Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeni yılın ilk günü, yani dün sabah uyandım.

        Ailece kahvaltı sofrasındayız.

        Aile dediysem geniş aile.

        Anneanneler, babaanneler, kuzenler, kardeşler hep beraber.

        Telefonuma bir mesaj geldi.

        “Yeni yılımızı kutlayan birindendir, yanıt vereyim” diyerek aldım elime.

        Hayır tam aksi imiş gelen mesaj.

        Mesaj bir tanıdıktan geliyor, sevdiğim birinden ama zehir zemberek.

        Yeni yıl kutlamak gavur adetiymiş, yılbaşı çamı gavurlara özenmekmiş, Noel Baba bir Hristiyan inanışıymış, çocukları Hristiyanlaştırmak içinmiş, dinden ve yoldan çıkma alametleriymiş tüm bunlar.

        Tepem attı.

        Oturdum kendisine uzunca bir yanıt verdim.

        Sizinle de paylaşmak isterim:

        “Sevgili kardeşim,

        Sana kimse 'Yeni yılı kutla' demiyor. İstemezsen kutlamazsın.

        Ama bilgisizliğinle kendini bana rezil etme.

        Hristiyanların kutladığı şey yeni yıl değil, Noel’dir.

        Yani 31 Ocak gecesini değil, 24 Aralık gecesini kutlarlar.

        Tüm dinler gibi Hristiyanlık da bölündüğü için onlar arasında da farklı tarihlerde kutlamalar yapılır.

        Ortodokslar ayrı tarihte, Katolikler ayrı tarihte kutlarlar.

        Bizim yaptığımız kutlamanın Hristiyan gelenekleri ile alakası yok.

        Biz yeni bir yılın gelişini kutluyoruz.

        Yeni yılla birlikte yeni umutlar olsun istiyoruz.

        Ama asıl mesele bu da değil bizim için.

        Sevdiğimiz dostlarımızla, ailemizle bir araya gelip neşelenmenin keyfini sürüyoruz.

        Ayıp mı bu?

        Günah mı bu?

        Biz bu yılbaşında da eşim, kızım, annelerimiz, kardeşlerimiz, yeğenlerimizle bir araya geldik.

        Aileyi bir araya getiren, dostları bir araya getiren bir şeye hangi izanla kötü dersin.

        Cehaletinle devam edelim.

        Yılbaşı ağacı dediğin şey bir Hristiyan geleneği değil, bir Ortadoğu geleneğidir.

        Doğanın yeniden canlanacak olmasını simgeler.

        Hayat döngüsünü gösterir.

        Sümer’den beri vardır.

        Almışsa Hristiyanlık oradan almıştır.

        Anadolu’da üzerine ipler kumaşlar bağlanmış ağaçlar da, bazı kabirlerde dilek için aynı şekilde kullanılan ağaçlar da aynı geleneğin uzantısıdır.

        Gönül Alpay Tekin’in Hayat Ağacı adlı kitabını okursan belki anlarsın ne anlattığımı.

        Noel Baba’ya da çok kızgınsın anladığım kadarıyla.

        Noel Baba’nın ne olduğu bile meçhul.

        Kimine göre Antalya’da yaşamış bir Hristiyan azizi.

        Kimine göre Kuzey ülkelerinde uydurulmuş bir şey.

        Kızakla ve karda gezdiğine göre ikincisi daha muhtemel.

        Çocuklara hediye getiren yaşlı ve sakallı bir amcaya tepki göstereceğine, tarikat yurtlarında çocuklara tecavüz eden sakallılara tepki göstersen belki daha insani bir tavır sergilemiş olurdun.

        Kutladığımız yeni yıla yolladığın eleştiriler gibi, bu sapıklıklar ortaya çıktığı zaman da eleştiri mesajlarını bekliyorum.

        Yeni yılın sana da mutluluk getirmesini diliyorum.

        Gözlerinden öperim.”

        ***

        Astroloji meselesi

        25 yıldır yaptığım Teke Tek programında 10 küsur yıldır sürdürdüğümüz bir gelenek var.

        Yılın son programında Türkiye’nin en tanınmış astrologlarıyla birlikte gelecek yılı konuşuyoruz.

        Astrologlar yeni yılda neleri öngördüklerini anlatıyorlar.

        Birlikte eğleniyoruz.

        Ben her yıl kendim yeni bir burç seçiyorum programda.

        O yıl hangi burcun talihi daha iyi görünüyorsa ben de o yıl için o burca geçiyorum.

        Mesela bu yıl Başak ve Kova için iyi görünüyormuş. Ben de bu yıl burcumu Başak, yükselenimi Kova olarak seçtim.

        Eğleniyoruz anlayacağınız.

        Pozitif umutlar yeşertmek istiyoruz.

        Bazı okur ve izleyiciler ise buna çok kızmışlar.

        Birisi diyor ki: “Utanmadan bilim programları yapıyorsun. Astroloji programı yaparak bilime gerçekte ne kadar değer verdiğin ortaya çıktı.”

        Bir başkası çok daha kibar: “Fatih Abi, bir yandan bilim programlarında müthiş işler yaparken, bir yandan da astroloji gibi bir saçmalıkla bizleri şaşırtıp üzüyorsun.”

        Bu iki yaklaşıma sahip pek çok mail geldi.

        Yıllardır bıkıp usanmadan bilimin ve bilginin önemini anlatıp, Türkiye’nin en ağır içerikli bilim programını yapıyorum.

        Türkiye’nin en önemli bilim insanlarını tanıtmaya, örnek olmalarını sağlamaya çalışıyorum.

        Ve işittiğim hakarete bakın.

        Ne o, her yılbaşında yaptığım gibi astroloji programı yapmışım.

        İyi de bilimsel bir şey yaptığımı mı söyledim bunu yaparken.

        Eğlendik arkadaşlar.

        Bilir misiniz, bu ülkenin, Türkiye’nin “resmi” astroloğu var.

        Şaka değil.

        Türkiye Cumhuriyeti’nde “müneccimbaşı” diye bir kadro var.

        Ve bu kadro boş duran bir kadro değil.

        Bilir misiniz, Türkiye’nin çok çok önemli siyasetçileri, Türkiye’ye yön veren çok önemli adamlar sadece bugün değil, yıllardan beri astrologlara danışarak iş yaptılar, tarih belirlediler.

        Bilimsel mi?

        Değil!

        İnanan var mı?

        Evet!

        Gelenek mi?

        Hem de nasıl!

        Öyle her şeye kızıp bağırıp çağırmayın.

        “Bu bir bilimdir” deseydim haklı olurdunuz kızmakta.

        Bu bir akli bilim değil kuşkusuz.

        Ama geleneksel nakli bir ilim diyebiliriz.

        Hayatta bunlar da var.

        İnanmak zorunlu değil.

        İsterseniz benim gibi pozitif olun.

        Her yıl kendinize yeni bir burç seçin.

        Eğlenirsiniz.

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Öfke baldan tatlı olmadığı zaman.

        Diğer Yazılar