Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İdlib’de epeyce şehit verdikten sonra dün Moskova’da ateşkes sağlanmış.

        Açıklanan metinde ne karşılığında ateşkesin sağlandığını ve ateşkesle beraber hangi duruma geri dönüldüğünü çok anlayamadım.

        Bir Astana atfı gördüm.

        Eğer öyle ise biz Astana’da verdiğimiz ama yerine getiremediğimiz sözdeyiz.

        Yani buradaki radikal terörist grupların silahsızlandırılması söz konusu ve M4-M5 karayollarının kontrolünün kimde olacağı “belirli belirsizlik” içinde.

        Bunu sağlayabilirsek ne iyi. İlk söz verdiğimizde bunu yapamadık. Bizim kontrolümüz dışındaki gruplar elbette ki bizi dinlemediler.

        Çünkü onların arkasında bizimle ilgili yaklaşımları belli Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere türlü istihbarat örgütü var.

        Çok çok zor ama yine de belki bu sefer olur.

        Sonuç olarak ateşkesin kötüsü olmaz.

        Ateşi kesmek iyidir.

        Silahlar patlarken sözler duyulmaz.

        Şimdi en azından birbirimizin ne söylediğini belki duyabileceğiz.

        Türkiye’de ise ateşkesin ardından yine abuk sabuk bir tartışma başladı.

        Suriye’ye gireriz, İdlib’i Ruslara dar ederiz, dişe diş kana kan diyen bir gruba karşı barışı savunan bir kitle vardı Türkiye’de ve bunlar çoğu bedelli askerlik yapmış savaş yanlıları tarafından “Hainlikle” suçlanıyordu.

        Ateşkes imzalanıp, yürürlüğü girdikten sonra dün hainlikle suçlanan barış yanlıları “Biz barış deyince kızıyordunuz. Şimdi barışçı oldunuz” diye dalga geçmeye başladı.

        Bunun üzerine dünün savaş ve intikam yanlıları “Barış istiyordunuz. Barış yaptık yine beğenmediniz çünkü siz hainsiniz” demeye başladılar.

        Ancak yine de savaş yanlılarının ve intikam yanlılarının işi zor.

        10 gün ABD’den intikam, Rusya’dan S400 alıyorlardı.

        Sonra Rusya’dan intikam ABD’den Patriot almaya karar verdiler.

        Dün yine durum değişti.

        Ancak yine de temkini elden bırakmamakta fayda var.

        En iyisi ikisinden de intikam almaktan vazgeçelim şimdilik.

        Biraz durumu görelim.

        Zaten üzerlerinde hızlı dönmenin getirdiği bir yorgunluk da vardır.

        Birkaç günlük tatil iyi gelebilir.

        Esad rejimi ile de görüşülüp, anlaşmanın tarafı yapıldığına göre, bu durum onların dinleneceği kadar uzun da sürebilir.

        *

        Hey George şaşırtma çocukları

        Tepkilerini Ankara’nın tepkilerine göre yönlendirenlerin tek derdi ülkeler ve ülkeleri yöneten siyasetçilere nasıl tepki göstereceklerini planlamak olsa yine iyi.

        Başka sorunları da var.

        Dün sabah yabancı gazeteler arasında gezinirken FT’de bir makale dikkatimi çekti.

        Makalenin yazarı Putin’i çok ama çok sert sözlerle eleştiriyor, Avrupa’ya da Türkiye’ye sahip çıkma çağrısı yapıyordu.

        Türkiye’de hükümeti en cansiperane savunan birisinin yazabileceğinden daha öte bir destek yazısıydı bu.

        Ama bir sorun vardı.

        Müthiş Türkiye yanlısı bu makaleyi kaleme alan “Şeytan Soros”tan başkası değildi.

        Her şeyi kalıplara oturtan ve her şeyi şeytanlaştıranlara göre Gezi’yi planlayan, her türlü melanet için Osman Kavala’ya destek veren ve çeşitli vakıfları aracılığı ile Türkiye’yi ve hatta dünyayı karıştıran, renkli devrimlerin destekçisi olan George Soros.

        Haliyle zorlandılar.

        Soros’u övsek mi, dost olarak görsek mi?

        Yoksa bu şerefsize güvenmesek mi, bu yazıyla acaba ters kolpa mı yapıyor!

        Bu ikilem arasında oldukça bocaladılar.

        Dün net gördük.

        *

        TBMM TV kesip dağıtmış

        TBMM Başkanı Prof. Mustafa Şentop aradı dün.

        Epey uzun zamandır unuttuğumuz ama son günlerde Turizm Bakanı ile görmeye başladığımız bir nezaket ile.

        Yani cep telefonundan arayınca doğrudan kendi arayarak.

        Karşılıklı hoş beşten ve önceki gün TBMM çatısı altında gerçekleşen tatsız kavga ile ilgili birkaç cümleden sonra Ümit Özdağ’ın yaptığı basın toplantısı ve TBMM TV ile ilgili bilgi verdi. TBMM Başkanı’nın açıklaması şöyle:

        “TBMM TV, basın toplantısı yapan tüm milletvekillerinin toplantılarını izler ve tüm toplantıları kayıt altına alıp arşivine koyar. Sayın Ümit Özdağ’ın basın toplantısı da bu şekilde TBMM TV tarafından izlendi.

        Toplantının içeriği talep eden basın kuruluşlarına verilmiş. Ancak MİT mensubu ile ilgili kimlik bilgileri TBMM TV tarafından medyaya servis edilmedi. Bizim dağıttığımız kayıtlarda bu bilgiler çıkarılmış. Evet haklısınız. Ümit Özdağ kimlik bilgilerini açık bir biçimde söylemiş ama biz medyaya bu bilgileri servis etmedik. Ancak konuşmanın tamamını, yani bu bilgileri içeren bölümü de dahil tamamını Ümit Özdağ’a vermiş TBMM TV. Medya kuruluşları bu kayıtları Sayın Özdağ’dan almışlardır. Bizden değil. TBMM TV suç unsuru olabilecek bir bilgilendirme yapmamıştır.”

        *

        Tam davalık

        TBMM Genel Kurul salonundaki kavgada Engin Özkoç’u yumruklayan Halil İbrahim Yıldız’ın eli kendi attığı yumruğun şiddetinden kırılmış.

        Suudi Arabistan’ın Kaşıkçı’yı öldürmeleri ile ilgili olarak Türkiye’yi suçlamasından...

        Yunanistan’ın mültecilere yaptığı zulümden ötürü Batı basının Türkiye’yi suçlamasından yola çıkarak...

        Halil İbrahim Yıldız da Engin Özkoç’tan şikayetçi olsun.

        “Kendisini yumruğumdan korumayarak elimin kırılmasına neden olmuştur” diye.

        Davayı kazanmazsa ben hiçbir şey bilmiyorum.

        *

        Hakaret

        Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Engin Özkoç’a açılan dava ile ilgili olarak diyor ki, “Devlet başkanlarına hakaret dünyanın her yerinde suçtur.”

        Hayır efendim.

        Öyle değil.

        Sadece devlet başkanlarına değil, kimseye hakaret edemezsiniz.

        Medeni ülkelerde ister devlet başkanı olsun, ister muhalefet lideri, isterse sıradan bir vatandaş, hiç fark etmez.

        Kimse kimseye hakaret edemez.

        *

        Bir istifa nelere kadir

        Son günlerde siyasette konuşulanlardan sonra Ortadoğu’daki tüm sorunların yanı sıra ülkemizde de sorun gibi gösterilen şeylerin çok kısa sürede çözüleceğine inancım arttı.

        Kemal Kılıçdaroğlu istifa ettiği anda İdlib başta olmak üzere Suriye sorunu.

        İçerdeki sorunlar.

        Doların yükselişi.

        Ve hatta muhtemelen Corona Virüs gibi sorunlar anında çözülecektir, bölgemize huzur egemen olacaktır.

        *

        Corona önünde sonunda gelecek

        Corona Virüs demişken.

        Türkiye’de Corona var mı yok mu tartışması artık tam bir paranoyaya dönüştü.

        Sağlık Bakanı’nın sözlerini bilmem ama güvendiğim bilim insanları var olan bir vaka var ise bunu gizlemenin mümkün olmadığını ve makul olmadığını söylüyorlar.

        Böyle bir gizlemenin DSÖ tarafından anlaşılacağından ve anlaşıldığı anda da Türkiye’ye ağır yaptırımlar olacağından söz ediyorlar.

        “Bilinen vaka yok. Hastaneye gitmemiş, teşhisi konmamış vaka var mı yok mu bilemeyiz. Ama teşhisi konmuş bir Corona vakası yok” diyorlar.

        Ancak kesin bir şey var.

        Corona Virüs önünde sonunda Türkiye’ye de gelecek, Türkiye’de de görülecek.

        Ne kadar geç gelse o kadar iyi.

        Çünkü havaların ısınması ile birlikte virüs etkisini kaybedecek. Vaka sayısı hızla azalacak.

        Seneye tekrar yaygınlaşacak belki ama o zamana kadar bir ilaç ya da aşı ortaya çıkabilir.

        Uzmanların görüşü bu.

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Köşe yazılarındaki görüşlerimizi konunun muhataplarına da söyleyebildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar