Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye ekonomisi 2018 yılını % 2,6 büyüme ile tamamladı. Oldukça hızlı başlayan yıl, çeyreklik bazda %7'den fazla büyümelere şahitlik ettikten sonra son iki çeyrekte daralmaya tanıklık etti. Böylece son iki çeyrekte ekonomimiz önce %1,6 ve ardından %2,4 çeyreklik daralmalar ile teknik olarak resesyona girdi.

        Yıl neden çok hızlı başlayıp düşüşle devam etti? 2017 yılındaki %7,4'lük büyümenin taşma etkisi ile yıla çok hızlı başladık. Ardından gelen erken seçim kararı ve peşi sıra mali politikalar & para politikası uyumsuzluğu kurdaki aşınmayı getirdi. Takiben Batı ile gerginlik ve ABD'nin açık finansal tehdidi ile kurda belki de hiç yaşanmaması gereken seviyeleri tecrübe etmemize sebebiyet verdi. Tüketici güveni düştü ve yatırımlar askıya alındı.

        Milli paramızdaki sert değer kayıpları önce tüketimi vurdu. 2018'in son çeyreğinde hane halkı tüketimi %9 gerilerken, yatırımlarda %13'lük düşüş yaşadık.

        Bunların biraz daha içini açmak gerekirse, özellikle dayanıklı tüketim mallarında oldukça sert gerilemeler gördük. bu gruptaki daralma %35'e vardı. Otomotive piyasasında yıllık araç satış beklentileri -vergi indirimlerine rağmen- hala 2017'nin en az yarısı kadar düşük seviyelerde geziyor. Bu arada, Maliye'nin %1'lik ticari araç KDV desteğine rağmen...

        Yatırımlar kaleminde kamu & özel sektör ayrımı veriler açıklanmadığı için yapılamıyor. Ne var ki yatırımların özellikle takip ettiğimiz kalemi olan makine ve teçhizat kalemindeki %25'lik düşüş can sıkıcı ve henüz beklediğimiz yatırımların gelmediğini bize anlatıyor.

        MEVCUT DURUMUN ANLATTIKLARI

        Tüm bu veriler ile beraber 2008'deki küresel krizden bu yana en sert daralmayı ve ilk teknik resesyonu görmüş olduk. Bununla birlikte, sert daralmanın getirdiği aşırılıklardan kurtulma halini de aktarmak önemli. Yine dün açıklanan verilere göre dış ticarette sert bir iyileşme var. Bu, aslına bakılırsa oldukça doğal bir süreç. Bizim gibi %30 ve üzerinde kur devalüasyonu yaşamış her ülkede görülen iki fenomen bizde de yaşanıyor. İthalat sıkışması ve ihracat artışı. Böylece dünkü büyüme verilerine göre dış ticaretin milli gelirimize katkısı 8,4 puan olmuş. Bu da seri geri gittiğince bir rekor.

        2019'da neler oluyor diye bakmaya devam edince, elimizde birkaç veri olduğunu görüyoruz. Bunlar tüketici güveni, satın alma yöneticilerinin anketlere verdikleri cevaplar, sanayiye ilişkin anketler ve kapasite kullanım oranları. Rakamlara boğmadan, resmi net şekilde tarif etmeye çalışalım. Sadece verilere bakarak, ekonomideki soğumanın hız kestiğini söylemek mümkün. Yine de yılın ilk çeyreğinde ekonomi daralmayı sürdürebilir. Burada, seçim öncesi frene basma refleksini de anmadan geçmek olmayacak.

        GELECEĞE DÖNÜK BEKLENTİLER

        Eldeki verileri yorumlamak kısmen maharet istiyor. Ancak geleceğe dönük beklentileri oluşturmak, hele ki böylesi oynak makro koşulların olduğu bir ortamda epeyce zor. Her şeyden önce, kurdaki istikrarlı seyrin önemini ne kadar vurgulasak az olacak. Hafifçe toparlayan tüketici eğilimi ve düşmeye başlayan yüksek enflasyonun kaderi neredeyse tamamen bu girdiye bağlı. Kurun, bana kalırsa izlediği en önemli gösterge memleketimizin dış itibarı. Bunu kısa vadeli olarak dış ilişkilere ancak daha kalıcı olarak dış fonlama koşullarına ve bizim ihtiyaçlarımıza endekslemek isterim.

        Bu zaviyeden bakınca, ABD ile yaşanmakta olanlar kısa vadede oynaklık yaratma kapasitesine sahip ancak durum tam bir çözümsüzlüğe itilmedikçe belirleyici olan kapanan cari açık olacaktır. Yıl içerisinde bir yerde cari açığın milli hasılaya oranının %1'in de altına sarkması ve sonra sınırlı artması olası. Durum böyle oldukça kurun reel olarak değer kazanma ihtimalini göz ardı etmemek gerekir.

        Geriye krediye ulaşmak kalıyor. Düşen enflasyon ve yavaş yavaş kredi kullandırma eğiliminde olan bankaları hesaba katarsak, yılın özellikle ikinci yarısında ekonomide bir hızlanma olacağı neredeyse kesin gibi. Ancak bu toparlanmanın hızı yukarıda saydığım koşullara sıkı sıkıya bağlı. Bu değişkenlere göre yılı %1'den fazla artıda ya da hafif ekside bir yerde bitirmemiz olası. Buradan hareketle açıklanan veriler dibe çok yakın olduğumuzu bize söyletebilir. Gel gör ki dipten dönüş bu kez hem daha uzun hem daha az hissedilir olacak.

        *

        Büyüme verileri ve rakamlardan sıyırınca geriye kalan birkaç şeyi doğrudan yazalım. IMF beklentileri ve ülkenin sürekli dibe gideceği gibi beklentileri gerçeğin yanından geçmeyecek. Bu arada ne yazık ki işsizlik artmaya ve şirketlerin kötü kredileri artmaya devam etmeyecek mi? Edecek. Ancak zaten tahminlerin içerisinde bunlar var. Artık sanırım yavaş yavaş çok iyimser ve çok kötümserlere teşekkür edip gerçekleri kabullenmeye ve işleri nasıl düzelteceğimizi konuşmaya başlama zamanı geldi. Politik yorumlardan sıyırıp, ülkesinin iyiliğini isteyen her vatandaş görüyor ki değişme ihtiyacı çok açık. Üstelik bu ihtimaller dahilinde ve yapılabilir.

        Rakamlar bize işlerin kötü olduğunu ancak düzeltilemeyecek kadar da bozulmadığını söylüyor. Daha yalın, net ve doğrudan olamazdı. Mesajı alıp ilerlemek için bir mani yok bence.

        Diğer Yazılar