Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir kez daha yazayım ve son kez yazayım.

        “Lütfen çıkarmakta olduğunuz yasanın ne işe yarayacağını bir kez daha düşünün”

        Bahsetmeye çalıştığım yasa, bedelli askerlikle ilgili düzenleme.

        28 gün mü, 25 gün mü yoksa 21 gün mü tartışması, başından sonuna, sonundan başına abesle iştigaldir.

        21 olsa ne fark eder, 28 olsa ne farkeder.

        İster 21 olsun ister 28 gün, hiç kimseye faydası dokunmayacak bir şey için “kargaşa” yaratmaya değmez.

        Askere gidecek gençler işinden izinli sayılacak.

        Bu kadar gün için işveren yerine birini alsa olmaz, almasa iş aksayabilir.

        21 gün için gençler evi barkı bırakacak, işi bırakacak binecek bir otobüse veya uçağa ya da özel aracına gidecek birliğine teslim olacak.

        21 veya 28 gün aval aval gezecek.

        Zaman öldürecek ve sonra geri dönecek.

        Diyebilirsiniz ki, “Bari o kadarını yapsınlar”.

        Bir işe yarayacak olsa yapsınlar da bir işe yaramayacak.

        Bırakın askere gidecek olan bedellileri, olaya bir de Silahlı Kuvvetler açısından bakın.

        Hiçbir işine yaramayacak yüz binlerce bedelli asker için kılık kıyafet verecek.

        Yatakhane organize edecek, yemek organize edecek, askere alma ve tezkere verme işlemleri yapacak.

        Niye?

        Hiç!

        Boşu boşuna.

        Yazık gençlere de yazık, bunca adamı 21 gün için silah altına alıp, 21 gün sonra salıverecek olan TSK’ya da yazık.

        Bir kez söyledim.

        Son kez rica ediyorum.

        Mantıklı düşünün.

        * * *

        Alman medyasının rezilliği

        Alman medyası gerçekten kafayı yemiş durumda.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İngiltere ziyaretinden beri, Alman medyası üç genç çocuk üzerinden Türkiye’den intikam almaya çalışıyor.

        Neymiş, ana babalarının ülkesinin Cumhurbaşkanı ile fotoğraf çektirmişler!

        Siyasi bir mesaj vermemişler, ağızlarından tek bir politik kelime çıkmamış.

        Ama “hain ilan ediliyorlar”.

        Niye?

        Çünkü Alman medyası Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı sevmiyor.

        Sevmeyebilirsiniz. Bunu da yazmakta özgürsünüz ama üç genç sporcu üzerinden, bu hesaplaşmayı yapamazsınız.

        Erdoğan karşısındaki çaresizliğinizin acısını sporculardan çıkaramazsınız.

        Sporu siyasete alet edemezsiniz.

        Eğer bir sporcunun siyasetçiyle fotoğraf çektirmesine ilkesel olarak karşı çıkıyor olsaydınız ağzımı açıp tek kelime edemezdim.

        Ama Alman sporcuların Merkel ile fotoğrafına gıkınızı çıkarmadınız hiçbir zaman.

        Polonya asıllı bir Alman futbolcu Polonya Başbakanı ile poz verdiğinde de gıkınız çıkmaz biliyoruz hepimiz.

        Ya bir başka ülkenin lideriyle.

        Almanya, Dünya Kupası’ndan Mesut yüzünden elenmiş, çünkü Mesut Erdoğan ile poz vermiş.

        Bunu bile yazacak kadar izandan uzaklaşmış, gerçeklerle bağınızı koparmışsınız.

        Eğer Mesut’un yüzünden elendiyseniz bunun nedeni ancak siz Alman medyası olabilirsiniz.

        Bir futbolcuyu böyle bir tartışmanın ortasına çektiğiniz ve basit bir fotoğraftan kriz çıkardığınız içindir elenmeniz.

        Düşün şu futbolcuların yakasından.

        Bir turnuva önce o Mesut sizi şampiyon yaptı.

        Aklınız yok belki ama biraz vefanız olsun.

        * * *

        Gençler seçiminizi doğru yapın

        Yarın öbürgün milli takım tercih etme noktasına gelecek olan Türk asıllı Alman gençleri.

        Olan bitene bakın ve ona göre karar verin.

        Sözde Almanya’da yükselen ırkçılığı, yabancı düşmanlığını benimsemediğini iddia eden Alman medyasına bakın, içinizden çıkmış en önemli yıldızlardan birine yaptıklarına bakın.

        Ve yarın öbürgün milli takım tercih etmeniz gerektiği zaman Mesut’a yapılanları unutmayın.

        Evet Alman Milli Takımı daha iyi vitrin olabilir.

        Orayı tercih etmeniz kariyerinizde belki daha olumlu katkılar sunabilir.

        Ama bakın sonunda işi nereye getiriyorlar.

        Alman Hükümeti sağduyulu davranıyor, hiç itirazım yok.

        Ama bakın toplumu yönlendiren medyanın yaptıklarına.

        Günü geldiğinde kararınızı doğru verin.

        * * *

        Akıllı telefon hastalıklı toplum

        Size ilginç rakamlar vereceğim.

        Bugün akıllı cep telefonu kullanıcıları günde ortalama 150 kez hiçbir neden yokken cep telefonlarını kontrol etme gereği duyuyorlar.

        Twitter’da ne var, Facebook’ta sayfama giren olmuş mu, Instagram'da beni like'layan var mı, kim yeni ne koymuş gibi nedenlerle.

        Bunu yapmadıkları anda “stres hormonu” olarak da bilinen “Kortizol” seviyelerinde yükselme başlıyor.

        15 dakika içinde en yüksek seviyeye ulaşıyor.

        Bu yüzden de yaklaşık her 6 dakikada bir telefonunu kontrol etme gereği duyuyor sosyal medya kullanıcıları.

        Benzer bir durum cep telefonu bataryası için geçerli.

        Bataryanın azaldığını belirten uyarıdan sonra, kullanıcılarda çok ciddi bir anksiyete sorunu başgösteriyor. Kimilerinde bu durum tehlike altında oldukları anlardaki ile eşit parametrelere ulaşıyor.

        Konsantrasyon bozukluğuna ve antisosyal kişilik bozukluğuna benzer bir gerginlik hali yaratıyor.

        Takipçi sayısı ayrı bir stres kaynağı ve narsistik bir ruh halini körüklüyor.

        Sosyal medya kullanıcıları kendilerini sürekli bir “izlenme baskısı” altında hissediyorlar.

        Bunun sonucunda kişilik bozuklukları oluşuyor.

        Reality şov yıldızları gibi davranmaya başlayan sosyal medya yönlendiricileri çoklu kişilik bozukluğu içine girebiliyorlar.

        Dikkat çekme isteği ve popüler olma isteği kullanıcılarda bir süre sonra ekonomik baskı yaratmaya başlıyor.

        Entelektüel faaliyetleri ve bilgi arayışını sınırlandırması da cabası.

        Sosyal medya kullanıcısı için kitap, içinden tek cümle alınıp etki yaratmak için kullanılacak bir ürüne dönüşüyor.

        Bilgi, sosyal medyadan edinilen tek cümlelik bilgilerle sınırlı.

        Sosyal medya ve akıllı telefonlar giderek sigara, aşırı alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi toplumsal sorunlar yaratan bir alışkanlığa dönüşüyor.

        Anlayacağınız bu bir hastalık, bu tedavi edilmesi gereken bir bağımlılık.

        Haberiniz olsun.

        * * *

        Berberoğlu serbest kalmalı

        Konuştuğum tüm hukukçular aynı şeyi söylüyor:

        “Enis Berberoğlu yeniden dokunulmazlık kazanmıştır ve acilen serbest bırakılmalıdır."

        Yargıtay’ın bu konudaki kararı bence de doğru değil.

        Eğer Enis Berberoğlu’nun seçimlere girmesini engelleyecek kesinleşmiş bir mahkumiyeti yok ise…

        Salıverilip, TBMM’de yemin etmesini engelleyecek bir durum da yok demektir.

        Geçmişte bunun pek çok örneği var. Hatta yakın geçmişte.

        Berberoğlu salıverilir.

        Gider yeminini eder.

        Dokunulmazlığı tekrar kaldırılırsa yeniden tutuklanır. O ayrı.

        Ama bugün tutuklu kalması için hiç bir yasal dayanak yoktur.

        * * *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Sosyal medyanın asosyalliği ortadan kaldırmadığını anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar