Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Size göre de 65 yaşını geçenlere sokağa çıkma yasağı uygulanması ve bunun bu kadar uzaması artık bir “insan hakları” ihlali kıvamına gelmedi mi!

        65 yaş öyle pek de ileri bir yaş olmasa gerek.

        Bugün Türk siyasetinin pek çok önemli ismi 65 yaşının üzerinde.

        Hatta TBMM’deki partilerin genel başkanları arasında 65 yaşını aşmamış tek kişi İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener.

        Ve liderlerin hepsi de maşallah fıldır fıldır sokakta.

        Çünkü dediğim gibi 65 yaş artık hayattan elini eteğini çekme yaşı değil.

        Gelelim insan hakları ihlalinden ne kast ettiğime.

        65 yaşını geçmiş bir siyasetçi iseniz gezmek serbest.

        65 yaşını geçmiş bir sağlık çalışanı iseniz size de yasak yok.

        Ama 65 yaşını geçmiş bir avukatsanız mesela çalışamazsınız. Avukatınız 65 yaşından büyük bir müvekkilseniz mahkemede kendinizi temsil ettiremezsiniz.

        65 yaşından büyük bir bakkal, kasap, manav ya da her türden bir esnaf iseniz dükkanınızı açamazsınız.

        65’ini aşmış bir teknik direktörseniz, hele hele Terim gibi hastalığı atlatıp bağışıklık kazanmış bir teknik direktörseniz dahi çalışamazsınız.

        Örnekleri çoğaltmak mümkün ama gerek yok.

        Ne demek istediğim ortada.

        Bir yanda makul ve doğru görünen bir uygulama ama diğer yanda büyük bir haksızlık var.

        Bu haksızlık bu durumdaki bir kişinin açacağı tek bir dava ile bambaşka bir hale bürünebilir.

        Haksızlık acilen giderilmelidir.

        Mesele uygulamada

        Corona ile mücadele için koyduğumuz yasaklarımız var ama yasakları tatbik etme meselemiz Allahlık.

        Bakın bir Anadolu ilçesinden gelen hekim mektubu ne diyor:

        “Ben bir ilçe devlet hastanesinin evde sağlık biriminde çalışan pratisyen hekimim.

        Öncelikle halkın geneli dikkat ediyor ve uyarılara uymaya çalışıyor gibi görünmekte. Ancak dikkatsiz kesimin etkisi hala büyük olacak gibi.

        Ben köylerdeki hastalara da gittiğim için biraz inceleme fırsatım oluyor. Köy ahalisinde evde ve dışarda bir araya gelme alışkanlığı devam etmekte ve hala 20 yaş altı ve 65 yaş üstü rahatça dışarıda gezmekte.

        Evde kalanlar da kendisi dışarı çıkmadıkça hastalık bulaşmayacak zannediyor. Oysa aynı evde kalanlar dışarı çıkmaya devam ediyor ve eve hastalığı taşıyabiliyor.

        Halen riskin farkında değiller. Tek aldıkları önlem hastaneye gitmemek ki, gitmeleri gerektiğini söylediğim halde.

        İl merkezinde de durum pek farklı değil açıkçası. Valiliğe yakın bir parkta oturanlar hiç azalmadı. Hatta valiliğin önünde sıkış tepiş kuyruk var. Polise söylediğimde tepki bile olmadı.

        Oysa polisin bir uyarısı bile bu kalabalıkları biraz olsun azaltır illa ceza yazmasına gerek yok.

        Maske konusu ise ayrı bir sorun. Herkes maske bekliyor. Biz de peyderpey dağıtıp milletin ağzını burnunu kapatması için maskeye ulaşmasını beklersek yine gecikiriz. Bunun yerine maskeler size ulaşana kadar ağzınızı kumaşla kapatın desek bile yetecek.

        Naçizane görüşlerimi bildirmek istedim. Anlatım bozukluğu ve yazım yanlışı yaptıysam affola. İnşallah patlamayız.”

        İşin özü şu.

        Bakan, ilgililer, televizyonlar ne anlatırsa anlatsın, uygulanan, halkın anlayabildiği kadar.

        O da bu kadar işte.

        Kıyasıya fatura

        Elektrik, su sayaçları okunmayacak son ayların ortalamasına göre bir fatura düzenlenecekti ya.

        O iş öyle olmuyor anladığım kadarı ile.

        Elimde pek çok örnek var ama birini vereyim.

        Samsun’da vatandaşa 80 TL su faturası gelmiş.

        Altında da “kıyas fatura” yazıyor.

        Vatandaş da haklı olarak neyle kıyasladıklarını merak ediyor ve soruyor, “Acaba hamam işletmesiyle mi kıyasladılar” diye.

        Çünkü daha önceki aylarda faturalar hep 50 TL civarı.

        Belediyeler acaba kıyas faturayı “kıyasıya fatura” olarak mı anladılar!

        En güzel fıkra

        Yeni duyduğum corona fıkrası şöyle:

        Bir İtalyan, bir Fransız, bir İspanyol trende oturuyorlarmış.

        İtalyan’ın, Fransız’ın, İspanyol’un yüzünde Türkiye’den yollanan maskeler varmış.

        Temel ise elindeki telefona maskeyi almasını sağlayacak kodun gelmesini bekliyormuş.

        Dikkat son Ramazan olmasın

        Yurt dışındaki 25 bin kişiyi Ramazan’ı aileleriyle birlikte geçirebilmeleri için Türkiye’ye getirilecekmiş.

        Şunu peşin peşin söyleyeyim.

        Hiçbir ülke kendi vatandaşını ülkesine almamazlık edemez, etmemeli.

        Bir vatandaşını kapıdan çeviren ülke ülke değildir.

        Ancak şunu da söylemek lazım.

        Yurt dışından gelecek risk taşıyan kişiler, Ramazan’ı aileleri ile geçirmek için geliyorlarsa eğer, bilsinler ki bu Ramazan aile büyükleri ile geçirdikleri muhtemelen son Ramazan olur.

        Hatta belki onu bile tamamlayamazlar. Yani bayramı birlikte kutlayamayabilirler.

        Hatta belki hiç kutlayamayabilirler.

        O yüzden devlet kendilerine böyle bir imkan sağlamışsa bile bu imkanı kullanmamaları aileleri açısından daha doğru olacaktır.

        Yok geleceklerse eğer…

        Karantinada tutulmaları doğru olacaktır.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Hak ettiğimizden şikayet etmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar