Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sadece cahillerin her şeyi bildiğini bildiğimiz zaman.

        İşin doğrusu

        İşin doğrusu
        0:00 / 0:00

        Türkiye, Suudi Arabistan’ın Ulusal Bayramı’nı kutlayınca sosyal medyada epey bir tepki oldu.

        “Onlar bizimkini kutluyor mu ki, biz onların bayramını kutluyoruz” derken bir bölümü de “Ecdadımız Osmanlı’ya karşı İngilizlerle elele isyan edip, Türk askerini katlederek elde ettikleri bağımsızlığı mı kutluyorsunuz” dedi.

        İktidarımızın yıllardır “Katil” ilan ettiği Suudi rejimi ile birdenbire aşırı samimi olmasının midemde yarattığı rahatsızlık ve bunların yani Suudilerin Türkiye’nin değerlerini hiçe sayan tavırlarındaki edepsizlik bir yana, sosyal medyadaki eleştiriler doğru bir temele dayanmıyor.

        Öncelikle Suudiler Türkiye’nin kuruluş günü olan 29 Ekim’i genelde bir mesajla kutluyorlar.

        Hatta arada 30 Ağustos’u bile kutlamışlıkları oluyor.

        Şimdiki yönetici Muhammed bin Selman’ın babası Selman bin Abdülaziz’in 29 Ekim ve 30 Ağustoslarda kutlama mesajları yolladığını biliyorum.

        Bunun yanı sıra Türkiye’nin kutladığı bayram, Suudilerin Osmanlı’yı İngilizlere el ele yenerek ülkeden yolladığı günün kutlaması değil.

        Bu kutlama Suud ailesinin, Haşimi ailesini yenerek Arabistan’ın tamamı ele geçirdiği ve Suud Hanedanının kurduğu günün kutlaması.

        Abdulaziz’in, Şerif Hüseyin’i yenerek tüm Arabistan’ı tek çatı altında toplamasının bayramı.

        Ama Şerif Hüseyin için de çok üzülmeyin.

        Onlar da şimdi Ürdün’ün kraliyet ailesi.

        Ayrıca da Türkiye’nin Suudilerin bayramını boşu boşuna kutlamadığını biliyoruz.

        Baksanıza hemen arkasından Maliye Bakanımız Suudi Arabistan’a gitmiş bile.

        Şu yokluğun gözü kör olsun.

        İzmir'de sorun müteahhit

        İzmir'de sorun müteahhit
        0:00 / 0:00

        İzmir’de, Mavişehir’de İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılmakta olan İzmir Opera binası inşaatının durdurulduğu ve fonksiyon değişikliğine gidilerek buranın Yaşlı Bakım Evi olmak üzere tamamlanacağını yazdım.

        Çünkü bir süredir İzmir’de bu yönde dedikodular dolaşıyordu.

        Farklı kaynaklarda bu haber yer alıyordu.

        Son olarak saygın bir mimarlık dergisi de geniş ve detaylı bir biçimde bunu yazıp, İzmirli sanatseverlerin tepkileri arşı alaya çıkınca ben de bir yazımda bu konuya yer verdim ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sevgili Tunç Soyer’e bu karardan vazgeçmesini, İzmirlilerin bu operayı tamamlayacak güçte olduğunu hatırlattım.

        Tunç Soyer aradı.

        “Böyle bir açıklama yapmak için vaktinizi almaktan dolayı üzgünüm ama emin olabilirsiniz ki, Opera Binamızı tamamlama konusunda kararlıyız ve bu binayı yaşlı bakım evine çevirme gibi bir niyetimiz yok" dedi.

        Yaşlı bakım evi ayrı bir proje olarak zaten varmış ama Opera Binası inşaatının başka bir fonksiyona çevrilmesini söz konusu değilmiş.

        “Opera binasının fonksiyonun değiştirileceği haberleri bir süredir ortalıkta dolaşıyor ve bizim de kulağımıza geliyordu. Biz de hayretle izliyorduk. İzmir’de yoğun olarak konuşulduğunun farkında idik ama emin olun ciddiye almadık. Özellikle muhaliflerin yaydığı bir dedikodu olarak gördük. Belki de daha önce güçlü bir şekilde bir yalanlama yapmamız gerekiyordu” dedi ve durumu anlattı:

        “İşin doğrusu bizim bu binayı yapan müteahhitle başımız dertte. İşin kolay ve karlı kısmı olarak gördüğü betonarme tarafını yaptı ve şimdi işin zor ve meşakkatli kısmı başlıyor. Teknik altyapı, ses düzeni, elektronik, dekorasyon, tefrişat. Açık söyleyeyim, müteahhit işi bırakmaya ve kaçmaya çalışıyor. Biz belediye olarak tüm ödemelerimizi günü gününe yaptık. İhale bedelinde kamunun öngördüğü tüm artışları fiyata ekledik ki, zaten bundan fazlasını yapmamız yasal olarak mümkün değil. Buna rağmen müteahhit ipe un seriyor, işi durduruyor, geciktiriyor, bizi bezdirerek sözleşmeyi feshetmemizi sağlamaya çalışıyor. Bu gecikme de dedikoduları alevlendiriyor. Ama emin olabilirsiniz ki, biz o binayı İzmir Opera ve Bale Binası olarak tamamlayacağız. Bunu hem İzmirlilere, hem İzmir’in genç sanatçılarına borcumuz olarak görüyoruz. Ben orayı Opera ve Bale binası olmaktan çıkarırsam sadece seçmenlerin değil, kızımın ve kızımın arkadaşlarının yüzüne bakamam” dedi.

        Makul tepkiyi unutmak

        Makul tepkiyi unutmak
        0:00 / 0:00

        Komşularımızdaki insan hakları ihlallerine karşı son derece duyarlı olan iktidarımız, İran’daki olaylara karşı biraz tepkisiz.

        İran rejimi, baskıya karşı baş kaldıran kadınların üzerine ateş açıyor, ne insan hakkı, ne kadın hakkı tanıyor, Türkiye tepkisiz.

        Zaten ya aşırı tepki veriyoruz ya tepkisiz kalıyoruz.

        Ortasını, makulünü unutmuşa benziyoruz.

        Bunun bir ortası olmalı.

        Yoksa tüm söylemler anlamsız ve yalan oluyor.

        Tabii bir de İran Cumhurbaşkanı’nın tavrı konusunda ne düşündüklerini de merak ediyorum.

        İran lideri Christian Amanpour adlı kadın gazetecinin başını örtmesini istedi ve kadın başını örtmeyince röportaja gelmedi.

        Acaba bir başka lider başı örtülü bir gazetecinin başını açmasını isteseydi neler denirdi düşünebiliyor musunuz!

        Böcek yemek üzerine

        Böcek yemek üzerine
        0:00 / 0:00

        Geçtiğimiz haftalarda youtube üzerinden yayın yapan bir yemek kanalı benimle röportaj yaptı.

        Yemek üzerine.

        Röportajın bir yerinde konu yemeğin bir kültür olduğuna ve kullanılan malzemelerin bu kültürle bağlantılı olduğuna değindim.

        Ve nüfus artışına bağlı olarak insanların yeme kültürünün değişmek zorunda olduğunu süre sonra protein ihtiyacımızı böceklerden karşılamak zorunda kalabileceğimizi söyledim.

        Güney Amerika, Çin ve Güneydoğu Asya’da zaten böcek yendiğini, bizimki ve bizimkine benzer kültürlerde ise böceklerin suda yaşıyorsa yendiğini, karada yaşıyorsa yenmediğini aktardım.

        Karidesin, ıstakozun, karavidanın, kerevitin de “Böcek” olarak tanımlandığınız hatırlattım.

        Sosyal medyadaki dangalaklar anında saldırıya geçti.

        “B.k yiyen profesörün böcek yeme meraklısı arkadaşı” diye.

        Hanımlar beyler, sizi çok ciddiye aldığımı sakın zannetmeyin.

        Sadece belki içinizden bir kaçı ya da belki zekaları sizinkine oranla biraz daha gelişmiş olması muhtemel çocuklarınız için yazıyorum ve söylüyorum bunları.

        Çin’de içtiğim içkinin yanında verilen kurutulmuş böcekleri bilmeden yemiş olmak dışında ben de kara böceklerini pek yemiyorum.

        Ama emin olun sizlerin de, benim de torunlarım böcek yemek zorunda kalacak.

        Benim yaşam sürem içinde üç katına çıkan ve hızla artan dünya nüfusunu başka türlü besleyemezsiniz.

        Şu anda protein kaynağı olarak kullandığınız hayvanlar küresel ısınmayı da büyük etki yapıyor ve sürdürülebilir değil.

        Daha şimdiden özellikle balık ve tavuk yemi olarak böceklerden üretilmiş protein kullanılmaya başlandı bile.

        İki kuşak sonra insanların da bu tür protein tüketmesi kaçınılmaz hale gelebilir.

        Ayrıca haberiniz olsun ki, bin insan yaşam süresi boyunca uykusunda en az 70 böcek yiyor.

        Yani emin olun siz de yiyorsunuz.

        Diğer Yazılar