Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şimdilerde herkes bana aynı soruyu soruyor.

        Bizim para neden böyle kapı gibi duruyor?

        Amerika parmak sallıyor, Avrupa ve bilumum ülkeler Doğu Akdeniz dendiği anda karşımızda. Hatta AB yaptırımlar açıklıyor...

        Merkez Bankası Başkanı görevinden alınıyor ve yeni faiz indirimlerinin çapı tahmin edilmeye çalışılıyor. Üstüne seçimler tekrarlanıyor ve ortaya çıkan tablo iktidarın zayıfladığını gösteriyor. Kabine değişikliği konuşan var, gelecek yıl erken seçim diyen...

        Ekonomi yavaş ve Türkiye'nin kredi notu devamlı olarak iniyor. Sorunlu kredilerin varlığı hissediliyor. Çözüm de henüz bulunmuş değil.

        Türkiye ekonomisi ile ilgili ağzını açan hayra açmıyor.

        TL sakince seyrediyor...

        Doğal olarak herkes soruyor; ne oluyor?

        *

        Önce ve hepsinden önemlisi dışarıda işler çok kötü / iyi. Kötü çünkü ticaret savaşları, küresel ekonomik yavaşlama derken bir belirsizlik var. İyi çünkü buna cevaben yatırımcılar merkez bankalarının sahneye çıkacağından eminler.

        Bu zaten başladı bile. Gelişen ülkeler kokuyu alıp faizleri indirmeye başladılar. Gelişmiş ülkelerden faiz indirimleri, bedavadan biraz pahalı kredi kanalları ve varlık alımlarını kapsayan paketler bekleniyor.

        İşte bu ultra düşük faiz ortamında oynaklık düşüyor. Herkes anlayışlı oluveriyor. Birbirini dinlemek için vakit ayırıyor.

        Neden?

        13 trilyon dolarlık negatif faizli bono gezegenimizde gezerken kocaman faiz atmosferine sahip gelişen ülkelere karşı kim duyarsız kalabilir ki?

        Durum bu kadar basit.

        Sonra, ülke spesifik durumlardan bahsedilebilir elbette.

        ABD'nin olası yaptırımları yumuşak tutacağı beklentisi hakim. AB birkaç yaptırım açıklasa da bunların arasında Türkiye'yi ısıracak olan bir konu yok. Havacılık görüşmeleri zaten yoktu, Avrupa Yatırım Bankası zaten bize yatırım yapmaz olmuştu. Üyelik öncesi fonlar yüz milyon euro mertebesinde ve AB - TR ilişkileri zaten baharını yaşamıyordu.

        Politika henüz gündemde yok. Keza herkes erken seçimden kaçıyor, farklı sebeplerle.

        Ekonomi yavaş, doğru. Hatta çakıldı. Ancak profesyonel olarak bu işle uğraşanların bildikleri gibi bu TL'yi zayıflatacak bir faktör değil. Aksine, reel kuru güçlendirecek bir faktör.

        Ülkenin büyümesi çakılınca harcama ve yatırım da olmuyor. Yabancı marka araba, saat, makine almıyoruz. Böylece cari açık artıya dönüyor. Döviz ihtiyacı azalıyor yani.

        Merkez'in tepesi değişti ancak bu olmadan da herkes faiz indirimi bekliyordu. Yani Başkan değişmese de faizler zaten inecekti!

        *

        Olanı biteni toparlayalım. Birçok şeyi yanlış yaptığımız için Türk Lirası çok değer kaybetti. Daha da fenalarını yapacağımızı düşünen yatırımcılar Lira'ya daha da fazla değer kaybı olacakmış gibi fiyatlama yaptılar. Yıl başından bu yana hala Arjantin ile birlikte en kötüleriz. Bunu kaçırmayalım.

        Gel gör ki; dünyanın hali ve burada yeterince fiyatlanan kötümserlik daha fazla TL satmayı zorlaştırıyor.

        Bir de kimselerin elinde TL kalmadığını unutmayalım. Alternatif TL piyasalarını bozduk. Swap, rezerv satışları derken biz bize kaldık.

        Durum bu. Sürekli olarak TL'nin kötü gitmesini beklemek doğru değil. Bu da o dönemlerden.

        Bundan sonra ne olur? Cevabım şu:

        Kabul edelim, TL iyi mi gitmiş yoksa kötü mü diye dert eden pek kimse kalmadı. Sadece içindeki vatandaşlar, yani biz. Yalnızız.

        Dış ilişkilerdeki his bu. Piyasadaki his bu.

        Ve merak ediyoruz: Acaba ihtiyaç olduğunda birileri olur mu?

        Çünkü TL'nin kaderini o testler belirler.

        Bu sakin günler değil.

        Bence cevap açık. İhtiyacımız olana kadar, test edilene kadar Türk Lirası kapı gibi durur. Normal. Sebeplerini aktardım. Teste girersek kalırız.

        Diğer Yazılar