilerin gittikleri lokantalarda daha iyi ağırlanmalarını ve indirimli hesap ödemelerini sağlar.

        - Michelin rehberi sadece ünlü ve pahalı lokantaları değil, denemeye, yemeye değer küçük lokantaları da kapsar. İlle de yıldız almaları gerekmez ama oralar hakkında bilgiler verir, öneriler getirir. Hürriyet’in yaptığında böyle bir şey yok. Ünlü lokantaları notladık durumu var sadece.

        - Michelin’in sadece Fransa rehberi bile ciddi bir emek ürünüdür. 2100 sayfada on binlerce lokantayı tanıtır. Hürriyet’in rehberi ise baştan savma.

        *************

        BOŞANIP KURTULAMIYORSUN GALİBA

        Caner Erkin ile Asena Atalay arasında bitip tükenmek bilmeyen davayı hukuk mantığı açısından anlamakta zorlanıyorum.

        Bu ikisi şu veya bu nedenle birkaç yıl önce boşandılar.

        Gayet de medeni bir şekilde.

        Daha sonra Caner Erkin tekrar evlendi.

        Eski eşi ise boşanmadan sonra davalar açmaya başladı ve yeni taleplerde bulunuyor.

        - Boşanma davası sırasında aklı neredeydi, o gün istemediklerini şimdi niye istiyor?

        - Boşanma davası bittikten sonra tekrar tekrar böyle davalar açılabiliyorsa boşanma davasının sonuçlanmasının ne anlamı var? Ancak dava sırasında uzlaşılan konularda taraflar anlaşmalara uymazsa dava açılması gerekmez mi?

        - Kadın veya erkek dava bittikten, boşanma gerçekleştikten sonra değişen koşulları nedeniyle ha babam dava açma hakkına nasıl sahip olabiliyorlar?

        *************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Siyaset sahnesi semahaneye döndürülmediği zaman.

        Diğer Yazılar