Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küresel hasıladan ABD’nin aldığı pay azalıyor. Bir başka ifade ile ABD’nin kapladığı ekonomik hacim, diğer ülkelere kıyasla geriliyor. Bu eğilim dün başlamadı. 1960’larda dünyanın neredeyse %40’ını temsil eden Amerikan ekonomisi bugün bunun sadece yarısı kadar temsil yeteneğine sahip.

        İmparatorlukların ölüm yaşam eğrilerini çok iyi bilen teorisyenler büyük ihtimalle bugünleri görüp geleceği hesap ederek ticaret savaşlarına başvuruyorlar. ABD’nin aleyhine büyüyen gelişen ülkelerin hızını kesmek için. Çin ve Hindistan hızlı büyüyen ve tam piyasa ekonomisi olmayan milyar nüfuslu ülkeler olarak hedef tahtasına ilk oturtulanlar.

        Bu mücadele için ABD hiçbir sonuçtan çekinmiyor. Her aracı rahatça kullanıyor.

        Bir gün Suriye’de füze oluyor Amerikan tavrı, ertesi gün Kuzey Kore ile müzakere. Çin’e karşı ekstra gümrük vergileri, Türk çeliğine ulusal tehdit davası ile fazladan gümrük ya da Dolar ile tehdit ederek İran ile iş yapmaktan dünya şirketlerini men etme çabası.

        Kendi eliyle kurduğu küresel müesses nizamı ve onun kurumlarını dahi aşındırmaktan çekinmiyor. IMF’de temsil hakkından NATO üyelerinin savunma harcamalarına kadar her şey didik didik ediliyor. Çıkarlar uyuşmuyor ise hemen ev ödevi veriliyor. ‘Kimseyi bedava korumayız’ ve ‘kimseye bedava söz hakkı vermeyiz’ mesajı en üst perdeden iletiliyor. Ülkelere verilen insani yardımlar kesiliyor. Kursaklardan geçecek lokmalar ideolojikleşiyor. ABD’nin fikirleri ile örtüşmüyorsa fikirleriniz, ticaret ve yardımlar ya kesiliyor ya da azalıyor.

        ABD’nin uzun vadeli geri çekilişi, Dolar’ı tehdit olarak kullanması ve diğer 2. Dünya Savaşı sonrası liberal, kural bazlı ticaret düzenini sarsan politikası kimseyi yanıltmamalı. Asya’ya odaklanma stratejisi, Orta Doğu ve Körfez bölgesinde ABD etkisinin hissedilmesine engel değil.

        Zayıflayan ABD ekonomisi de bugünü etkileyen bir gelişme değil. Dolar’ın tahtının sallandığını söylemek ise çok erkenci bir kestirme. Bugün hala küresel rezervlerin %60’tan fazlası Dolar cinsinden ve yapılan her 100 birimlik yabancı para işleminin 44’ü Dolar’a bağlı ve küresel yabancı para kredilerin %60’a yakını bu para cinsinden.

        *

        Başkan Trump göreve geldiğinden bu yana tertemiz bir bölge politikası izliyor. Net biçimde İran’a karşı hasmane bir tutum izliyor ve İsrail’de Netanyahu’nun seçilmesi için her şeyi yapıyor. Bu politikada ise bölgede gözü kulağı rolünü Suudi Arabistan oynuyor.

        İran’ın uranyum zenginleştirme programına sadık kaldığını bile bile onu terörü finanse etmekle suçlayarak bu programdan çıkan ABD barışı bozdu. İran ile ticaret yapacak ülkelere ve şirketlere yaptırım sözü verdi. İran petrolünü ihraç eden ülkelere yaptırım tehdidi savurdu. Son olarak ise ülkenin kolluk kuvveti Devrim Muhafızları, ABD tarafından ‘terörist’ ilan edilerek yaptırım listesine alındı. İran para birimi Tümen, Dolara karşı 100 bin seviyesinden 140 binlere kadar indi. Ülkede liberal kanadı temsil eden Cumhurbaşkanı Ruhani’nin eli muhafazakar kanada karşı git gide güçsüzleşmeye devam ediyor. Ekonomik baskı, ekonomik daralmayı ve yüksek enflasyonu getiriyor.

        Kaşıkçı cinayetini işleyen Suudlar’ın küresel finans sisteminde yeri sorgulanırken ve Yemen’deki savaşta ABD desteği almaması gerektiği ABD Kongresi tarafından karara bağlanmışken iki gelişme oldu. Suudlar’a miktarı belirsiz ancak 10 milyarlarca dolar düzeyinde raporlanan büyüklükte silah satışı olacağını açıklayan Başkan Trump desteğini artırdı. Önce Prens Muhammed bin Salman Kaşıkçı ile ilişkilendirilmedi ve yeniden Batı’da kabul gördü. Ardından ülkenin en büyük şirketi Aramco 10 milyar dolarlık tahvil ihracına 100 milyar dolardan fazla talep gördü. Tam bu sıralarda Kongre’nin Yemen kararını Başkan Trump veto etti. Suudi Arabistan bu arada MSCI Gelişen Ülkeler Endeksine kabul edildi ve ülkenin Tadawul Endeksi yıl başından bu yana %17,5 primli. Endeksteki şirketlerin değerleri MSCI Gelişen Ülke Endeksindeki şirketlere göre %50 primli işlem görüyor!

        İsrail’de Bibi lakaplı Netanyahu geçtiğimiz hafta yapılan genel seçimlere umutsuz gidiyordu. Hakkındaki yolsuzluk soruşturmaları, ailevi sorunların ülkede sıkça tartışılması ve bölgedeki tansiyonu artırıcı politikalar tepki çekiyordu. Bakan Trump’un önce Kudüs’e elçilik taşıma hamlesi, İran politikasını tamamen İsrail’in güvenliği çerçevesinde ele alması, Golan Tepeleri’ni İsrail’e ait sayması ve en son Batı Şeria’da İsrail etkisinin genişletecek politikalaradestek vermesi ile Netanyahu kıl payı farkla seçimleri kazandı. Şimdilerde, bütçe açığı büyüyen ve koalisyon pazarlıkları için popülist fedalar yapmak durumunda kalacak Bibi siyasi yarışı arkada bırakmanın keyfini yaşayabilir…

        *

        Türkiye ve ABD arasındaki pazarlıklar; Fetullah Gülen’in iadesinden PKK’ya desteğe ve Halkbank davasından Patriot / F35 pazarlığına kadar uzanıyor. Ağustos ayında atılan tweet ve şimdiki yaptırım tehditlerini bu minvalde de okumak gerekiyor. Mayıs ayında dolacak İran petrolü alma istisnası ve S400 pazarlığı öncelikli gündemimiz. Ardından ABD’nin Türk çeliğine uyguladığı fazladan gümrük vergisi ve Halkbank konusunun masaya gelmesi beklenmektedir.

        Ekonomimizin yavaşladığı ve fazladan finansal riskler biriktirdiğimiz şu günlerde ABD’nin elindekileri doğru okumak ve kullanma arzusunu da hatırlamak önemlidir. Amerika diğer 3 örnekte görüldüğü gibi ticareti ve finansal enstrümanları koz olarak masaya sürebilmektedir. Ekonomideki dengelenme sürecini doğru yönetmek, Türk Lirasını stabil kılmak ve finansal riskleri doğru iletişim ile azaltmak en doğru yol olarak Türkiye’nin milli çıkarınadır. Belki her zamankinden fazla.

        Diğer Yazılar