Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        26 Ağustos 2016'da Resmi Gazete'de yayımlanarak hayata geçen TVF bu süreçte hemen hiçbir iş yapmayarak ne kar ne de zarar etmiş oldu. Yaklaşık 2 sene atıl kalan ve Başbakanlık katının devlet organizasyonundan silinmesi ile yeni sisteme adapte edilen Fon'da yönetim kurulu da baştan aşağı değişti.

        Portföyünde Çaykur, Botaş, Türk Hava Yolları, Türk Telekom, Ziraat Bankası ve başka birçok güçlü şirket bulunduran bu anonim şirketin kamuya ait birçok taşınmaza da sahip olduğunu biliyoruz. Yeni geldiğimiz kur seviyesi ile birlikte TVF'nin portföyünün büyüklüğü tahminen 25 milyar dolar civarında olmalı.

        Fon'un kuruluşu Türkiye Cumhuriyet tarihinin en önemli ekonomik gelişmelerinden biridir bence. Milli hasılanın neredeyse %3'üne denk gelen bir servet transferi kanımca herkes için önemlidir.

        ***

        Fon epey hızlı kuruldu. Kuruluşunda gelen açıklamalarda milyonlarca istihdam yaratabileceği, büyümeyi 1 puan hatta daha fazla artırabileceği gibi büyük beklenti oluşturan açıklamalar yapıldı. Ancak gerçekte böyle olmadı elbette. Zaten bu bile kafa karışıklığının bir göstergesiydi.

        Kurduğumuz şey tam olarak neydi? Ne iş yapacaktı? İçindeki varlıkları, o kurumların yöneticileri mi yoksa Fon Yönetim Kurulu mu yönetecekti? Kamuoyu buna hazır mıydı? Kamu aklı hazır ve tek ses miydi?

        Sormuş olduğum soruların çoğunun yanıtı ne yazık ki pek olumlu değil. Hal böyle olunca TVF ortada kalmış oldu. Şimdi sanırım yeniden düşünme ve Fon’a bir rol biçme zamanı geldi.

        ***

        Geldiğimiz noktada Filistin’den Kiribati’ye, Norveç’ten Vietnam’a kadar birçok ülkede ya varlık fonları var ya da ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda başkaca bir kamu aygıtı. Aygıtın şekli ve amaçları ülkenin ihtiyaçlarına göre belirleniyor. Japonya’da ihtiyaç yaşlı nüfusun gelecekte rahat etmeleri ve birikimlerinin ülke refahına katkıda bulunmaya devam etmesi için emeklilik fonu tercih ediliyor. Uzun vadede büyümeye katkıda bulunması için Kazakistan ve İrlanda ise özeleştirme gelirlerini başkaca alanlara yatırıyorlar örneğin. Emtia geliri olanlar ise kurları baskı altında kalmasın diye deniz aşırı yatırımlara ağırlık veriyorlar.

        Türkiye’nin ihtiyacı nedir? Önce bunu düşünmek gerekiyor. Fon ne iş yapacak? Ondan sonra bu yapıyı nasıl fonlayacağımızı ve ne işlere koşacağımızı konuşabiliriz.

        ***

        Dünyada varlık fonlarını incelediğimiz zaman fonların yönetim kurullarında siyasileri göremiyoruz. Üstelik fonlara aktarılan kaynakların sürekli olarak kamu tarafından geri istenme risk olmadan ve özgürce yatırım yapmaları gerekiyor. Aynı zamanda her piyasa karışıklığına da müdahale etmeleri beklenmiyor. Böylece fonlar uzun süreli, daha az likit olan ve getirisi yüksek yatırımlara da girişebiliyorlar.

        Türkiye bu yönü ile genelden ayrışıyor.

        Bir başka konu varlık fonlarının genellikle yatırımlarını yurt dışı varlıklara yönlendirmeleri. Ancak bizde durum böyle olacak mı belli değil. Fon’un misyonu internet sitesinde şöyle tarif ediliyor:

        ‘Misyonumuz, Türkiye’nin stratejik varlıklarını geliştirmek, değerlerini artırmak ve böylece ülkemizin öncelikli yatırımları için kaynak sağlamaktır.’

        Vizyon ise şu şekilde:

        ‘Ülkemiz için yaptığımız yatırımlar, performans ve şeffaflığa odaklı kurumsal yönetişim anlayışımızla dünyanın en başarılı varlık fonlarından biri olacağız’

        Şeffaflık konusu oldukça zorlayıcıdır. Norveç Varlık Fonu’nun internet sitesine girenler dünyanın hangi ülkesinde kaç kuruşluk bono ya da hisse yatırımı olduğunu görebilirler. Bunun bir benzerini kurmak ve Fon’un uzun vadeli stratejisi ile nasıl da uyumlu olduğunu göstermek gereklidir. Misyon kısmındaki cümleler dahi bir revizyona ihtiyacın kanıtıdır.

        Memleketimizin stratejik varlıkları nelerdir? Değerleri artınca bize nasıl yatırım imkanı açarlar? Bu varlıkları satarak mı? Gelirlerini menkul kıymetleştirip satarak mı? Bunun gibi açık devam yolları ilan edilmeli ve buna uyulmalıdır.

        Oldukça uzun bu konuyu özetlemek gerekirse; öncelikle bu fon ile ne amaçladığımıza karar vermek gerekiyor. Benim tercihim bu yapının likit olmayan kamu varlıklarını likit hale getirmesi ve siyasetten uzak bir yönetim yapısı ve bağımsız bir gelir yapısı ile ekonomi daralsa da belli bir kaynağa erişebilmesidir. Ardından bu kaynak ile sermaye yoğun ve ülkemizin ithalata bağımlılığını azaltacak ya da katma değerli üretim eksiğini kapatacak, verimli alanlarda ana yatırımcı olarak ekonomideki katılıkları aşmasıdır. Yönetim yapısı korunacaksa ya da farklı hedefler güdülecekse bu kez başka bir isimle ve amaçla yoluna devam etmesi kafa karışıklığını giderebilecektir.

        Diğer Yazılar