Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yunanistan siyasetinde Avrupa Parlamentosu (AP) sonrasında görülen deprem emareleri gerçek oldu. 2015’te yeni bir umut ile göreve gelen Başbakan Tsipras ve sistem karşıtı partisi iktidarı terk ettiler.

        AP seçimlerinde iyice zayıfladığını gören Tsipras Ekim’deki seçimlerden önce bir erken seçime gitmeyi kabul etmişti.

        Ülkeden gelen ilk sonuçlara göre iş dünyasının içinde gelen ve merkez sağ geleneği temsil eden Yeni Demokrasi lideri Mitsoakis oyların %40’ını alarak Başbakan olacak.

        Böylece Yunanistan, yaşamış olduğu ekonomik krizin birçok etkisini atlatırken, kendisini krizden çıkaran parti ve onun lideri ile de vedalaşmış olacak.

        *

        Yunanistan, AB ve Euro’nun tüm nimetlerinden yararlanırken zaman içinde bu nimetler baş ağrısına dönüştüler.

        Güçlü ve düşük oynaklığa sahip bir ‘hard currency’ olan Euro beklenen sağlamlık ile Drahmi’den sonra adeta bir kale gibi sağlam durdu. Ne var ki kendine ait olmayan bir merkez bankası sebebiyle faizler ve kurun değeri belli bir yere kadar yardımcı oldu. Diğer bela ise AB’nin kalanındaki zenginlik oldu.

        Güçlü Kuzey ve Batı sayesinde risk primi ve faizler düşerken, bunun getirdiği rehavet ile Yunanistan reformlardan ve verimlilik artışı getirecek aciliyet ve ihtiyaç hissinden yoksun kaldı.

        Özellikle kamuda izlenen popülist politikalar sonucunda ucuzdan ve bolca borçlanıldı. Oysa borçlar bütçe açığını finanse etmeye harcanıyordu. 2009 yılındaki küresel krizin dibinde Helenik Cumhuriyet %15’ten fazla bütçe açığı verir hale gelmişti.

        Başka bir ifade ile, devletin gelirleri ile giderleri arasında 15 puanlık fark oluşmaya başlamıştı. Faizler uçuyor, 12 ay dahi bu politikayı sürdürmek imkansız hale geliyordu. 2012 yılında Yunanistan’ın 10 yıllık Euro cinsinden bonoları %44 getiri sağlıyordu.

        Ta ki sağlamayana kadar…

        *

        Tüm Avrupa’nın risk primini aşağı çektiği ve Euro projesini riske attığı için AB’nin kalanı hareket etme zorunluluğu hissetti. Yunanistan’ı kurtarma kampanyaları artık resmen başlamıştı.

        2010, 2012 ve 2015 yıllarında toplamda 289 milyar Euro büyüklüğünde 3 kurtarma paketi ardı ardına açıklandı. Karşılığında ülkenin kamu çalışan sayısında kıyım yapması ve sert bir reform & kemer sıkma politikası izlemesi şart koşulmuştu. Kurtarmada AB, IMF ve kriz önlemi olarak kurulan özel fonlar yer aldılar.

        Önce ülkenin borçlularına bekledikleri oranda ödeme yapılamayacağı ilan edildi. Ardından çok düşük faizlerle kurtarma fonları zaman içinde peyderpey plase edildi. Sert kemer sıkma tedbirleri açıklandı. Borcun sürdürülebilirliği ilkesinin mutlaka sağlanmasını talep eden IMF için alışılmışın dışında bir faiz dışı fazla hedefi kondu: Milli hasılanın %3,5’i kadar.

        Oysa Yunan ekonomisi son 10 yılın sadece 2’sinde büyümeyi başarmış ve önemli oranda desteğe ihtiyacı olan bir ekonomiydi.

        *

        Ekonomik zorlanma beraberinde sosyal karmaşayı ve politik değişiklikleri de dayattı.

        Ülkede işsizlik oranı %28’e dayanırken, geniş nüfusta işsizlik %58’e fırlamıştı. Bir jenerasyon kaybolacaktı. Geride kalan 10 yılda bu rasyolarda ancak 10 puanlık iyileşmeler sağlanabildi. Gerçekten de bir jenerasyon kayboldu…

        2014 AP seçimlerini kazanıp ülkeyi erken seçime götüren ve böylece 2015’te iktidara gelen radikal sol Syriza bu dönemde acı reçeteyi uygulamak zorunda kaldı.

        En büyük hatayı krizden önce kamu kesimini fonlamak için fazladan borçlanarak yapan ülke sonraki büyük hatalarını da bu dönemde yapmıştı. Kemer sıkmayı bitirmek sözü ile gelen parti gerçeğe uyanmış ancak geç uyanmıştı. Önce partinin yönetici kadrosu ardından Maliye Bakanı Varoufakis Avrupa’dan uzanan yardım elini çok geç kabul ettiler. Bakan kısa süre sonra istifa etti.

        En az bunlar kadar ölümcül olan bir başka hata ise 3’lü kurtarma yapısının Yunan ekonomisinden çok fazla şey beklemeleri oldu. Devamlı olarak ekonomik kesintiye gidilmesi beklentisi ekonomiyi bunalıma soktu.

        Yapılan hataların büyüklüğünü şuradan hesap etmek mümkün. IMF’ye göre ‘program’ ile Yunanistan’ın kamu borcunun milli gelire oranı 2020 yılında %120 olmalıydı. Hükümet uzun kavgalardan sonra bu borcun %124 olarak hedeflenmesi şartını kabul ettirebildi.

        Bugün ülkenin kamu borcunun milli gelire oranı %181! Borcun vadesi 2060’a kadar uzanıyor. Bu borç doğacak her çocuğun sorumluluğunda…

        Şimdi Yeni Demokrasi bayrağı yeniden devralıyor. Bakalım iş odaklı merkez sağ yanlışları doğru yapabilecek mi...

        Diğer Yazılar