Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küresel ekonomi için gelecek yılın bu yıldan daha iyi olması bekleniyor. Belki biraz da tesadüfi olarak, ülkemiz için yapılan büyüme tahminleri de yukarıda oluştu.

        Ekonomistlerin, Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilerinin 2020’de daha olumlu olmasının sebebi aslında oldukça basit. 2019’da beklentilerin en kötüye göre şekillenmesi ve devamında en kötünün olmaması. Elbette yüksek büyüme gösterdiğimiz 5 büyümeli, enflasyonun başa pek de bela olmadığı 2010’lu yıllardaki kadar rahat başlamıyoruz yıla.

        Bu yazıda, bulunduğumuz aralığı tarif etmeye çalışacağım.

        *

        Türkiye ekonomisinde uzun yıllardır görülen birkaç belirgin özellik var. Eksik tasarrufla bol tüketim ve yanına biraz da yatırım koyarak büyüme eğilimi. Bu tip dış kaynakla tüketim finanse eden ekonomilerin en belirgin özelliği yüksek krediye bağımlı olmaktır. Dolayısıyla, küresel risk iştahının kapandığı ya da yerel sorunlar yaşandığı dönemlerde bu tip ekonomiler ödemeler dengesi sorunu ile karşı karşıya kalırlar.

        Hele ki borçlar yabancı para cinsinden alınmışsa sorun duble olur. Çünkü bu kez devreye finansal riskler de girer.

        Ekonomimiz yabancı ülke mallarını, yine o ülkelerin tasarruflarını kullanarak tüketmeyi alışkanlık haline getirdi. Üretim motiflerimizde de dış kaynak kullanımı yaygındı. Durum böyle olunca, risk iştahının yüksek olduğu yıllarda güçlü sermaye akımları ile bu kompozisyonu fonladık. Fon akımlarının yavaşladığı yıllarda ise büyümekte güçlük çektik.

        Dış fonlamaya dayanan ve elde ettiği kaynakla dış malları talep eden bir ekonomide doğal olarak bir süre sonra borçların artırması gerekir. Çünkü krediye dayalı ve yüksek ithalata eğilimli bir sistemin satın alma gücünü devamlı koruması mümkün değildir. Hal böyle olunca hane halkı, finansal kesim, kamu kesimi ya da özel reel sektör bir noktada borçlarını artırmaya başlar.

        Türkiye’de olan da buydu.

        Hane halkının toplam borçluluğu hemen hemen değişmezken ve kamu borcunda bir artış yaşanmazken özel sektörün toplam borcu son 10 yılda yaklaşık 2,5 katı kadar arttı ve milli hasılamızın %70’ine dayandı. Bu, özel sektörün yatırım kararlarını aksattı ve istihdam yaratmasını engelledi. Kimi firmalar ise ticaret hayatından dahi çekilmek zorunda kaldılar. Bankacılık sektörünün aktifleri bozuldu ve takipteki alacak oranı ikiye katlandı.

        Özel tüketim çakıldı ve yatırımlar -özellikle inşaat dışı yatırımlar- sert şekilde daraldı. Tüketim, yatırım ve tabii sonuç olarak ithalat durunca dış ticaret açığımız bir anda daraldı. Kurun birkaç yıldır yaşadığı değer kayıpları hızlanıp TL iyiden iyiye değersiz olunca dış satımlarımızın rekabet gücü arttı ve bir destek de buradan bulduk. 2019 yılını dış talep kurtarmış oldu böylelikle.

        *

        2019’da ne olduysa aslında 2020’de tam tersini bekliyoruz. Türkiye’nin ekonomik yapısını nasıl bir çırpıda saymak mümkünse, sosyal kodlarını da benzer şekilde ortaya koyabiliriz. Memleket, 29 yaş ortalamasına sahip ve yüksek dış göç alan bir yapıda. Tüketime oldukça açık bir topluluk.

        Kur etkisi ile ulaşılmaz olan ithal mallarının yeni seviyelerine artık uyum sağlanması ve kredi faizlerindeki düşük tüketimi harekete geçirebilecek faktörler. Ertelenmiş talebin devreye girmesini sağlayabilecek bir karışım bu. İleri dönük belirsizlikler ve güven eksikliği sebebi ile devamlı stoktan yiyen reel sektörün de yeniden üretime geçebileceği beklentisi yerinde görünüyor. Yanına güçlü turizmi ve kamunun devamlı desteğini de yazınca 2020’nin büyüme motifi ortaya çıkıyor.

        Uluslar arası kuruluşların da beklentisi olan %3’ün ne kadar altında ya da üstünde olacağımıza karar vermek kamunun elinde olacak. Yeni Ekonomi Programında anıldığı gibi, tahmini potansiyel büyümemizi aşacak %5 gibi hedefler kısa süreliğine tutturulabilir. Ne var ki artık ekonomimizi baskılayan faktörler var.

        KURUM 2020 BEKLENTİSİ (%)
        DÜNYA BANKASI 3
        MOODY'S 3
        IMF 3
        OECD 3
        EBRD 2,5

        16 puan civarındaki tarım dışı işsizlik ve yüksek borçlu şirketler hem 2020 hem de sonrası için oldukça güçlü, kısıtlayıcı temalar.

        Enflasyon ve kur cephesi için tahminler, aktarmaya çalıştığım senaryo ile uyumlu. TCMB anketine göre beklentilerde iyileşme sürüyor. %24’leri zorlayan ve buradan başlayan düşüşle neredeyse yarıya inen TÜFE hala yüksek ancak MB anketine katılanlara göre düşüş sürecek ve tek hane / çift hane arasında bir noktada yılı tamamlayacağız. Kur cephesinde de enflasyon oranında bir yükseliş ortak kanaat olmuş. 6,31 olan kur sepetinin 7’ye doğru hareket etmesi bekleniyor.

        Böylece faizlerin düşük seviyelerini koruması, hatta kamu desteği ile çeşitli segmentlerde tek hanelere inilmesi mümkün olacak.

        Baz senaryo, dış alemde işlerin kademeli olarak toparlanması. Küresel finansal koşullarda yıl boyunca yeni bir sıkılaşma olmaması. Dış ilişkilerimizde zorlukların sürmesi ancak yeni bir finansal ya da ekonomik problem yaratmaması şeklinde. ABD’den gelecek yaptırımlar neredeyse kesin gibi görünmekle beraber piyasa bozucu bir formda gelmesi beklenmiyor.

        Bu konsensüsü ne bozabilir?

        *

        Kabul etmek gerekiyor ki son yıllarda yaşanan sert kur düzeltmesi (devalüasyon) Türkiye’de bazı şeyleri değiştirdi. Bu sebeple, 5’li büyümeleri sağlıklı ve istikrarlı şekilde yakalamak zorlaştı. Tüketim yavaşladı ve yeni bir platoya oturdu. Örneğin, otomotiv piyasasında satışlar 1 milyon mertebesinden 400-500 bin bandına indi. Birçok sektörde ikinci elin yükselişi başladı.

        Bu yeni normalin kabul görmesi, özellikle siyaset cephesinde güç. Keza yeni büyüme rakamları işsizliği, istenen tek hanelere indirmeye muktedir değil. Bu sebeple, büyümenin aynen eski alışkanlıklarla ve krediye dayalı olarak zorlanması kurda aşınma ve devamında enflasyon baskısı getirebilir.

        2023 yılına kadar ufukta görünmeyen seçim riskinin devreye girmesi görünümü bozabilir. Bu durumda tahminler şaşar.

        Aşağı yönlü riskler bunlar. Peki ya yukarı yönlü olanlar? Örneğin Fed’in faiz indirimlerine devam etmesi bu kapsamda en olumlu risktir. Böylece doların değeri düşebilir ve sermaye akımları hızlanabilir. Bu durumda 2020 büyümesi yukarı doğru şişebilir.

        2020’nin özellikle ilk yarısı güçlü büyümeye müsaittir. Ertelenmiş talep devreye girip, istatistiki göstergeler düzeldikten sonra büyüme hikayesi ‘eskisi gibi büyümeye devam, hiçbir şey olmadı’ tezi ve ‘yaşananlar iz bıraktı, daha dengeli bir büyüme olmalı’ tezi arasındaki çatışmanın galibine göre şekillenecektir.

        Eski ezberle yeni ekonomi yapmak bana kalırsa zarar verecektir. Ekonomi dipten dönmüştür, büyümeye çoktan terfi etmiştir. Onu terbiye etmek ve potansiyeli artırmak için uzun vadeli adımlar tasarlamak gerekiyor. Yoksa mesele bu yıl şu kadar büyümek değildir. Herhangi bir takvim yılında istenen büyümeyi yakalamak mümkündür. Aynen 2016’da olduğu gibi. 7 büyümenin peşi sıra 2 büyümeler ve sonra sıfırlar takip edecekse yaşanan volatiliteye değmiyor.

        Normal şartlarda 2020 klasik bir toparlanma yılı olmaya adaydır…

        Diğer Yazılar