Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İstanbul böyle kar görmedi diyorlar.

        Metrekareye ne kadar yağdı santim santim ölçmedim ama İstanbullu daha önce de böyle kar felaketleri ve bağlı olarak sefaletleri yaşadı.

        O yüzden de kimseye kızmamayı öğrendim.

        Arada oluyor böyle şeyler.

        En büyük, en modern kentleri bile doğa esir alabiliyor.

        Çok eskiye gitmeyeceğim.

        Mesela 2000 yılıydı.

        Bir öğleden sonra aniden bastırdı.

        Hem uyarısız.

        Cine 5’te Başka Yerde Yok adında bir program yapıyorum.

        Etiler’den Zincirlikuyu’ya gidemedim. Programa yürüyerek yetiştim. Programı sunarken, pantolonumun dizden altı sırılsıklam.

        İstanbul'un bitik günlerinden biriydi.

        Bir sonraki kar felaketi daha da beterdi.

        Yıl yanlış hatırlamıyorsam 2004.

        Kanal D’deyim o sıralar.

        Kar bir bastırdı.

        Yollar kilit.

        Milim kıpırdamıyor.

        Araçlar durdu.

        Saatlerce yolda bekliyor herkes.

        Kanal D’ye aldık otomobilinde donmak üzere olanları.

        Personel yemeğini de yolda kalanlara dağıttık.

        Millet geceyi otomobilinde geçirdi.

        Birkaç yüz kişiyi de Kanal D binasında misafir ettik gece boyunca.

        TEM komple kapandı.

        İstanbul’un çilesidir bu.

        Olur arada.

        Kış lastiği takın derler kimse takmaz, kar yoğun olacak trafiğe çıkmayın derler herkes çıkar.

        Asfaltta zor otomobil, araç kullanan halkımız, kaygan yolda iyice apışır.

        Sonra herkes suçlayacak birini arar.

        Ben 60 yaşıma yaklaşırken şunu öğrendim.

        Üç beş yılda bir böyle bir kar olur İstanbul’da, doğadır yenemezsin.

        Canla başla çalışır personel ama afet gibidir, üstesinden gelemezsin.

        Kış kıyamette kısa kollu tişörtle dışarı çıkmak gibidir aslında.

        “Üşüyorum” dersen gülerler.

        Kimseye kızamazsın.

        Hadi kanıtla televoleci

        Hadi kanıtla televoleci
        0:00 / 0:00

        Geçen gün Barbaros Bulvarı’nda yolda kalan otomobilleri görünce “Buraya tuzlama yapılmalı” diye bir tweet attım.

        Maksadım yetkilileri uyarmaktı.

        Sonra aşağıda tuzlama aracını görünce tweet'i sildim.

        Kıyamet koptu. Vay niye sildin.

        Yahu pek çok tweet'imi siliyorum ben.

        Muhatabı okuyunca ya da hatalı, yanlış bir şey yazdığımı, haksızlık yaptığımı düşününce siliyorum.

        Ama bir grup troll saldırıya geçti anında.

        Ben de onlara anladıkları dilden yanıt verdim.

        Fazlasına değmezler.

        Ancak bir troll var ki, onunla mahkemede hesaplaşacağız.

        Adı Alpay.

        Soyadı Özalan.

        Televolelerden hatırlarsınız kendisini.

        Şimdi vekil yapılmış.

        Bana “Kalemini satan” demiş.

        Kendisini hemen dava etmelerini söyledim avukatıma.

        Hadi gelsin kalemimi sattığımı kanıtlasın bakalım.

        Çok çocuk çok elektrik çok elektrik pahalı elektrik

        Çok çocuk çok elektrik çok elektrik pahalı elektrik
        0:00 / 0:00

        Dün gece Habertürk’te Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ile karşılaştık.

        Ayak üstü biraz sohbet ettik.

        Geçenlerde dağıtım şirketlerinin EÜAŞ’tan aldıkları enerjinin fiyatı ile ilgili bir yazı yazmıştım.

        Bu fiyatın dağıtım şirketlerine fahiş kar sağladığını belirtmiştim.

        Bakan Dönmez, “Fatih Bey, Bakanlıktaki arkadaşlar yazınızı gösterdiler o gün. Ve size bir cevap verilmesini istedim. Elinize ulaştı mı bilmiyorum” dedi.

        Elime ulaşan bir yanıt olmadığını belirttim. “Yollasınlar. Cevap hakkına saygım sonsuzdur ama ne Bakanlığınızdan ne de dağıtım şirketlerinden bir yanıt gelmedi. Ben o fiyatları EPDK’nin resmi sitesinden aldım. Yanlış değildir” dedim.

        “Söyleyeyim yollasınlar ama ben de size hemen ayaküstü söylemiş olayım. Dağıtım şirketlerinin payı yüzde 15 civarındadır ve bu Avrupa’nın en düşük oranıdır. Sizin EÜAŞ’la ilgili verdiğiniz fiyatlar doğru. Ona bir itirazım yok zaten. Sadece şunu bilmenizi isterim ki, dağıtım şirketleri dağıttıkları elektriğin sadece küçük bir bölümünü EÜAŞ’tan alıyorlar. Gerisini serbest piyasadan tedarik ediyorlar. Yaklaşık yüzde 80’i serbest piyasadan alırlar. Bunu belirtmek istemiştik” dedi.

        Benim program başlamak üzere olduğu için Sayın Bakan’la daha fazla konuşamadık.

        Ancak konuşma fırsatım olsa idi, elektrik fiyat tarifesi ile ilgili bir eleştiri yapacaktım.

        Biliyorsunuz, konutlarda kullanılan elektriğin 170 kwh’ı düşük fiyattan veriliyor.

        Üzerine çıkılırsa fiyat katlanıyor.

        Bakan Dönmez’e şunu söyleyecektim.

        170 kwh çok ama çok düşük bir miktar.

        Tek başına yaşayan bir kişi bile bunu rahatlıkla aşar.

        Daha açık bir şekilde anlatmak gerekirse bugün Türkiye’de hane başına ortalama tüketim 200 kwh’in az üzerinde.

        Düşük tarife en azından bu ortalama olmalıydı.

        Bir diğer mesele ise hane halkı sayısı.

        Kalabalık bir ailenin, çocuklu bir ailenin elektrik tüketim miktarı haliyle daha fazla olacaktır.

        Kalabalık ailelere ve çok çocuk teşvik edilirken bunun maliyetinin vatandaşa bir de elektrik olarak yüklenmesi toplam politikalarda bir çelişki işareti değil midir!

        Acun niye Türk takımı almadı

        Acun niye Türk takımı almadı
        0:00 / 0:00

        Türkiye liglerinin güvenilmez ve değersiz olduğunu kim kanıtladı biliyor musunuz?

        Acun.

        Acun spor muhabirliği günlerinden bu yana Türk futbolunun içinde.

        Medya patronu olduğundan bu yana da futbol siyaset ilişkisinin göbeğinde.

        Fenerbahçe ile ilgileniyor, takımı için çalışıyor ama diğer kulüplere de haksız, hukuksuz bir tutumunu görmedim.

        Ama olaylara hakim.

        Futbolu yönetenlere, siyasetçiler adına futbola müdahale edenlere, eş dost akrabaya yakın, hem de çok yakın.

        Ve futbola bu kadar meraklı ve içinde olan Acun Ilıcalı, bir takım satın alması söz konusu olduğunda bir Türk takımı almıyor.

        Gidiyor İngiltere 2. Ligi'nin son sıralarından bir takım alıyor.

        İşin bu kadar içinde olan biri olarak parasını haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin kol gezdiğini bildiği, bu nedenle beş kuruş değeri olmadığını gördüğü Türk futboluna değil, İngiliz 2. Ligi'ne yatırmayı tercih ediyor.

        Acun demek istiyor ki, “Türk futbolu İngiliz 2. Ligi kadar bile değerli ve güvenilir değil.”

        Şimdi siz buradan yola çıkarak Bein Sport’un Türkiye Süper Ligi ihalesinde kaç lira vereceğini tahmin edin bakalım.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Üretim artışı isteyenler elektriksiz bırakmadığı zaman.

        Diğer Yazılar