Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kötü hatta iğrenç gündem arasında son günlerde en hoşuma giden olayın müsebbibi Fenerbahçe Başkanı Ali Koç.

        Birkaç gün önce spor basını ile yaptığı sohbet toplantısı sırasında Ali Bey’in cep telefonu çalmış.

        Ali Koç ekrana baktıktan sonra “Bunu açmam lazım. Karım arıyor” demiş ve telefonu açıp konuşmaya başlamış.

        Bu kadar tatlı, bu kadar insani bir şey son zamanlarda göremedim ne yazık ki!

        O kadar çok mesaj var ki içinde.

        Bir erkeğin ne kadar güçlü olursa olsun eşine nasıl yaklaşması gerektiğini gösteren, kadının önemini vurgulayan, aileyi önceleyen, hiçbir şeyin aileden ve eşten daha önemli olamayacağını anlatan müthiş bir tutum.

        Telefonun “Hayır” tuşuna basıp sonra “Kusura bakma basın toplantısındaydım açamadım” demek yerine toplantının orta yerinde telefonu açıp eşiyle konuşmak çok önemli.

        Belki evde çok hayati bir durum var, belki de sadece eve gelirken limon al diyecek.

        Bir telefonu açarak bu kadar önemli bir mesaj vermek.

        Helal olsun Ali Koç’a.

        Fenerbahçe’yi şampiyon yapamadı belki ama o koltuğa çok yakıştı.

        Al sana biraz daha Adalet

        Al sana biraz daha Adalet
        0:00 / 0:00

        Katilleri, tecavüzcüleri serbest bırakıp, düşünce suçlularını tutuklu yargılayan Adalet’e kızıyoruz.

        Ama Adalet’in adaletsizliği sadece böyle vakalardan mı ibaret?

        Şu aşağıda anlatacaklarım da, Adalet’in millet adına adalet dağıtmaktan vazgeçtiğinin göstergesi değil mi!

        Hikaye şu:

        Biliyorsunuz son yıllarda Bodrum’daki görgüsüzlüklerden biri de otellerin plajlarına kuvars tozu, mermer tozu gibi şeyler sererek mercan adaları gibi bir plaj yaratmak. Böylece göze hoş görünmek.

        Oysa magandalığın, ayılığın daniskası.

        Mercan adası istiyorsan mercan adasına gidersin Bodrum’a değil.

        Akdeniz’in kendine özgü bir hali vardır ve 100 mercan adasına değişmem.

        Ama öküz olunca, Bodrum’da mercan adası ararsın, otel yerine ahır yapanlar da bunu sağlar.

        Çünkü bilirler ki, öküzleri ağırlayacaklardır.

        Bu rezillik ayyuka çıktığından beri Bodrum Belediyesi de bu durumla mücadele etmeye çalışıyor elinden geldiğince.

        Son olarak Yalıkavak kıyısındaki bir otel işin tam cılkını çıkarmış.

        Otelin plajına yasaklanan mermer tozu ve kuvars tozu dökemeyince beyaz rengi tutturmak için plaja “borik asit” dökmüş.

        Haşere ile mücadelede, temizlik maddelerinin yapımında, camcılıkta bazı ilaçlarla kullanılan borik asidi, milletin üzerinde yatacağı kumsala dökmüş.

        Belki ayak mantarı ile plaja gelenlere iyi gelir ama gerisini perişan eder.

        Ama önemli değil.

        Çevreye zararlı imiş, deniz yaşamını yok edermiş onlar zaten sorun değil.

        Görüntü güzel olsun. Müşteriler tatil sonrası gider tedavi olur nasıl olsa.

        Bu borik asidi sahile dökme iznini de kim vermiş biliyor musunuz?

        İl Tarım Müdürlüğü.

        Herhalde kumsalı tarla zannediyorlar ya da gerçekten oteli öküz ahırı.

        Neyse sonuçta rezillik ortaya çıkmış, konu medyaya düşmüş.

        Sonrası ise tam rezalet.

        Normalde halkı uyardığı, halk sağlığını öncelediği ve çevreyi koruduğu için ödül alması gereken bu haberlere “erişim engeli” getirilmiş.

        İstanbul’da bir mahkeme tarafından.

        Bu haberler sayesinde belki rezillik düzeltilecek, en azından bilinçli vatandaşın bu otele gitmesinin, o kumlarda yatarak sağlığını kaybetmesinin önüne geçilecek.

        Ama mahkeme öyle düşünmemiş.

        Mahkeme oteli düşünmüş ve otelin kişilik haklarının ihlal edildiğine hükmederek haberlere erişim engeli koymuş.

        Bunun tecavüzcüyü serbest bırakan mahkemeden hiçbir farkı yoktur.

        Bu otelin yaptığı da toplum sağlığına ve doğaya tecavüzdür sonuçta.

        Kulakların çınlasın Cavit Bey

        Kulakların çınlasın Cavit Bey
        0:00 / 0:00

        Oldukça üst düzey bir kamu görevlisi, kendisine sosyal medya üzerinden hakaret eden bir vatandaşa dava açmış.

        Haklı da, kimsenin kimseye hakaret etme hakkı yok.

        Dava görülmeye başlamış ve yasal düzenleme nedeniyle bir süredir olduğu gibi Mahkeme taraflara uzlaşma niyetleri olup olmadığını sormuş.

        Bunun üzerine üst düzey kamu görevlisi “Bana hakaret eden vatandaş 15 bin TL verirse uzlaşırım” demiş.

        Bunu okuyunca gözlerime inanamadım.

        “Bir kamu görevi yapsın” dese anlarım.

        “Bir hayır kurumuna şu kadar para ödesin” dese anlarım.

        “6 ay süreyle her gün engelli vatandaşlara hizmet etsin” dese anlarım.

        “1 ay boyunca huzur evinde yaşlılara yardım etsin” dese anlarım.

        Ama üst düzey bir kamu görevlisinin, kendisine edilen hakareti unutmak için “Bana 15 bin TL versin” demesini anlamam mümkün değil.

        Böyle bir durumda aklıma Cavit Çağlar gelir.

        1993 yılıydı.

        Eski Bakan Cavit Çağlar, eski Başbakan Mesut Yılmaz’a “Yavşak” demişti.

        Yılmaz’ın şikayetçi olması üzerine Cavit Çağlar yargılanmış, yanlış hatırlamıyorsam 200 bin TL tazminat ödemeye mahkum olmuştu.

        Kararın kesinleşmesinden sonra “Ucuzmuş. Canım isteyince yine ederim” demişti.

        Buradaki durum daha da beter.

        Kamu görevlisi kendisine hakaretin bedelini kendi belirlemiş.

        15 bin TL.

        Et et öde.

        Paran kadar.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Yatsıya kadar yandığını unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar