Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Futbol Federasyonu işi gücü bıraktı, coronadan çok benimle uğraşıyor.

        Buyursunlar gelsinler.

        Demirden korksak trene binmezdik.

        Biz neler gördük efendiler, sizden mi çekineceğiz!

        Bu köşeye konu ve de konuk olanların büyük bölümü kendilerini dokunulmaz falan zannederdi.

        Pek çoğunun bugün esamisi okunmuyor.

        Biz bir şey söylüyorsak boş değildir.

        O yüzden beni yalandan yalanlamalarla yıldıramazsınız.

        Bak Futbol Federasyonu yönetimi, yalanlama diye yayınladığın berbat Türkçeli anlaşılmaz metin bile diyor ki “Fatih Altaylı’nın yazdıkları doğru ama buna şantaj denmez.”

        “Ligleri başlatmazsan ödeme yapmayız” şantaj değilse kabul, buna şantaj denmez.

        Ne denir ben bilmiyorum o ayrı!

        Ne yazdıysam doğrudur.

        Sonuna kadar arkasındayım.

        Zaten Federasyon da açıklamasında yanlış demiyor, “Rakamlar tam da öyle değil” diyor.

        Açıklayın da öğrenelim tam da ne kadar olduğunu o zaman!

        Alın aşağıda belge size.

        O kadar mı, değil mi!

        Hadi açıklayın, Bein Sports size, kaç lira atıyor önünüze.

        Allah'ın Katarlısı maçlar oynanmazsa para vermeyecekmiş, oynanırsa da eksik verecekmiş.

        Peki aynı Bein, Fransız Ligi’ne Mart ayındaki ödemesini maçlar eksik olmasına rağmen çatır çatır yaptı da Türkiye’de niye yapmıyor!

        Daha da vahimi Katarlılar TFF’nin elindeki tek koz olan teminat mektubunu da geri aldılar.

        Türkiye’deki medya bitirilirken, medya rekabeti bitirilirken Türk futbolu da Katarlı Bein’in insafına bırakıldı.

        Bana yalandan cevap veren, yalanlayan Federasyon, hadi sıkıyorsa açıkla bakalım bordronda kaç kişi var?

        Bunların arasında torpilli olanlar kaç lira maaş alıyor?

        Açıklayabiliyor musun TFF?

        Kamu hizmeti yapıyorsunuz, şeffaf olmanız lazım.

        Allah aşkına şu bordronuzu bir açıklayın.

        Kime kaç para veriyorsunuz!

        Millet bir duysun da ağızları açık kalsın.

        Sonra “Fatih Altaylı art niyetli bizimle uğraşıyor.”

        Evet uğraşıyorum.

        Bulmuşsunuz köpeksiz köyü, değneksiz gezmeye alışmışsınız.

        Yok öyle.

        Hesap verin hesap.

        Bakan bu işe el atmalı

        Spor Bakanı Sayın Kasapoğlu, siz Türk sporunun son yıllarda gördüğü en iyi bakansınız.

        Çok net.

        Bunu geçen yıl televizyonda da söyledim.

        Her zaman da söylüyorum.

        Lütfen şu işe bir el atın.

        Yine en aklı başında cümle sizden geldi.

        Süper Ligi İstanbul’da toplayıp oynatma fikri.

        Ligi kaldığı yerden aynen devam ettirmekten daha iyi fikir ama gereksiz.

        İlk dört ve son dördün Şampiyonlar Ligi grup maçları gibi bir play off oynamaları sanki en iyi formül.

        O da Avrupa’da kimin nerede temsil edeceğini belirlemek için.

        Aynı şeyi son dört takım için de yapmak mümkün.

        En az temaslı takım sporu voleybol ligi devam etmezken, futbol liginin devamı hiç ama hiç makul değil.

        Federasyonda bunu anlayacak izan yok ama sizde var Sayın Bakan.

        RTÜK Başkanı: O toplantı yapılacak

        Dün öğle saatlerinde telefonum çaldı.

        Arayan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin.

        Son birkaç gündür RTÜK hakkında yazdıklarıma çok üzülmüş.

        “Kibar yazdım” dedim.

        “Bir gün karşılıklı uzun uzun konuşuruz ama bugünkü yazınızdaki bir nokta ağırıma gitti. Onunla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum” dedi.

        “Tabii ki, sizi dinliyorum” dedim.

        “Ülke TV’deki o programla ilgili dün yapılması istenen toplantının yapılmaması ile ilgili olarak suçlanıyorum. Emin olun ki, İstanbul’da aylar öncesinden belli olan ve çok sayıda kişinin katıldığı bir Basın İlan Kurumu toplantısı vardı ve benim de katılmam gerekiyordu. RTÜK toplanamasın diye rapor aldığım, şehir dışına çıktığım doğru değil. O toplantı dün yapılamamış olsa bile mutlaka yapılacak. Açıkçası o programın ele alınacağı toplantıda ben de bulunmak istediğim için Kurul dün toplanmadı. Ama toplanacak ve gereken de mutlaka yapılacaktır” dedi.

        Doğrusunu isterseniz konuşmasından Sevda Noyan’ın sözlerini onaylamadığını hissettim.

        Ancak daha sonra bir programa katılmış ve oradaki konuşmasında “Cezaya gerek yok” gibi algılanan bir şeyler söylemiş.

        Eğer gerçekten öyle ise şaşırdığımı söylemeliyim.

        Her şeyi şad ettiniz, medyayı da

        Bazı ahmaklar “Ahmet Hakan haklı çıktı, Altaylı yalanlandı” diye yazdılar birkaç gün önce.

        Neymiş, Nisan ayı ratinglerinde CNN Türk, Habertürk’ü geçmiş.

        Yahu ben bir ay önce biz öndeydik dedim, rating bu, bazen biri geçer bazen öbürü.

        Hadi onu geçelim.

        CNN Türk bir ay birinci oldu diye köpürtüp duruyorlar.

        Peki kardeşim ondan önceki 13 ay boyunca Habertürk zirvede iken niye çıtınız çıkmıyordu.

        Derdiniz Habertürk’le de ondan.

        Niye?

        Çünkü çoğulcu, tarafsız, objektif, her kesime aynı mesafede ve her kesime hitap eden, ne yandaş ne candaş olan bir yayıncılık size uymuyordu.

        Korktunuz Habertürk’ten.

        Peki sonuç!

        Şimdi Halk TV geliyor bangır bangır.

        Zirveyi zorluyor.

        Hayatın her alanını kutuplaştırma, düşmanlaştırma siyasetinizin bir sonucu bu.

        Çok başarılısınız.

        Kutlarım.

        Bu çağrı yanıtlanmalı

        Mısır’dan çok değerli bir çağrı geldi.

        Resmi değil ama yarı resmi.

        Çünkü Mısır’ın meşhur “Yarı resmi gazetesi” El Ahram’ın genel müdürü yapıyor çağrıyı, bir köşe yazısı ile.

        İki ülkenin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz yatakları başta olmak üzere pek çok ortak çıkarı olduğu vurgulanıyor ve Libya’dan Suriye’ye kadar pek çok konuda işbirliğinin iki ülkeye büyük yarar sağlayacağı vurgulanıyor.

        Çağrıda kabul edilemez hiçbir madde yok, tam aksine tamamı makul.

        Sadece Müslüman Kardeşler örgütünün Mısır’a yönelik faaliyetleri ile ilgili bazı kısıtlamalar talep ediliyor.

        Türkiye’yi çok rahatlatacak önemli bir çağrı bu.

        Yarı resmi de olsa.

        Türkiye bu çağrıyı yanıtsız bırakmamalı.

        Bölgedeki durumumuz için çok önemli bir milat olabilir.

        Hükümetler arası görüşmeler için erken deniyorsa, Al Ahram’a burada Sabah gazetesi üzerinden yanıt verilebilir.

        Yayınlama ama bu metin ne!

        Sabah gazetesi demişken bu saçmalığa değinmezsem haksızlık yapmış olurum.

        Sabah’ı da içinde bulunduran Turkuvaz Medya, bundan böyle Berna Laçin’in yer aldığı reklamları yayınlamama kararı almış.

        Alabilir.

        Ne beni ne kimseyi ilgilendirir.

        Ancak bunu duyuruş biçimleri çok garip ve anlamsız.

        Berna Laçin’e hakaret, yer yer iftira dolu bir metin kaleme alınmış.

        Sanki bir manifesto.

        Berna Laçin ile çalışan firmalara, reklamverenlere yönelik “üstü açık” bir tehdit metni gibi.

        Olacak iş değil!

        Kendine yerli, kendine milli

        ABD’de ve dünyanın hemen her yerinde sanatçılar coronanın yarattığı ekonomik tahribattan en fazla zarar gören kesimlere yardım için online konserler, oyunlar organize ediyorlar ve büyük yardımlar topluyorlar.

        Bizde ise sanatçılar “Aç kaldık yandık bittik. Bize sahneye çıkma, ekstraya gitme izni verin” diye bağrışıyorlar.

        Ama sorarsan bizim sanatçıların alayı “Yerli ve Milli”.

        Sessiz işkenceciler

        Türkiye’de Adalet adına pek çok şey kötüye gitse bile en azından iki konuda geliştiğimizi zannediyordum.

        Bir, sistematik işkence poliste ve cezaevlerinde sona ermişti.

        İki, arkasına devleti alan palavradan mafyacılar ortalıktan çekilmişti.

        Ama galiba orada da sona geldik.

        Önce devlet gücüyle mafyacılık yapanların birer ikişer cezaevlerini terk edişlerine ve özellikle yeni oyuncakları sosyal medya üzerinden ona buna horozlanıp, kafalarını kaldırmaya çalışmalarına şahit olmaya başladık ki, sonunda devleti tehdit edecek hale gelenler bile oldu.

        Ve işkence galiba hortladı.

        Tutuklu bir gazeteciye cezaevinde yapılan şey çok açık bir “İşkencedir”.

        Konumu dolayısıyla size karşılık verme şansı olmayan birine güç gösterisinde bulunmak, ister fiziki şiddet ister psikolojik şiddet içersin işkencedir.

        Barış Pehlivan’ı cezaevinde darp etmek işkencedir.

        İşkence olması için ille de tırnaklarının sökülmesi, başına ıslak havlu sarılıp su dökülmesi, falakaya yatırılması gerekmez.

        Kişiliğini ezmeye yönelik her tür faaliyet işkencedir.

        Buna sessiz kalan herkes de işkencecidir!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Ağlanacak halimize ağladığımız, gülünecek halimize güldüğümüz zaman.

        Diğer Yazılar