Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hobsbawm tarihi bugüne taşırken doğal olarak 2 şeyi yakından inceledi: Eko-politik gelişmeler ve toplum.

        ‘… Çağı’ serisinin sonuncusu olan ‘Aşırılıklar Çağı’ 91’de yayımlandıktan sonra New Left Review*/** kendisine soruyor:

        - 91’den sonra dünya tarihindeki önemli değişimler nelerdir?

        Yanıtlıyor:

        - (…) dünyanın ekonomik merkezinin Asya’ya kayması, kapitalizmin krizi, ABD’nin tek egemen güç olma çabası ve BRIC’ın*** politik varlığını ortaya koyması.

        Sağlamasını yapalım.

        95 yılında Çin’in dünya ticaretinden aldığı pay %3 iken 22 yıl sonra bu pay %12,4’e yükseliyor. Henüz 2010’a gelindiğinde BRIC için bu oran %5’ten %15’e yükselmişti bile. Üstüne yaşanan Lehman krizi ve Avrupa borç krizi ile birlikte tüm gelişmiş dünyada faizler çöktü. Büyümeler geriledi ve Japonlaşma eğilimi sürüyor. Başkan Trump ile ABD hegemonyası pekiştirilmek isteniyor.

        *

        Her Marksist doğal olarak kapitalizmin sürekli krize gireceğini düşünür ve bunu teorize eder ancak kapitalizmin de kendine has güçlü silahları vardır.

        Başkan Trump’ın güçlenen gelişen ülkeler ve örselenen Amerikan çıkarlarını korumak için bulduğu çözüm korumacılık ve ticaret savaşları. Böylece kendilerinin kurmuş olduğu 2. Dünya Savaşı sonrasındaki kurumsal çatıyı yıkıp yenisini kurmayı hayal ediyor. Bunlar olurken Çin’in tökezlemesini sağlamaya çalışıyor.

        ABD’nin bu arada yapay zeka, 5G, makineleşme süreçlerinde endüstriyel üstünlüğü ele geçireceğini düşünüyor. Düşünüyorlar…

        Korumacı Amerikan ajandasına dünyanın cevabı globalleşme ve daha fazla ticaret. Tam da bu niyetle serbest ticaret anlaşmaları hemen her gün, ülkeler ve bölgeler arasında imza ediliyor.

        REKLAM
        • Dünya Savaşı sonrasında başlayan ticareti geliştirme ihtiyacına binaen devreye giren ve çeşitli isimlerle gördüğümüz ticaret anlaşmaları Dür, Baccini ve Elsig’e göre (2014)**** 700’den fazla. Başka kaynaklardan derlediğim sayılara göre ise halihazırda dünya çapında 90’a yakın anlaşma üzerinde pazarlıklar sürüyor.

        Ticaret anlaşmaları ülke regülasyonlarını uyumlandırarak ticaretin yürüyeceği platformları rahatlatırken, tarifeleri indirerek rekabetin önünü açıyor. Aynı malın daha fazla pazara gitmesinin önünü açıyor.

        *

        Sadece son 1 haftada 3 önemli anlaşma devreye alındı. Bunlardan biri Afrika’nın kendi içinde yıllardır bitirmeye çalıştığı Afrika Kıtası Serbest Ticaret Anlaşması. 22 üye ülke tarafından onaylanan ve yürürlüğe giren anlaşma 55 üyeli ‘en’ noktasına tırmandığında 1,2 milyar insanı ve 2,5 trilyon dolar milli hasılayı kapsıyor olacak. Anlaşma ile 3 yıl içinde Afrika’nın kendi içindeki ticareti %52 artacak Afrika İhracat / İthalat Bankasına göre.

        20 yıllık müzakerelerin ardından AB – Mercosur anlaşması devreye girdi. AB ve Arjantin / Brezilya / Paraguay / Uruguay arasındaki anlaşma iki taraf arasındaki ürün alış verişinin neredeyse %90’dan fazlasını liberalize edecek. 88 milyar Euro ile Mercosur’un en büyük ikinci ticari partneri olan AB ile derinleşmek aynı zamanda bölgenin yaşayacağı en büyük ticaret anlaşması deneyimi olacak.

        Sonuncusu ise AB ile Vietnam arasında imzalanan serbest ticaret anlaşması. Yer darlığından ötürü detaylarına girmekten kaçınıyorum. Ancak Vietnam’ı Türkiye ile değiştirirseniz tam da bizim istediğimiz anlaşmanın detaylarına ulaşmanız mümkün. Bizim Gümrük Birliği güncellenmesi için bastırdığımız tüm unsurlar bu anlaşmanın içinde var.

        AB, Vietnam’ın insan hakları karnesini ve demokrasi standartlarını bize yeğlemiş olacak ki bu nevi bir anlaşmayı AB üye adayı Türkiye’den sakınırken kendileri ile yapmışlar!

        Korumacılığa cevap ticaret anlaşmaları şeklinde geliyor. Sanırım asıl tartışma, bu anlaşmaların gerçekten serbest ticaret üretip üretmedikleri. Çok sayıda anlaşma çok sayıda kural ve düzenleme demek. Ticaret adacıkları oluşması demek. Başta niyet bu değildi elbette.

        Sonuç olarak, ticaret anlaşmaları çağında dışarıda kalmak elbette çok mantıksız. Ancak uzun vadede bol anlaşma daha fazla ve serbest ticaret mi getirecek yoksa küreselleşme 2.0 ile bölgeler-arası selektif ve daralan ticarete mi koşuyoruz, bunu göreceğiz.

        Türkiye’ye gelince, önce AB ile Gümrük Birliği’ni güncellememiz artık elzem. Ancak ondan sonra 3. ülkeler ile en doğru şartlarla ticarete başlayabileceğiz ve dev anlaşmalar çağında geride kalmamak için adımlar atabileceğiz.

        * Röportajın orijinali içinhttps://newleftreview.org/issues/II61/articles/eric-hobsbawm-world-distempers

        ** Dergiye abone olmak istemiyorsanız bir özetini Prof. Dr. Korkut Boratav paylaşmıştıhttp://haber.sol.org.tr/yazarlar/korkut-boratav/eric-hobsbawm-a-gore-dunyanin-hali-24961

        *** BRIC: Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in baş harfleri

        REKLAM

        ****https://www.designoftradeagreements.org/media/filer_public/7f/5e/7f5eed37-12b2-4f2c-aece-19b4fdd4a2f1/the_design_of_international_trade_agreements_-_introducing_a_new_dataset.pdf

        Diğer Yazılar